Şubat 2023. Büyük bir gerçekle karşı karşıyayız. Çocuklarımız okullarına aç gidiyor, aç dönüyor. Her birimiz okullarda bir öğün ücretsiz yemek için mücadele ediyoruz. Seçimler yaklaşıyor. AKP Hükümeti, bu hak talebini popülist bir söylem olarak görüyor ve seçim vaadi olarak pazarlamaya başlıyor. Bugün geldiğimiz noktadaki beyanlar inanılmaz.
Okul Yemeğini Algı Çalışması Haline Getirdiler
Biraz daha öncesine gidelim, 6 Haziran 2022. Birleşmiş Milletler, Dünya Gıda Programı dahilinde hazırladığı Açlık Haritası’nı yayınladı. Bu haritanın içerdiği verilere göre Türkiye’de çocuklarımızın yüzde 1,7’si akut -hızlı başlayan ve 3 aydan önce sona eren- yüzde 6’sı da kronik -3 aydan uzun süreli devam eden- yetersiz beslenme yaşadığı verilerle resmi olarak ortaya döküldü.
19 Temmuz 2022. Birleşmiş Milletler tarafından Açlık Haritası’ndaki bazı ülkelere ait verilere erişim gerekçe gösterilmeden engellendi. Bugüne kadar hiçbir açıklama yapılmadı fakat başta AKP Hükümeti olmak üzere birkaç ülkeden bir talep gittiğine yönelik bir kanaat hepimizde mevcut. Bu verilerin yoğun olarak konuşulduğu, okul yemeği için her birimizin mücadele ettiği, AKP Hükümeti’nin hiç tepki vermediği uzun bir dönem yaşandı.
"Ücretsiz yemek desteğinden faydalanan öğrenci sayısını 5 milyonun üzerine çıkartmayı hedefliyoruz." Bu söz dönemin Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’e ait. Konu gündemden düşmeyince ve seçim dönemi yaklaşınca bizzat duruma müdahil oldu. Bu konu kapanır, AKP’nin üzerindeki baskı azalır, bir hak talebi iktidar projesi olarak sunulur diye düşündüler muhtemelen.
AKP’nin Okullarda Bir Öğün Ücretsiz Yemek Sağlayamayacağı Başından Belli
Düşündükleri gibi olmadı, sorular birbirini takip etti. Yemekleri kim yapacak? Çocuklara yemek diye ne verilecek? Kaç çocuğumuz faydalanacak? Bu çocuklarımızın birkaç lokma bir şey yemesinden, doymaktan öte bir durum. Çocuklarımızın beslenmeye, vitamin ve mineralleri besinlerden doğru bir şekilde almaya, yedikleri gıdalardaki besin değerlerinin dengeli bir şekilde bulunmasına ihtiyaç var.
Anadolu Ajansı’nı çağırdılar, TRT’ye yayınlar yaptırdılar, gazetelere boy boy bastılar. Reklamını yaptıkları şey şuydu, veliler okullara ya hamur işi götürüyor ya da okullarda çocuklarımız için hamur işi yaptırılıyor. Sadece okul öncesi çocuklarımız hedefleniyor. Balık baştan kokuyor, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bunu başaramayacağı çok açık. Bir hak talebiyle Milli Eğitim Bakanlığı’na dava açılıyor.
Niye Yapamadınız, Kaç Çocuğumuz Zehirlendi?
“Devlet, halkın gereği gibi beslenmesini, tarımsal üretimin toplumun yararına uygun olarak artırılmasını sağlamak, toprağın kaybolmasını önlemek, tarım ürünlerini ve tarımla uğraşanların emeğini değerlendirmek için gereken tedbirleri alır.” Bu bir Anayasa maddesi. 1961 Anayasası’nda yer alıyordu, 1982 Anayasası’yla çöpe atıldı. Buradaki eleştiriler ve hala sunulan eleştirilerimiz Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir devlet ve Anayasa’da yer alıyor argümanıyla sonlandırılıyordu.
Ta ki dünkü davaya kadar. “Devletin okullarda eğitim alan tüm çocuklara ücretsiz yemek sağlama gibi bir pozitif yükümlülüğü bulunmadığına” yani devletin halkı gereği gibi beslemek durumunda olmadığına karar verdi mahkeme. Kısaca sosyal devleti kaldırdı çöpe attı. Bunu bir seçim vaadi olarak sunan Milli Eğitim Bakanlığı evlere şenlik bir savunma yaptı.
“Şanlıurfa, Gaziantep ve Hatay’daki 22 ilçede başlatıldı. Bakanlık bu uygulamada birçok aksaklık yaşandığını gözlemledi. Gıda zehirlenmesi yaşanabiliyor.” Bunun bu şekilde olmayacağını, yapamayacağınızı tekrar tekrar söyledik zaten. Devlet, toplu yemek üretimi için bir kamu iktisadi teşebbüsü kurmalı. Yemek içeriğine diyetisyenlerle karar vermeli, gıda güvenliğini gıda mühendisleriyle sağlamalı, sağlık sisteminden çocuklarımızla ilgili veriler almalı. Ama bu sonra konuşulacak bir nokta.
“Gıda zehirlenmesi yaşanabiliyor.” Kaç çocuğumuz okullarda verdiğiniz ücretsiz yemekten ötürü zehirlendi? Bu çocuklarımız neler yaşadılar? Herhangi bir ölüm yaşandı mı, pedagojik destek alan çocuğumuz var mı?