YSP'den yeni anayasa açıklaması

Abone ol

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin “Bu ülkede bir anayasaya ihtiyaç var ancak anayasanın oluşabilmesi için önce demokratik ortamın sağlanması gerektiğini düşünüyoruz" açıklamasında bulundu.

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüleri Çiğdem Kılıçgün Uçar ve İbrahim Akın, İstanbul’da gazetecilerle kahvaltılı bir toplantıda bir araya geldi. Partinin 15 Ekim’de yapılacak olağan kongresi öncesi yapılan toplantıya Hakların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi Sevtap Akdağ da katıldı. Açılış konuşmasını yapan Akdağ, kongre sürecine dair bilgilendirme amaçlı toplantıyı düzenlediklerini dile getirdi.

UÇAR: SEÇİM SONUÇLARI, DAHA GENİŞ KESİMLERİN KATILDIĞI İTTİFAKLA GİRME ZORUNLULUĞUNU GÖSTERDİ

Kılıçgün Uçar da kongre çalışmalarını uzun süredir yürüttüklerini belirterek şunları söyledi:

“Neredeyse 14 ve 28 Mayıs seçimlerini bitirdiğimizden bugüne attığımız her adım aslında yeni kongremizin yeni dönemi daha güçlü karşılanabilmesine vesile olacaktır. Seçim sonuçlarıyla ilgili olarak her parti değerlendirmesini yaptı, biz de değerlendiriyoruz elbette ki. Seçim sonuçlarının bize en çok gösterdiği şeylerden birisi de yeni döneme daha güçlü bir örgütsel yapıyla, daha geniş kesimlerin katıldığı bir demokratik ittifakla girmenin zorunluluğu önümüze konulmuş oldu. Bizler seçimin hemen sonrasında örgütlü olduğumuz bütün yerellerde, illerde, ilçelerde ittifak içerisinde olduğumuz yapılarla sirayet ettiğimiz bütün alanlarda seçim sürecini birlikte değerlendirmek üzere bir yeniden inşa süreci başlattık. Karşılaştığımız tablo bizim açımızdan çok kıymetliydi çünkü bütün bu buluşmalarda temas ettiğimiz halkımız, temas ettiğimiz kesimlerin her biri partiyle ilgili çok açık eleştirilerini yapmaktan geri durmadılar. Biz de eksik bıraktığımız konular karşısında öz eleştiri vermekten geri durmadık.

“KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE DAİR DEMOKRATİK DÜZLEM OLUŞTURULMADAN DEMOKRATİK BİR ÜLKE GERÇEKLEŞMEZ”

Bu tablo aslında hâlihazırda seçimin sonuçları ne olursa olsun birlikte yol yürümek istediğimiz halkımızın çok güçlü sahiplendiğinin bir göstergesi olarak elimizde duruyor. Aslında bu inançla, bu güçle yeni dönemin inşasını gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Tabii kongreye giderken nasıl bir ortamda gittiğimiz meselesi de kıymetli. Türkiye’de demokratik bir ülkenin gerçekliği meselesinin neye dayandığını çok uzun bir süredir konuşuyoruz ve Kürt sorununun çözümüne dair demokratik bir düzlem oluşturulmadan demokratik bir ülkenin gerçekleşmeyeceği konusunda herkes, hepimiz hemfikiriz ama bu demokratik Türkiye talebini ve Kürt sorunu çözümü talebini daha toplumsallaşması ve aslında belki devlet ve iktidar kadar onların sahiplenmemesine karşılık toplumun sahiplenmesinin gerektiğine dair de çok güçlü vurgularımız oldu.

“AKP İKTİDARI, HER SEÇİM YAKLAŞTIĞINDA SAVAŞ POLİTİKALARIYLA VE ANAYASA TALEBİYLE ÖNÜMÜZE ÇIKIYOR”

1 Ekim’de bu kapsamda bir çağrıda bulunduk ve Meclis’in bu sorunun çözümünde rol almasının zorunlu olduğunu ifade ettik bir anlamda. Yine seçimlere giderken karşı karşıya kaldığımız başlıklardan birisi de yeni bir anayasa. Tablo biraz şöyle. 21 yıllık AKP iktidarı, her seçime gittiğinde ya da seçim yaklaştığında iki şeyle önümüze çıkıyor. Biri, yükseltilen savaş politikaları ki, bugün iki gündür özellikle yaşadığımız savaş sürecine baktığımızda; diğeri ise bir anayasa talebi. Seçimi kazanmak için demokratik talepler adına söz kurma yeteneği olan iktidarın kendisi ama seçim bittikten sonra ne yazık ki bunları gölgede bırakan hatta bunları görmezden gelen kendisi. Dolayısıyla biz bu kongreyi gerçekleştirirken Türkiye’nin demokratik bir ülke olacağına inanan ve bunun mücadelesini vermek isteyen herkesle bir kongre gerçekleştiriyoruz. Belki kısadan aslında bütün mücadele alanlarının kongresi olarak değerlendirmek istiyoruz.

“ORTAK YAŞAM İRADESİ, İKTİDARLARIN BASKILARINA RAĞMEN ÖRSELENEMEDİ”

Emek, ekoloji alanından, kadın mücadelesinden, gençlerin taleplerinden, Türkiye’deki bütün kesimlerin dahil olacağı bir güçlü kongreyi gerçekleştirmek istiyoruz. Tabii toplumda çok uzun zamandır da biriken bir değişim talebi var. Belki bir değişim talebinin en ortaklaştığı zeminlerden birisi geçirdiğimiz seçimler oldu. Bizim açımızdan, yani Yeşil Sol Parti ve mirasını devraldığı diğer partiler açısından bakarsanız bir yüz yıllık değişimi yükümlenmiş durumdayız yeni kongreyle de. Niye böyle söylüyorum? Türkiye’de çok uzun bir zamandır Kürtler başta olmak üzere burada yaşayan bütün farklı halkların ve inançların ortak yaşam iradesi, devletin, mevcut gelen bütün iktidarların baskılarına rağmen örselenememiştir, yok edilememiştir. Dönem dönem zayıflamıştır, dönem dönem yükselmiştir. Partimiz de bu anlamda ciddi bir sorumluluk olarak çalışmalarını yürütmekte ama bu ortak yaşam iradesinin ve bir arada yaşamanın mümkün olduğuna dair en güçlü ses çıkaran da elbette ki Yeşil Sol Parti oldu. Bundan sonra da yeni isimle devam edecek partimizle bu yükümlülüğü, yani yüz yıllık yükümlülüğü bir nihayete ulaştırmak konusunda sorumluluk almaya devam edecek.

“ÇÖZÜMLÜ MÜZAKERE SÜRECİ HÂLEN HAFIZAMIZDA”

Kritik bir kongre, kritik bir süreç ama biz bütün çalışmalarımızı yürütürken devletin ve iktidarın konumlanışı karşısında Türkiye’deki demokratik konumlanışın da çok önemli bir yerde olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’nin deneyimlediği çok kritik süreçler var. Çözümlü müzakere süreci bizim için hâlen daha hafızamızda ve siyasetimizde yer almaya devam edecek. O dönemin koşullarının olmamasını iddia eden tek yapı devletin, iktidarın kendisidir ama toplumun o dönemdeki sahiplenişini yeniden canlandırmak için de aslında kongreye biçtiğimiz bir anlam ve misyon var. Bunu da yeni dönemde yeni isimle, yeni arkadaşlarımızla birlikte yükseltmenin yol ve yöntemlerini hep birlikte tartışacağız.”

AKIN: SEÇİMLER, SARAY REJİMİNİN KURDUĞU BEKA TARTIŞMASI ÜZERİNE ŞEKİLLENDİ

Uçar’dan sonra konuşan Akın, yaşadıkları sürecin Türkiye’de yaşanan süreçten çok bağımsız olmadığını gördüklerini vurguladı. Akın, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Mayıs seçimi yaşadık. Kademeli bir seçim yaşadık bu ülkede ilk kez. Bu yaşanan seçimler, aslına bakarsanız bizim açımızdan devletin kurduğu ve devleti temsil eden şu anda saray rejiminin kurduğu bir beka tartışması üzerine şekillendi. Tamamen siyaseti bunun üzerinden dizayn etmeye çalıştılar. Seçim sonrası mevcut beklentinin tam aksine, değişim beklentisinin tam aksine iktidarın devam etmesiyle Türkiye’deki mevcut muhalefetin bütün akılları bozuldu. Bozulan bu akıl çerçevesinde yeni dönemin ihtiyacına göre bir siyaset yapma iddiası ve ilişkisi maalesef kullanmamış durumda. İnanılmaz bir şekilde toplumsal travma yaşandığını, değişim karşısında başarısızlığın yarattığı tabloyla da Türkiye’de muhalefetin etkili bir şekilde örgütlenemediğini görüyoruz. Daha çok herkes bu muhasebeyi yaparken iç tartışmalara girmiş durumda ve kendi geleceğiyle ilgili daha çok tartışmalara yoğunlaşmış durumda. Kimin iktidarda kalacağı, kimin partinin başkan olacağı tartışması, ülke geleceğinin tartışmasının önüne geçmiş durumda.

“YENİ BİR SÜRECİ ÖRGÜTLEMEYE ÇALIŞIYORUZ”

Dolayısıyla biz bu mevcut tablonun tersine çevrilmesi için Yeşil Sol Parti olarak ve bütün kurduğumuz ittifak güçlerimizle beraber yeni bir süreci örgütlemeye çalışıyoruz. Kendi dünyamızda yaşadığımız tartışma da sadece seçim sonuçlarına bağlı değil, 8 yıldır 10 tane seçim yaşamış bir ortak hikâyemizin muhasebesini yapmaya çalışıyoruz. Yaptığımız muhasebede ortaya çıkarttığımız sorunlar ciddidir. Türkiye aslında bir değişim sürecindedir ama bu sancılı değişim sürecini sağlıklı ve demokratik bir ortamda yapamamaktadır. Dolayısıyla antidemokratik koşulların çok yaygın bir şekilde geliştiği, bunun karşısında bir siyasal hattın yeniden kurulması gerektiği düşüncesindeyiz. Biz bunun için yerelden merkeze doğru çok ciddi tartışmalar yaptık. 4 günlük bir çalıştayımız, konferansımız oldu. Bunun sonucunda 24 tane karar tasarısıyla yeni dönemin ihtiyacına bağlı olarak bir politik hat belirlemiş olduk. Bu hattın belirlenmesi olarak şimdi bizim 15 Ekim’de yapacağımız kongremizin asıl hedefi bunun ihtiyacını karşılayacak bir yönetim, bunun ihtiyacını karşılayacak bir siyasi irade çıkartmaktır. Aslında bu tarihsel değişimin ihtiyacını eğer sağlıklı karşılayabilirsek Türkiye’de değişim talebinin sözcüsü olmaya, onun temsilcisi olmaya, onun geleceğini birlikte kurmaya aday bir siyasi hamlenin içindeyiz.

“İKTİDAR, ANTİDEMOKRATİK KOŞULLARI YÜKSELTTİ”

Bu belki çok fazla sizler tarafından görülmüyor ama böyle bir çalışmanın bizim açımızdan kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Hele ki bahsettiğimiz muhalefetin iktidar karşısındaki düştüğü durum açısından bunu özellikle söylemekte fayda var diye düşünüyoruz. Son yaşadığımız özellikle Meclis’in açılması sonrası kaotik bir sürece girmemizin ortaya çıkarttığı durumdan başka bir yeni gelişme diye bakmakta fayda var. Çünkü aslına bakarsanız Türkiye’de bir anayasa meselesi yaklaşık bizim 42 yıldır uğraştığımız 12 Eylül Anayasası’nın değişmesiyle ilgili mücadelemizi herkes yakından takip ediyor ama şu anda iktidar, 12 Eylül Anayasası’ndan mustarip olduğunu söylemekle beraber aslında onu tepe tepe kullanmış, hatta çok daha artırarak antidemokratik koşulları yükseltmiş ve en son geldiğimiz aşamada itiraz eden herkesi, hatta basından arkadaşlarımızı daha televizyonda konuşurken, basından çıkmadan gözaltına alabilecek kadar bir süreç yaşanmaktadır. Meclis konuşmasında Erdoğan’ın sözü tam bunun tersidir. Sahte, yalan bir hikâye vardır ortada.

“ANAYASANIN OLUŞABİLMESİ İÇİN ÖNCE DEMOKRATİK ORTAM SAĞLANMALI”

Çünkü iddia ettiği şey şu. ‘Türkiye’de yaşayan herkesin benim anayasam diyebileceği bir anayasa yapma iddiasındayız. Bu konuda herkesin kapısını çalacağız. Görüşlerini alacağız’ demektedir ancak maalesef, daha o konuşmanın arkasında yaşadığımız durum tam aksinedir. İtiraz eden, söz kuran herkesin gözaltına alındığı, tutuklandığı, yargılandığı inanılmaz bir operasyonlar süreci yaşanmaktadır. Demokratik siyaset sistemini yok etmeye çalışan bir anlayış vardır. Biz hem Meclis konuşmamızda iddia ettik hem de bugün sizlerle paylaşalım. Evet, bu ülkede bir anayasaya ihtiyaç var ancak anayasanın oluşabilmesi için önce demokratik ortamın sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Demokratik ortamı sağlamadan, demokratik bir tartışma herkesin, ‘benim anayasam’ diyeceği bir anayasa yapma şansı mümkün değildir. O nedenle hakikaten bir samimiyet testine davet ediyoruz. Önce yol temizliği yapılmalı, demokratik bir ortam sağlanmalı. Bunun üzerinden demokratik anayasa tartışması yapılmalıdır. Sadece seçim sonrası, 4 ay sonra iktidar her bakımdan meşruiyet kaybetmeye çalışmaktadır ve bunu kapatmak için yerel seçim öncesi hamleler yapmaya çalışıyor.

“OSMANLICA SİYASET AKP TARAFINDAN KURGULANMAYA ÇALIŞILIYOR”

Bu hamlelerin bir kısmı anayasa tartışması ama aynı zamanda bölgede genel olarak sadece iç dinamiklere bağlı değil, bölgesel güçlerin de çatıştığı, savaştığı, uluslararası güçlerin hegemonya kavgası yürüttüğü ilişkiler içerisinde Osmanlıca siyaset, özellikle AKP iktidarı tarafından kurgulanmaya çalışılmaktadır. O nedenle biz ısrarla ve inatla şunu söylüyoruz. Şiddet karşısında demokrasiyi, müzakereyi, çözümü istiyoruz ve her türlü bu saldırıların da ortadan kaldırılması konusunda tutum almaya çalışıyoruz. Bu konuda da bütün muhalefetin, bütün basının bastırılmaya çalışıldığının farkındayız ama buna bu koşullarda eğer itiraz edemezsek, eğer direnemezsek, mücadele edemezsek tamamen teslimiyet hâline dönüşen bir sürecin gitme ihtimali vardır.

“SÜRÜLEŞMİŞ TOPLUM İSTEYEN TÜRKİYE İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

Açıkçası yurttaşlık görevini yerine getirmesini istemeyen, sürüleşmiş toplum isteyen bir Türkiye ile ve rejimle karşı karşıyayız. Bu sürüleşme ilişkisine itiraz etmek bizce her insanın, her yurttaşın onurlu görevidir diye düşünüyoruz. O nedenle biz bu kongre sürecinin sonrasında da daha güçlü bir siyasal irade yaratarak Türkiye’nin bu sözünü söylemeye ve bunun temsilcisi yapmaya ve en geniş demokrasi mücadelesini birlikte kurmaya, emeğinden ekolojisine, yaşanan sürecin herkesin mağdur olduğu sürecin ortak ezilenlerin ortak birlikteliğini sağlamaya iddia eden bir çalışma yapacağız.”

“MEVCUT YASALARIN ENGELLERİNİ KALDIRMAK ÜZERE ANAYASA TARTIŞMASI YAPIYORLAR”

Konuşmaların ardından eş sözcüler, gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Anayasa tartışmalarına ilişkin detaylı görüşleri sorulan Akın, “Ülkede bir anayasa ihtiyacı var ancak demokratik bir ortam olmadan, doğru bir tartışma zemini sağlanmadan da herkesin eşit tartışma sürecine katılamadığı bir yerde demokratik bir anayasa olamaz. Niyetlerinin şu anki saray rejimini inşa etmek bakımından önündeki mevcut yasaların engellerini kaldırmak üzere bir anayasa tartışması yaptıklarını tahmin ediyoruz. Niyetleri iyi olan insanların, bu anayasadan mustarip olan insanların daha demokratik bir ortam sağlaması lazım ki onun üzerine daha kapsayıcı ‘benim anayasam’ diyebileceği bir tartışma yapabilsin” dedi.

Bunun üzerine Uçar da Türkiye’nin demokratik anayasaya ihtiyacının çok acil olduğunu ancak anayasanın seçim malzemesi yapılmayacak kadar da önemli olduğunu vurguladı.

“ADAYLAR ÖN SEÇİMLE BELİRLENECEK”

Yerel seçimlerde izleyecekleri politika hakkında soru üzerine İbrahim Akın, özellikle Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde CHP’li 11 büyükşehir belediyesinin katkısının, devletin katkısından daha fazla olduğuna dikkat çekti. Akın, şöyle konuştu:

“Dolayısıyla İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya gibi büyükşehirlerdeki olanaklarını kullanmamış olması bu iktidar tarafından büyük bir kayıp olarak gözüküyor. Böyle bir durum var. Onların hedefi bu ama muhalefetin durumunu malum görüyorsunuz. Bizim gücümüz nereye yetecek derseniz biz iki yere odaklanmış durumdayız. Bir tarafıyla Türkiye’deki demokratik siyasetin korunması, öbür tarafıyla da yerellerin, özellikle kayyum politikasının bertaraf edilmesi meselesi bizim için temel problem. Biz bu seçimlerde bir anlamda şöyle bir şey yaşayacağız. Bu kayyum siyasetinin gayrimeşru olduğunu bütün dünyaya duyurmak ve bütün halkın katılımıyla kendi iradesine, kendi seçtiği insanlara sahip çıkmasını sağlamak için her türlü katılım yöntemiyle siyasi görüşleri, farklılıkları ne olursa olsun; örneğin Diyarbakır’da, Van’da, Muş’ta, nerede olursa olsun herkesin katıldığı bir çalışmayla, onların belirlediği ön seçimler sürecinden geçen adaylaşma süreciyle bu meseleyi bertaraf etmek istiyoruz.

“AKP’Yİ KÜRDİSTAN COĞRAFYASINDA BİR KEZ DAHA MAĞLUP EDECEĞİZ”

Sonuç olarak bizim hedefimiz şu. Halkın iradesine doğrudan katıldığı, halkla devlet arasında bir tartışmanın ve mücadelenin ortaya çıkartıldığı, meselenin bir parti meselesi, bir siyasallaşmayla, sadece bir partiyle sınırlı olmadığının da yaratılması gerekiyor. Bu konuda bir çalışmamız var. En geniş katılımla bu tartışmaları yapacağız. Meclis üyesinden eş başkanların seçilmesine kadarki bütün pratikler, bizim genel kongremiz sonrası en büyük hedefimiz olacak. Dolayısıyla AKP’yi bir kez daha Kürdistan coğrafyasında bir kez daha mağlup etmeye ve kendi siyasi iradesine, onuruna, geleceğine sahip çıkan bir halk iradesini açığa çıkartılmasını sağlayacağız. Dolayısıyla kayyum politikasının tekrar edilmeyecek bir atmosferin yaratılmasında gerekli olduğunu düşünüyoruz bu bakımdan. Batı yakasındaki tartışma 2019 yılında farklıydı. Bugün biraz daha farklı boyutları var. Bizim dışımızdaki dinamiklere bakıldığı zaman ortak hareket etme şansları zayıf gözüküyor ama biz bu durumu biraz yerellerle beraber, her ilin durumuyla beraber konuşacağız. Bunları genel olarak tartıştığımız şeyler ama kararlaştırmamızı da şöyle yapacağız. Biz bu merkezi 15 Ekim kongremizden sonra bir yerel seçimlerle ilgili konferans yapacağız. Bunu da bütün katılımlarla beraber değerlendireceğiz. Asıl eğilimleri, kararlaşmaları orada çıkartacağız. Sonra da yeni dönemin yönetimi planlanması, oluşturulmasında rol ve görev üstlenmiş olacak. Böyle bir planımız var.”

Kapılar ardında yaşananlar, gözler önüne serilenler: AKP yönetiminde çizik yiyenler dikkat çekti Siyaset Maçoğlu’dan ‘yürüyüşü’e destek Siyaset İmamoğlu'ndan Olimpiyat Oyunları açıklaması Siyaset Cumartesi Anneleri 26’ıncı kez gözaltına alındı Siyaset