Asgari ücrete yapılan zammın üzerinden yaklaşık 8 ay geçti. Geçtiğimiz 8 ayda gıda fiyatları yükselmeye devam ederken gıda alım gücü giderek eridi. Yurttaşlar karnını doyurarak günü geçirmeye, ucuz bir şekilde beslenmeye çalışıyor. Bu durum da hem taklit-tağşişin önünü açıyor hem de gıda zehirlenmelerini artırıyor. Üstelik AKP’nin bu durumu önleyecek gıda politikası yok.
Derin Yoksulluk Kent Merkezlerine Yaklaşıyor
Büyükkentlerin çeperler kentlerinde yaşanan derin yoksulluk bugün büyükkentlerin merkezinde bulunan kentlere kadar ulaşmış durumda. Derin yoksulluğun kaynaklarıyla savaşmak bir yana her gün sayı daha da artıyor. Yurttaşlar sağlıklı, güvenilir ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik olarak erişmekten her geçen dakika uzaklaşıyor.
Yaklaşık 25 milyon yurttaş sağlıklı, güvenilir ve besleyici gıdalara erişemiyor. Yaklaşık 65 milyon yurttaş besleyici gıdalarla beslenemediği için gizli açlık yaşıyor. Yurttaşların gıda hakkı devlet tarafından gözetilmiyor. Sofraya erişebilen tarladaki meyve-sebzenin içerdiği vitamin-minerallerin önemli bir kısmı daha yolda yok oluyor.
Bu durum taklit-tağşişi de artırıyor. Alım gücü düşen yurttaş en ucuz gıdaya yönelmek mecburiyetinde kalıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı Taklit-Tağşiş Listesini yıllardır yayınlamayarak bu duruma çanak tutuyor ama günü kurtaran bu politik hamleler uzun vadede sağlık sistemi üzerinde ciddi bir yük oluşturacak. Yurttaşlarımız kronik hastalıklarla ya da tedavisi çok ağır ciddi hastalıklarla mücadele edecek.
Gıdada Taklit-Tağşiş Artıyor
Satılan gıdaların kalitesi düşüyor. Gıdanın içerisindeki hammadde daha kalitesiz hammaddeyle değişiyor. Zeytinyağı gibi saf gıdalar saflığını yitiriyor. Gıdaların içerisine olmaması gereken hammaddeler eklenerek fiyatı aşağı çekiliyor. Hammaddesi pahalı olan gıdalarda -çikolata gibi- hem daha fazla hem de limitlerin üzerinde gıda katkı maddesi ya da çikolata yerine benzer hammaddeler kullanılıyor.
Öte yandan bu durum merdivenaltı gıda üretimini de tetikliyor. Sosyal medya kanallarında, çevrimiçi satış sitelerinde analizi yapılmamış, nasıl üretildiği belli olmayan, herhangi bir denetimden geçmemiş gıdalar kontrolsüzce satılıyor. Ticaret durur, işsizlik artar korkusuyla Tarım ve Orman Bakanlığı ne belirli aralıklarla açıklamak zorunda olduğu Taklit-Tağşiş Listesi’ni yayınlıyor ne de etkin bir denetim gerçekleştiriyor.
Bakanlık Gıda Zehirlenmeleriyle İlgili Verileri Paylaşmıyor
Sağlık Bakanlığı’nın da hastanelerde kullandığı, istatistik tutmak ve önlem almak için kullanılan ICD -Uluslararası İstatistiksel Hastalık Sınıflandırması ve İlgili Sağlık Sorunları- Tanı Kodları’nda A00-A09 arası gıda kaynaklı hastalık tanılarını içeriyor. Türkiye’de bir gıda kaynaklı hastalığı gıdayla ilişkilendirebilmek ve kök nedenini tespit edebilmek oldukça güç.
Çoğu zaman bireysel olarak ya da çok ciddi sayıya ulaşmayan toplu zehirlenme vakalarında tanılar bulaşıcı olmayan gastroenterit olarak değerlendiriliyor ve A00-A09 kodları arasındaki yerini almıyor. Tüm bu zorluklara rağmen 2021 yılında CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un verdiği bir soru önergesine gelen cevaba göre 2015-2020 yılları arasında 11 milyon 384 bin 479 yurttaş 18 milyon 314 bin 239 defa hastaneye başvuru yaparak bu tanı kodlarından birini alarak tedavi olmuş.
1714 yurttaş da bu tanı kodlarından birini alarak tedavi görürken hayatını kaybetmiş. 25 Mayıs’ta CİMER üzerinden Sağlık Bakanlığı’na güncel rakamları, son 5-10-15 ve 20 yıllık tekrar sordum. 60 gündür herhangi bir yanıt gelmedi. Yanıt gelmediği gibi bu aralıkta TÜİK’in açıkladığı ölüm istatistiklerinde de bütün ölümler A09 tanı koduyla bulaşıcı kökeni tanımlanmamış gastroenterit olarak yer almakta.
Gıda sistemi tamamen çökmüş durumda. Taklit-tağşişin ve merdivenaltı gıda üretiminin önü açılmış, denetimler etkinliğini yitirmiş, yurttaş bir kısır döngünün içine çekilmiş durumda. Ya zehirlenerek hastanelere başvuruyorlar ya da gerektiği gibi beslenemeyerek uzun vadede tedaviler görüyorlar.