Kentlerde gıda direncini sağladık ve bu noktaya geldik diyelim. Bu noktada bölgesel gıda direnci sağlanarak sürdürülebilir gıda sisteminin temeli atılmalı. Genelin yereli yönetme biçimini, yerelin geneli ortak akılla yönetme biçimine çevirmek gerek. Tüm bunların sağlanabildiği bir Türkiye’de gıda politikaları ve gıda sistemi de sürdürülebilir hale gelmiş demektir.
Kentlerarası Gıda Lojistiği Raylı Sistemlerle Sağlanmalı
Kamusal gıda lojistik ağı kuruldu diyelim. Kent yöneticileri, kentteki ağla ilgili bütün verilere ve öngörülere sahip. Bu ağ diğer kentlerle uyum içerisinde çalışmazsa çok kısa bir süre içerisinde çökecek ve kullanılamaz hale gelecek. Sürdürülebilir hale getirmek için de aynı bölgedeki diğer kentlerle uyum içerisinde kentlerarası gıda lojistik ağını kurmak gerekiyor.
Fakat bu ağ karayolu üzerine tasarlanmamalı, tamamen raylı sistemler üzerine kurgulanmalı. Böylece hem karbon emisyonu oldukça düşebilir hem trafiğe etkisi oldukça azalabilir hem de gıda güvenliği tamamen izlenebilir hale getirilebilir. Burada ayrı bir zorluk var, kent yöneticileri TCDD’yi bu sürecin içerisinde yer almaya zorlamalı. TCDD’nin kentlerle beraber rotalara, gıda lojistiğine uygun vagonlara ve personel eğitime çalışması gerekiyor.
Bölgesel Gıda Güvenliği ve Gıda Hakkı Kurulu Oluşturulmalı
Başka bir noktanın da bir üst seviyeye çıkması gerekiyor. Kentlerde Gıda Güvenliği ve Gıda Hakkı Ajansı kuruldu diyelim. Bir masa etrafında bütün meslek örgütleri ve gıdanın temas ettiği bütün meslekler toplandı. Her kentte kurulan ajanslardan birer kişi bölgesel bazda da kentini temsil etmeli ve kentler uyum içerisinde birbiriyle çalışmalı.
Bu noktada kafaya bir soru takılıyor. Bakanlık dışarı mı itilecek? Hayır, aksine tam çalışması gerektiği gibi çalışacak böyle bir düzende. Yerel, gıda özelinde bürokrat yetiştirecek. Her gelen iktidarın konuyla alakası olmayan kişileri bürokrat diye ataması son bulacak. Bakanlık, gerçekten yurttaşın yaşadığı sorunları çözmek için çalışacak, maskelemek için değil.
Ayrıca gıda denetimlerinin de özerk bir kamu kurumu olarak tasarlanması gereken Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu’na devredilmesi gerekiyor. Bu kurumu da yerelin yetiştirdiği bu bürokratlar yönetmeli. Gıda güvenliği tamamen şeffaf bir biçimde sağlanmalı ve tüm yurttaşların gıda hakkı korunmalı. Kentteki yurttaşlardan yönetimi talep eden adaylar için zorlu bir sınav tüm bunların hepsi.