Türkiye'nin çiftçisi, yasal engeller sebebiyle ata tohum kullanımından uzaklaştırılmış durumda. Çiftçi ata tohumla geçimini sağlayamıyor. Bu durumdan dolayı gıda-tarım sistemimizi küresel şirketler kontrolleri altında tutuyor ve gıda güvenliğimizin tehlikeye girdiği bir gerçeklikle karşımıza çıkıyor.
ATA TOHUM SORUNU VE ÇİFTÇİNİN YAŞADIĞI ZORLUKLAR
Elimizde ata tohumlarımız var. Üniversitelerimizde akademisyenlerimiz bu tohumları ellerinden geldiğince ıslah edip verimliliği artırmaya çalışıyor. Bu noktada çok büyük zorluklar var çünkü yeterli ödenekler, altyapılar yok. Çalışmalar bir yere kadar gidebiliyor. Hükümet de göstermelik bir şekilde ıslah faaliyetlerini yürütüyor. Bunlar hep kâğıt üzerinde kalıyor.
Çiftçimiz mecburen ticari tohuma mecbur kalıyor. Ata tohum kullanırsa aynı verim elde edilemiyor, mahsullere daha fazla zirai zararlılar dadanıyor. Ticari tohumların önü de bu durum bahane edilerek açıldı. Tarım toprağımızın kalitesi de oldukça düştü. Köylerimizde ziraat mühendisi ve veteriner hekim kalmadı. Çiftçimiz bir sorun yaşadığında bilimsel çözümü gösterecek kimse yok, küresel ilaç firmalarının eline düşüyorlar.
BİYOÇEŞİTLİLİK VE GIDA GÜVENLİĞİ
Ata tohumun bu derece hırpalanması Türkiye’nin biyoçeşitliliğine de yansıdı. Tamamen kaybettiğimiz tarım mahsullerimiz oldu. Yerine Türkiye’de olmayan, Türkiye’nin iklimine de uygun olmayan tarım mahsulleri geldi. Bu durum gıda üretimine doğrudan yansıyor. En basitinden gıdada kullanılacak hammaddenin fiyatı artıyor.
Bu fiyat artışı gıda üretiminde içerik değişimiyle dengeleniyor. Katkı maddelerinin limit üzeri kullanımına yol açıyor. Hükümet katkı maddelerinin limitlerini asla denetlemiyor. Tarım mahsullerindeki zirai ilaçları da denetlemiyor. Mahsul yurtdışına gidip gümrükten dönerse bunu öğreniyoruz hep beraber. Hem sağlığımızla hem ülkemizin geleceğiyle oynanıyor.
HÜKÜMETİN TARIM POLİTİKALARI VE ÇİFTÇİNİN DURUMU
Hükümet, Türkiye’de tarımın önünü açtığı ve tarıma en çok sahip çıkan parti olduğu algısını yaratmaya çalışırken, çiftçinin sorunlarına duyarsız kalıyor ve çiftçimizi beceriksizlikle suçluyor. Kâğıt üzerinde kalan ve hayata geçemeyen çalışmaları hayata geçmiş de başarıyla uygulanıyor gibi lanse etmeye de devam ediyor.
Sağlıklı, uzun bir ömür mü geçirmek istersiniz yoksa kanserle savaşıp erken yaşta ölmek mi, ata tohumlarla ilaçsız tarım mı yapmak istersiniz yoksa küresel ticari tohumlarla ilaçlı tarım mı, daha zengin tarım toprağı mı istersiniz yoksa tarım arazilerinde yükselen gökdelenler mi? Bu soruların yanıtlarını bulmamız ve geleceğimiz için doğru kararları vermemiz gerekiyor.