Selçuk Özdağ’dan Sert Bütçe Eleştirisi: 'Sarayın ve Zenginin Bütçesidir'
Saadet Grup Başkanvekili Selçuk Özdağ, Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kurumlara ait bütçeler üzerine yaptığı konuşmada sert eleştirilerde bulundu. Özdağ, “Bu bütçe, milletin değil sarayın ve zenginlerin bütçesidir” diyerek mevcut yönetim anlayışını eleştirdi.
Saadet Grup Başkanvekili Selçuk Özdağ, TBMM Genel Kurulu'nda Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kurumlara ait bütçeler üzerine açıklama yaptı.
Özdağ, dış politikada yaşanan çelişkiler ve öngörüsüz kararların ülkeye ağır bedeller ödettiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
“Bir gün dost dediğinize ertesi gün düşman diyor, sonra yeniden dost oluyorsunuz. Suudi Arabistan’dan Amerika’ya, Hollanda’dan İsveç’e kadar bir dizi ülkeyle kavga edip arka kapıda barışıyor, ardından faturayı milletimize kesiyorsunuz. Suriye konusunda uygulanan yanlış politikalar nedeniyle milyonlarca sığınmacıya ev sahipliği yapmak zorunda kaldık. Şimdi ise terör örgütleriyle kol kola girilmiş bir görüntü var. Suriye’nin toprak bütünlüğü gerçekten isteniyor mu? Yoksa şahsım siyaseti için yeni hesaplar mı yapılıyor?”
'TUTARSIZLIĞIN BEDELİNİ HALK ÖDÜYOR'
Türkiye’nin güney sınırlarında ve Suriye’de yaşanan gelişmelere değinerek Özdağ, mevcut iktidarın dış politikasını sert sözlerle eleştirdi:
“Suriye’nin iç savaşı sonrası bölgedeki yanlış kararlar yüzünden hem uluslararası alanda yalnızlaştık hem de büyük bir insani krizin yükünü üstlendik. Türkiye’nin çıkarları yerine kişisel siyasi menfaatler önceliklendirildi. Kavga ettiğinizde millet bedel ödüyor, barıştığınızda yine kaybeden bu ülke oluyor.”
'BU SİSTEM, EKONOMİYİ ÇÖKERTTİ'
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ekonomik krizin temel nedeni olduğunu ifade eden Özdağ, iktidarın ekonomi politikalarını da hedef aldı. Özdağ, şunları söyledi:
“Vatandaşlarımız artık temel gıdaya dahi ulaşamıyor. Et, süt, yağ gibi ürünler lüks hale geldi. Enflasyon ve döviz kurları tarihi rekor seviyelerde. TÜİK’in makyajlı rakamlarına bile inansak, enflasyon yüzde 50’lerin üzerinde. Halkın gerçek enflasyonu ise yüzde 100’leri geçmiş durumda. Üretim odaklı bir ekonomi yerine inşaat ve borca dayalı bir büyüme modeliyle ülkeyi uçuruma sürüklediniz.
Parlamenter sistem döneminde ortalama büyüme yüzde 5,5’ti. Şimdi ise yüzde 5,4 ile övünüyorsunuz, ancak bu büyüme inşaata ve dış borca dayanıyor. Halkın refahı artmıyor, zengin daha zengin oluyor. En yüksek faiz oranları ve en kötü yatırım ortamıyla ülkemiz bırakın yabancıları, yerli yatırımcılarını bile kaybediyor.”
'BU BÜTÇE SARAYIN BÜTÇESİDİR'
Bütçenin Meclis tarafından değil, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki danışmanlar tarafından hazırlandığını vurgulayan Özdağ, şu eleştirilerde bulundu:
“Bu bütçe, milletin değil sarayın bütçesidir. Vergiler artırılıyor, halk daha da fakirleşiyor ama zenginlere selam çakılıyor. Yandaşlara sermaye aktarılıyor, Sayıştay denetiminden kaçırılan fonlarla halkın parası çarçur ediliyor. Bu bütçe; zam, vergi ve faiz bütçesidir. Adı saray, tadı milletin alın terinden çalınan bir bütçedir.”
TBMM’nin denetim yetkisinin giderek zayıflatıldığını belirten Özdağ, “Sorularımıza cevap verilmiyor, araştırma önergelerimiz dikkate alınmıyor. Anayasa gereği milletvekillerine 15 gün içinde yanıt verilmesi gerekirken, Bakanlar susuyor. Bu açık bir Anayasa ihlalidir. Savunma sanayisine elbette destek verelim. Ancak bu destek şeffaf ve denetlenebilir olmalı. Sayıştay denetiminden kaçırdığınız fonlarla kimlere ne tür avantajlar sağladığınızı öğrenmek milletin hakkıdır. Altay tankı ihalesini yabancı bir şirkete verdiniz, ardından teşvikler dağıttınız. Peki, Altay tankı nerede? Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kaç tank teslim edildi? Cevap sıfır. S-400’lere 2,5 milyar dolar ödediniz. O sistemler nerede? Kullanılıyor mu, kullanılacak mı? Bu millet sizden hesap sormak istiyor" ifadelerini kullandı.
'HALK DİYANETE GÜVENİNİ KAYBEDİYOR'
Diyanet İşleri Başkanlığı’nı da eleştiren Özdağ, “Gençlerimiz dine, imam ve hocalara güvenini kaybediyor,” diyerek şöyle devam etti:
“Diyanet İşleri Başkanı, ‘Audi A8’i bile çok gördüler’ diyerek acizleniyor. Ancak bu millet size araç da alır, uçak da alır. Ama sormamız gereken şu: Halk, dini temsil eden kurumlara neden artık güvenmiyor? Depremleri önlediğini iddia eden figürlere ses çıkaramıyorsunuz. Peygamberimizin ‘Çalışanın alın teri kurumadan hakkını verin’ dediği öğüdüne rağmen Kur’an kursu öğreticilerini köle gibi çalıştırıyorsunuz. Diyanet’in yapması gereken asli görevleri unutmuş bir görüntü sergiliyor.”