Koskoca 20 yıl Türkiye’yi hiçbir engele takılmadan tek başına istediğin gibi yönettin. Gıda sistemini de kendine düşman olarak gördün. Gıda politikalarını nasılsa anlayan yok diye kafana göre tasarladın. Bu ülkenin yurttaşını da asrın enayisi sanıyorsun.
ŞAP HASTALIĞINI AB’YE NASIL ANLATACAKSIN?
Bürokratik ilişkileri bir kenara koyduğumuzda temel olarak uluslararası toplulukların nihai hedefi bir devletin otoriterleşmesini ve diktatör çıkartmasının önlenmesini amaçlıyor. Bu toplulukların temel birkaç talebi var. Toplulukta bulunan veya bulunmak isteyen ülkelerin kuvvetler ayrılığı, şeffaflık ve ortak akılla yönetim ilkelerine bağlılığı taahhüt etmek durumunda. Zor şeyler değil bunlar.
Bunlar beceriksiz, ben Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne tam üye yapacağım diye geldin. 2005’te tam üyelik müzakerelerini başlattın. Fasıllar açıldı, komisyonlar kuruldu ve Avrupa Birliği’ne ilerlemeleri raporlamaya başladın. 2005’ten bugüne Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Politikası başlığı altında Avrupa Birliği aynı uyarıları yapıyor. Kopyala-yapıştır yapmaktan sıkıldılar. Her sene Avrupa Birliği’ne nasıl açıklıyorsun bunu? Hadi yüzün kızarmadan açıkladın bunları.
Avrupa Birliği sana diyor ki, Türkiye veterinerlik politikasını AB müktesebatı ile henüz tam olarak uyumlaştırmadı. Deli dana hastalığı konusunda yoğun çaba gerekiyor. Şap hastalığında yoğun aşılama yapılıyor, Bulgaristan ve Yunanistan sınırı şap hastalığından aşılı ari bölge oldu. Yarım yamalak ilerletmişsin yine. Şimdi diyorsun ki, Irak’ta şap hastalığı görüldü. Evet. Bu serotip daha önce Türkiye’de görülmedi. Evet. Ee, şimdi bu Türkiye’ye de bulaştı.
GIDA ZEHİRLENMELERİNİ NASIL ENGELLEYECEKSİN?
Koskoca 20 yılda 11 Tarım Bakanı göreve getirdin. Bu bakanların dördü işletmeci, biri makine mühendisi, biri inşaat mühendisi, biri tıp doktoru ve biri de mimardı. Mimar atadın bu Bakanlık’a. Gıda denetim sistemini yap-boza çevirdin. Gıda zehirlenmelerinin kayıtları gelişi güzel tutuldu. Normal zamanda gıda zehirlenmelerini tavan yaptırdın.
Şimdi çoklu afet yaşıyoruz. Her birine asrın bilmem nesi diyorsun. Kızılay afetzedelere tarihi geçmiş konserve dağıtıyor. Afetzedeler gıda zehirlenmeleri yaşadığını söylüyor. Kızılay da şahit numune, yasal mevzuat, menü böyle değil falan zırvalıyor. Analize gönderip raporunu bile paylaşamıyor. Afet bölgesini bıraktık bir kenara, son bir haftada 3 farklı ilde 95 çocuğumuz okullarında yediği yemeğin ardından gıda zehirlenmesi geçirdi. Özelleştirme sevdan yüzünden bir dönem Mehmetçik gıda zehirlenmesi geçirdi.
KAĞITTAN YOLLARIN HESABINI NASIL VERECEKSİN?
Duble yol yaptık diyordun. Modern bağlantı yolları, alt geçitler falan. Toprağın üstüne zar gibi asfalt sermişsin. Maraş Depremi’nde o yollar kağıt gibi parçalandı, yardım ulaştıramadık. Bugün Urfa’yı sel bastı yollar yine parçalandı. Çukura altgeçit yapmışsın, onlar da havuz oldu bugün. Yine canlarımızı kaybettik. Asrın sel felaketi diye pazarlıyorsun yine.
Biz o yolları tedarik zinciri olarak kullanıyoruz. Yurttaşımızın sofrasıyla çiftçimizin tarlası arasındaki bağı sağlıyoruz. Gıda tedarik zincirinde lastik tekerlek yerine TCDD’yle tren ağı kullanılsın dedik dinlemedin. Rant için havalimanları, hızlandırılmış trenler ve bitmeyen yüksek hızlı tren projeleri hazırladın. Hem canlarımızı kaybettik hem de maddi olarak hepimiz ödedik. Şimdi elimizde yol da yok tren ağı da.
TARIMI NEREDE YAPACAKSIN?
Gözün hep tarım alanlarındaydı. Buralara nasıl inşaat dikerim diye denedin durdun senelerce. Gemlik’i taşıyacağız zeytinlik bölgeye dedin, sonra bütün zeytinliklere gözünü diktin. Ayçiçeği tarlalarını imara açtın. Plansız sulamayla Konya’da obruklar oluşturdun vasfını kaybeder de koca ovaya inşaat dikerim diye. Maraş Depremi’nde de oturdun inşaata giriştin. Adıyaman’da tarım arazisine çizgiyi çektin, dozerleri soktun. Burası tarım arazisi diyenlere burası taşlık arazi tarım vasfı yok dedin. Hayvancılık gitti, tarım gitti, gıda altyapısı gitti.
Şimdi helalliği kimden istiyorsun? Geleceğini yok ettiğin çocuklarımızdan mı, gençliğini mahvettiğin gençlerimizden mi, hayallerini yıktığın yurttaşlarımızdan mı yoksa savaş açtığın tabiat anadan mı? Boş konuşma, istifa et.