Tükettiğimiz gıdaların durumuyla ilgili konunun muhatabı Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan herhangi bir bilgilendirme yapılmıyor. Bakanlık işin sadece reklam kısmında. Denetim sayılarıyla yurttaşı manipüle etmekten öteye gitmiyor yapılan iş. Tükettiğimiz gıdaların durumunu ya yurtdışı kaynaklarından ya da kulağımıza gelen bilgilerden öğreniyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı artık radikal bir biçimde şeffaf olmalı.
Bakteri Bulunan Kaç Gıda Analizi Var?
Yurtdışına gönderdiğimiz gıdalarda toksin -küf mantarının ürettiği zehirli maddeler- bulunması hiçbir yurttaşı şaşırtmıyor artık. Bazı gıda üreticileri yurttaş artık şaşırtmıyor, bir şeyler yapmamız lazım demiş olacak ki, Avrupa Birliği son dönemde Türkiye’den gönderilen bazı gıdalarda Salmonella bakterisi tespit edildiğini de bildirdi.
Hatta yurtiçinde de bir gıda ürününde Salmonella bakterisi tespit edildiği, ilgili İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün bu ürünleri toplatmak istediği ama yukarıdan baskıyla engellendiğiyle ilgili birtakım iddialar dolaşıyor. Geçtiğimiz dönemde Salmonella bakterisi bulaştığı tespit edilen küresel bir gıda işletmesinin ürünlerinin Türkiye’de toplatılmadığına da her birimiz şahit olduk. O yüzden iddia asılsız da olsa çürütecek kanıtlar konuşulmalı.
Çok uzağa gitmeye gerek yok, yakın bir dönemde ıspanak kaynaklı bir toplu zehirlenme vakası da yaşandı. Her ne kadar sebebi başka şeylere dayandırılsa da ana etmenin bakteriyel bulaşı olduğu biliniyor. Salmonella, Listeria, Escherichia coli ve aynı toksik etkiye sahip bakterilerin temelde iki bulaşı kaynağı var. Gıda alanında çalışan üretim personelinin el hijyenine dikkat etmemesi, gıdada kullanılan suya atık su hattının karışması.
Kırmızı/Beyaz Et, Süt ve Yeşillik İşleme Tesislerinde Her Şey Yolunda mı?
Bu sorunları çözebilmenin ilk adımı, sorunun maskelenmeden ayan beyan ortaya konulması ve kabullenilmesinden geçiyor. Türkiye’de tam tersi oluyor, Tarım ve Orman Bakanlığı tamamen sessizliğe gömülüyor ya da mecbur kalırsa kısa bir açıklama yapıyor. Adı geçen gıda işletmesi nasıl alındığı belirli ya da belirsiz boy boy gıda güvenliği sertifikalarını yayınlıyor. Konu birkaç gün içinde kapanıyor.
Bu sertifikaların olmasının bir anlamı yok Türkiye’de. Çünkü Türkiye’de gıda alanında çalışanlar tarafından benimsenmiş bir gıda güvenliği kültürü yok. O boy boy sertifikalar sadece o anlık, kurulan sistemin istenirse sorunsuz çalışabildiğini gösteriyor. Gıda denetçisi kapıdan çıktıktan sonra kuralların ne kadar esnediği ya da rafa kaldırıldığı, gıda mühendisinin sistem içerisinde ne kadar baskılandığı bir muamma.
Gıda güvenliği kültürünün Türkiye’de nasıl olduğu süt -atık ya da içilebilir- içeren tankta banyo yapan gıda çalışanıyla değerlendirilebilir. Şimdi hal böyle olunca en büyük risk içeren kırmızı/beyaz et, süt ve yeşillik işleme tesislerinin durumunu daha da hassasiyetle takip etmek gerekiyor. Analizlerde bakteri kontaminasyonu tespit edilen ve analiz sonuçları bir şekilde geçiştirilen herhangi bir tesis var mı?
Denetim Başına Kaç Analiz Numunesi Alınıyor?
Bu kadar sorunu gıda denetim sisteminin yetersiz olması da körüklüyor. Hem denetim yetersiz, sayılardan ibaret hem de Tarım ve Orman Bakanlığı gıda alanında çalışan yurttaşları belirli sürelerde herhangi bir eğitime tabii tutamıyor. Alınması zorunlu olan Hijyen Belgesi bile çevrimiçi veriliyor artık. Kenarda oynasın, bitince belge gelir.
Üzerinde gereksiz kurumsal ve bürokratik baskı yaratılan gıda kontrol görevlisi gittiği gıda işletmesini ne kadar etkin denetleyebiliyor? Hijyen limitlerini anlık ölçebileceği cihazları kullanabiliyor mu? Denetimlerde kaç gıda analiz numunesi alabiliyor? Hem bu sorulara yanıt verilmeli hem de bütün gıda analiz sonuçları yurttaşın erişimine açılmalı.