Yerel et üreticisini desteklemek, hayvan refahını sağlamak, ulusal gıda güvenliği standartlarını yüksek tutmak bir politik tercih. Yerel et üreticisini ithalatla ezmek, hayvan refahını geri plana atmak, ulusal gıda güvenliği standartlarını esnetmek ya da görmezden gelmek de politik bir tercih. AKP’nin tercihi de vasat gıda politikasından yana oluyor sürekli.
Bu tercihin acı bir sonuçları, çok kötü deneyimleri var. Salmonella bulaşan et vakası da bu sonuçlardan biri.
Et İthalatının Belirli Kuralları Var
Et fiyatlarını düşürmek adına Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Et ve Süt Kurumu üzerinden et ithal edilmesinin önünü açıyor AKP Hükümeti sürekli. Et ve Süt Kurumu bu ithalatı kendisi gerçekleştirmiyor, ihaleyle sermaye sahiplerine dağıtıyor. Bu ithalatları gerçekleştiren sermaye sahipleri sermayelerini katlıyor.
Et ithalatında aydınlatılması gereken çok nokta vardı zaten. Ne kadar canlı ve karkas et ithal edildi? Sınırdan geçenle Türkiye’de satışa sunulan et miktarı arasında bir orantısızlık var mı? Karantina alanlarında ne kadar bekletiliyor ve bu alanlarda alınan gıda güvenliği önlemleri neler? Sorular böyle uzuyor da gidiyor.
Bu sorulara yıllardır yanıt alınamamışken CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem bu etlerin bir kısmında Salmonella bulunduğunu ortaya çıkarttı. Et ve Süt Kurumu’nun açıklamasına göre bu etler Türkiye’ye gelmiş. Analize gönderilmiş, Salmonella analizi pozitif çıkmış ve imha için toplatılmış. Bu ürünler herhangi bir şekilde kullanılmamış veya satılmamış. Bu Tarım ve Orman Bakanlığı’nın beyanı.
Bir yerden et ithal etmek istiyorsanız o ülkeye gidersiniz. Et veya hayvanla ilgili bütün analizleri yaptırırsınız. Etin veya canlı hayvanın taşınacağı aracı görürsünüz, dezenfeksiyon evraklarını kontrol edersiniz. Bu dezenfeksiyonu hızlı analiz kitleriyle doğrularsınız. Sonrasında Türkiye’ye getirmek istediğiniz et veya canlı hayvan için bir sağlık beyanı hazırlarsınız. Bunlar Tarım ve Orman Bakanlığı’nın, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın görevlendirdiği personelin uygulaması gereken prosedürler.
Bu beyanda etin veya canlı hayvanın ne olduğu, Türkiye’de hangi işletmeye gideceği, sağlık muayenesi sonuçları, neyle taşınacağı, taşınacak aracın dezenfeksiyon bilgileri gibi bütün detaylar tek tek yazar. Et veya canlı hayvan araca yüklenir, kapılar kapatılır, kapatılan kapılar mühürlenir. Mühür kodu da bu beyana yazılır. Bu araç karantina noktasına gelene kadar mühür kırılmaz, kapılar açılmaz. Bunlar uluslararası mevzuatlar, yasal bir zorunluluk.
Tarım ve Orman Bakanlığı Bütün Şüpheleri Gidermeli
Tüm bunları yaptığınız ve emin olduğunuz et veya canlı hayvanlar Türkiye’ye geldiğinde durduk yere Salmonella karşınıza çıkmaz. Et buraya kadar gelmiş, Türkiye sınırları içerisinde birdenbire Salmonella bakterisine rastlanılmış. Demek ki tüm bu anlattığım zincirin bir yerinde bir kopukluk var. Tarım ve Orman Bakanlığı gıda güvenliğini ve halk sağlığını tehlikeye düşürmüş, gıda hakkını ihlal etmiş. Basın açıklamasında ne bu sağlık beyanı açıklanmış ne beyanda yer alması gereken bulgulardan bahsediliyor. Sanki olağan bir durum gibi.
Et Türkiye’ye geldi. Sınırda karantinaya alınması gerekiyor. Numune alındıktan sonra Salmonella analizi sonucunun gelmesi en az 7 gün sürüyor. Analiz sonucu pozitif çıktığında bir doğrulama analizi daha yapılıyor, bir süre daha bekleniyor.
Söz konusu et kaç gün karantinada bekledi? Söz konusu et karantinada beklemediyse nereye gönderildi? Sermaye sahipleri analiz sonuçları gelmeden önce karantinanın bitirilmesi için bir baskı kurdu mu? Analiz sonuçları gelene kadar karantinada beklediyse o zamana kadar karantina alanına giren diğer gıda ürünlerine bir bulaşı oldu mu? Bu ve daha nice soruya Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tek tek belgeleriyle cevap vermesi gerekiyor.
Tüm bunlara cevap verememesinden ve top çevirmesinden anlaşılıyor ki Tarım ve Orman Bakanlığı uyguladığı vasat gıda politikasının yükümlülüklerini bile yerine getirememiş. Ya bu skandal patlamasaydı?