Birleşmiş Milletler Mart ayında Açlık Haritası’nı erişime açtı. Bu haritada detaylı istatistikler bulunuyordu. Birleşmiş Milletler’e göre Türkiye’de 14,8 milyon insan yetersiz ve güvensiz gıdalarla besleniyor. Yaklaşık olarak nüfusumuzun yüzde 17’sine karşılık geliyor. Ocak-Mart arasında 410 bin, son Mart ayında 60 bin kişi eklenmiş bu istatistiğe ve bu durum hızlı bir biçimde artış gösteriyor. 5 yaş altı çocuklarımızın yüzde 6’sı kronik, yüzde 1,7’si ağır şekilde yetersiz ve güvensiz gıdalarla besleniyor. Bu veriler kamuoyunda tartışılmaya başlanınca Birleşmiş Milletler tarafından gizlendi. Haritada sadece renkler görebiliyoruz. Türkiye turuncuyla yüksek açlık seviyesinde. Ukrayna, İran, Mısır’da haritanın rengi sarı yani orta az seviyede. Bulunduğumuz coğrafyada bir tek Suriye’nin kuzeyinde kırmızı renkle ağır açlık görülüyor.
Birleşmiş Milletler’in tanımlamadığı ve kabul etmediği bir açlık türü daha var, gizli açlık. Bir insan gıdaya erişebiliyor fakat hayati öneme sahip mikro besinleri yeterli miktarlarda alamıyorsa buna gizli açlık deniyor. Türkiye’de gizli açlık çekenlerin sayısı 14.8 milyondan oldukça fazla. Yeterli mikrobesinlere sahip güvenilir gıdaları alabilen insan sayısı oldukça az. Milyonlarca insanın gıda hakkı ihlal ediliyor.
1961 Anayasası’yla güvence altına alınan gıda hakkı da 1982 Anayasası’yla kaldırıldı. Devletin, tüm yurttaşlarını yeterli vitamin, mineral ve antioksidana sahip güvenilir gıdalara eriştirme ve bunlarla beslenmelerini sağlama zorunluluğu bulunmuyor. Bu bir insan hakkı ihlali olarak görülmeli. 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nda gıda güvenliği tanımlı değil. Yasada güvenilir olmayan gıda tanımı var. Bu tanımın dışında kalan her gıda, güvenilir gıda olarak kabul ediliyor. Gıda güvenliği sağlanmış gıdalarla güvenilir olmayan gıdaların arasında kalan gıdalarda muğlak durumlara yol açıyor. Bu yasadan önce yürürlükte olan 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun’da gıda güvenliği tanımlıydı. Yine 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun’da bulunan halkın gereği gibi beslenmesini sağlamak ibaresi 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nda bulunmuyor.
Milli Eğitim Bakanlığı anaokulundan üniversiteye kadar bütün öğrencilere günde bir öğün ücretsiz yemek verileceğini açıkladı. Beslenmekle doymak arasında ciddi bir fark var. Çocuklarımıza verilecek bir öğün ücretsiz yemek dengeli miktarda protein, yağ ve karbonhidratlarla beraber yeterli miktarlarda vitamin, mineral ve antioksidan da içermeli. Bu yemekler yine ihale edilecek. Askeriyede, KYK yurtlarında zaman zaman toplu gıda zehirlenmesi yaşandı. Devlet kurumları toplu yemek işlerini ihale ediyor. Bu ihaleleri en düşük fiyatı veren gıda işletmeleri kazanıyor. Bu işin optimal bir maliyeti var ve bu maliyetin altına inildiğinde gıda güvenliği sorunları ortaya çıkmaya başlıyor. Ve sıklıkla da bu optimal maliyetin altına iniliyor. Böyle olunca en ucuz hammaddeler kullanılmaya başlıyor, personel giderleri, gıda güvenliği için önemi olan hijyen ürünleri kısılıyor, gıda mühendisinin tespit ettiği sorunlar ekonomik gerekçelerle göz ardı ediliyor.
Toplu yemek üreten gıda işletmelerinin 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’na göre Çalıştırılması Zorunlu Personel olarak kimya, gıda, ziraat mühendisi, veteriner hekim, kimyager, diyetisyen veya ev ekonomisti bulunuyor. Kapsamdaki meslekler açısından bir sorun var, yakın zamanda Bakanlık orman mühendislerini de bu kapsama almak istedi. Gıda, ziraat, kimya mühendisleriyle veteriner hekimlerin meslek odaları var ve Çalıştırılması Zorunlu Personel olarak çalıştıklarında maaş, meslek ve özlük hakları meslek odaları tarafından korunuyor. Asgari ücrete yapılan zammın ardından Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu’nun kararıyla federasyona üye gıda işletmelerinin Çalıştırılması Zorunlu Personel olarak çalışan gıda, ziraat, kimya mühendisleriyle veteriner hekimlerin sözleşmelerini feshedip mesleki güvencesi ve hakları olmayan meslek gruplarına yöneleceği şeklinde duyumlar alıyoruz.
Tarım ve Orman Bakanlığı'nda görev yapan gıda, ziraat, kimya mühendisleriyle veteriner hekim sayısında sürekli bir azalma göze çarpıyor. Öte yandan denetlenen gıda işletme sayısında da sürekli bir artış söz konusu. Veriler bize denetimlerde geçirilen sürenin giderek azaldığını ve denetimlerin yüzeyselleştiğini gösteriyor. Bakanlık genelinde bildiğimiz kadarıyla 2 bin civarı gıda mühendisi görev yapıyor. Bu sayı gıda kontrol görevlerinin arasında daha da az. Gıda kontrol ekiplerinde tüm mühendislik branşlarıyla veteriner hekimler görev yapıyor. Bakanlık, gıda mühendisliği dışındaki mesleklerde bir kursla birkaç günde eğitim vererek personelleri gıda kontrol görevlisi kadrosuna alıyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nda 2019 yılında 19.917 mühendis ve 7.200 veteriner hekim görev yapmış. Personel sayısı 3 yıl içerisinde %3 azalarak 2021 yılında 19.231 mühendis ve 7.001 veteriner hekime gerilemiş. Buna karşılık gıda denetimleri de son 3 yılda 1.215.996’dan 1.378.185’e yükselmiş. Denetimlerde görev yapan personel sayısı da son 3 yılda 7.004’ten 7.245’e yükselmiş. Veriler Bakanlık kadrolarının küçülmeye gittiğini ve önceden idari görevde bulunan personellerin gıda kontrol ekiplerinde görev yapmaya başladığını gösteriyor. Kritik olarak da denetimlerde geçirilen sürenin giderek azaldığını ve denetimlerin yüzeyselleştiğini gösteriyor. Son dönemlerde bazı çevrelerin ve Bakanlık yetkililerinin dillendirdiği Gıda Müşavirliği ve Yetkilendirilmiş Gıda Mühendisi adıyla iki sistem var. Bu iki sistem de ufak farklılıklar haricinde birbiriyle aynı. Bunlardan birisi yasalaşırsa gıda denetim sistemi özelleştirilecek. Özel işletme bakanlığın sistemine erişecek, denetlediğini bildirdiği yerler Bakanlık denetimi olarak işlenecek ve işletme fatura kesecek.
Bunlar gıda politikalarındaki açıklar. Enflasyonla bu açıklar birleşince ortaya yüksek açlık durumu ortaya çıkıyor. Politikalar değişmeden açlık sorununun çözüleceğini söyleyemeyiz. Yetersiz beslenmeye bağlı sağlık sorunları ve gıda zehirlenmeleriyle de sağlık sisteminin üzerine büyük bir yük bindiriyoruz. Hem yurttaşın fiziki, ruhsal ve kültürel gelişimi etkileniyor hem de ilaç kullanımını artıyor. Ekonomideki açık biraz daha büyüyor. Gıda politikalarına geliştirmeye ve yeni bir gıda sistemi kurmaya harcanacak maliyet gıda politikalarındaki bu açıkların yol açtığı sorunların maliyetinden çok daha az.