Adım Hatice Turhan;
Uzun yıllar gazetecilik ve çevirmenlik yaptım. Bab-ı Ali’nin matris gönderilen günlerinden şimdinin elektronik dünyasına kadar medyanın her kolunda çalıştım. Açıkçası kelli felli gazetecilerinin ve kimi kamu görevlilerinin Cemaziyelevvelini bilirim. Bana bir hayrı olmadı ama sistemin nasıl işlediğini de çözdüm. Sütre gerisindeki anlaşmaları, sol görünüp sağdan vuran sonradan görme oportünist patronları, iş adamlarından para alıp davasını satarak halkı goygoyla oyalayanları iyi tanırım. Dolambaçlı işlerle operasyon düzenleyen kötü cerrahların yalanlarına artık katlanamayacağımı fark ettim. Şimdi onlar düşünsün bakalım.
Varank nereye varmaya çalışıyor?
Taa Ankara’daki öğrencilik günlerinden bilirim Mustafa Varank’ı. Sakin-sessiz bir genç iken siyasi kudret narı ile beslenip serpildiğini, nasıl bir zakkuma döndüğünü adım adım izledim. Danışmanlık, Büyükelçilik, Bakanlık… Ve sonunda koca bir yalnızlık.
İlgi çekmeye, göze girmeye duyulan yoğun ihtiyaç ile birlikte kendine yeni urbanlar biçme çabası.
AKP’nin yerel seçimlerdeki kesin yenilgisi, ve hatta tarihinde ilk kez ikinci parti olması ile birlikte kimileri harekete geçti. Herkes kendisine, kendince uygun gördüğü bir yer arayışında. Geçmişte bakanlık yapanların umudu, faturanın mevcut bakanlar kuruluna kesilip kendilerine yer açılması. Bakanların kimileri de kendilerinin değil, örgütün çalışmadığı iddiasıyla havaya ıslık çalar vaziyette.
İlk gruptakilerden biri de Mustafa Varank. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uyurkan yanına girip uyandırabilen birkaç kişiden biri olduğu iddia edilen Mustafa Varank Trabzon’un ünlü ilçesi Of’dan başlayan yolculuğunu sade bir siyasetçi olarak sonuçlandırmak istemiyor. Varank yakın gözlüklerimin yakınına geldi. Çünkü AKP’lilerin en çok kullandıkları yöntemi kullanarak “Yakın dostları” tarafından Cumhurbaşkanı’na karşı mağdur gösterilmeye çalışıyor.
Kendisine yönelik eleştirileri bir devlet adamına, bir siyasetçiye yakışmayacak bir biçimde abartılı şekilde yanıtlıyor. Fatih Altaylı ile aralarındaki “Hoşt” polemiği de aynen öyle. Çünkü iyi biliyor ki, yakın dostlarından birileri Erdoğan’a gidip “Efendim, bakın muhalifler Mustafa’ya neler söylemiş” diyecek ve Erdoğan’ın şefkatine, ilgisine mazhar olacak. Genellikle adet olduğu üzere de “ödüllendirilecek.” Amaç bu.
Sanki Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yaptığı 5 yılda Türk sanayisi patlama yapmış gibi, sanki çok da başarılıymış gibi şimdi arka kapılardan dolanarak kelimenin tam anlamıyla iş arıyor. Tek meziyeti ise sanayi yatırımı adı altında tarım arazilerini yok etmek oldu. Ulukışla’da son derece verimli tarım arazileri sayesinde bir daha üretim yapılamaz hale geldi. İlin o faslını da sonra anlatacağım.
Bence Fatih Altaylı’nın iddiası kısmen yanlış. Çünkü Ankara gazeteciliğimden çok iyi bildiğim gibi Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürlüğü Türkiye’deki en zor iştir. Eskinin başbakanları veya şimdinin Cumhurbaşkanları her kim olursa olsun o kadar yoğun çalışırlar ki, Özel kalem müdürlerinin gecesi gündüzü, özel hayatı ve neredeyse ailesi olmaz. Taarahmetli Demirel’in Başbakanlık günlerinden bugünlere hep böyle görmüşümdür. Yani çalışkan olmak ve kendini adamayı gerektirir. Varank’da bu özellikler yoktur.
Bence onun amacı Fatih Altaylı’nın iddiasının tersine Özel Kalem Müdürü olmak değil, bir bakanlık kapmaktadır. Siyasi bir karar veremeyeceği, “Sözleşme” imzalamayacağı bir makamı istemez.
Gün ola, harman ola. Bakalım zaman neleri getirecek.