Yurttaşların her zaman aktif ve sağlıklı bir yaşam için gerekli olan besin ihtiyaçlarını ve gıda önceliklerini karşılayabilmek amacıyla yeterli, sağlıklı, güvenilir ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik bakımdan sürekli erişebilmeleri gerekiyor. Bu güvenceyi sağlaması gereken devletin kendisi.
Güvencenin olmadığı her an yurttaşların gıda hakkı devlet tarafından ihlal edilmiş, bu ihlallerin önü açılmış oluyor. Türkiye’de gıda güvencesizliği AKP’nin gıda ve ekonomi politikaları nedeniyle her geçen gün artıyor.
GIDA BANKALARI AMACINA UYGUN ÇALIŞMIYOR
Türkiye’de gıda bankalarının ve gıda yardımlarının sayısı her geçen gün artıyor. Çünkü yoksulluk her geçen gün büyüyor, gıdaya erişebilen kesim içerisinde bulunan yurttaşlar bile özel sermayeye, Tarım ve Orman Bakanlığı’na güvenmediği, gıdaların besleyiciliği sağlayamadığını düşündüğü için kent lokantaları gibi sosyal gıda desteklerini tercih ediyor.
Bu uygulamaların tamamı sosyal demokrat yerel yönetimlerin sayesinde fark edildi ve yoksullukla mücadele eden yurttaşların beslenmesini, sağlıklarını koruyabilmelerini, geçim sıkıntılarını bir nebze de olsa hafifletmelerini sağladı. Tarım ve Orman Bakanlığı bu uygulamaların tamamı karşısında hala bir aksiyon almış ya da bir çalışma yapmış değil.
Gıda bankaları, gıda yardımları, kamu lokantaları yoksulluğu azaltmıyor, yoksullaşmaya neden olan sorunları çözmüyor. Hatta gıda bankaları gibi sistemlerin mecburiyetten yanlış çalışmasına bile neden oluyor. Tarım ve Orman Bakanlığı ajanslara para harcamak yerine bir kriz durumuna geçerek gıda güvencesizliğine neden olan sorunları ortaya dökmek için çalışmalıydı.
Gelişmiş bir sosyal devlette gıda bankacılığı tüketim tarihi yaklaşmış, insan sağlığını tehlikeye atmayan ve gıdaların kalitesini etkilemeyen yasal uygunsuzluk içeren gıdaların devlet tarafından devlete ait gıda bankalarına alınması ve bütün yurttaşlara eşit ve adil bir biçimde dağıtılmasını içermelidir. Kamu ait lokantalar da devletin bu alandaki gıda standardını hem özel sermayeye bizzat göstererek hem de yurttaşa bizzat hizmet vererek alanı regüle ettiği uygulamalardır.
Gıda yardımları da gıda güvencesizliğiyle karşı karşıya olan yurttaşların anlık olarak tespit edildiği, gıda güvencesizliği giderilene kadar devletin destek olduğu sistemlerdir fakat AKP hükümeti gıda alanına tamamen kör sağır.
TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI GIDA GÜVENCESİZLİĞİYLE MÜCADELE EDEMİYOR
TÜİK’in Gelir ve Yaşan Koşulları Araştırması’na göre yurttaşların yüzde 8,9’u haftada bir kereden az, yüzde 30,4’ü haftada 1-3 kere meyve yiyebiliyor. Yüzde 5,5’i haftada bir kereden az, yüzde 25,7’si haftada 1-3 kere sebze yiyebiliyor. Öte yandan Dünya Gıda Programı’nın Açlık Haritası’na göre yetersiz gıda tüketiminin yaygınlığı Türkiye’de yüzde 30-40 aralığında.
Bu da demek oluyor ki 85 milyon 372 bin 377 yurttaşın en az 25 milyon 611 bin 713’ü yetersiz besleniyor. Yeterli gıda tüketildiği halde gıdalardan yeterli besin maddelerinin alınamaması durumu var. Buna da gizli açlık deniliyor ve dünyada resmi olarak kabul edilmiyor. Gizli açlığı da dahil edersek Türkiye’de en az 65 milyon yurttaş sağlıklı, güvenilir ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik olarak sürekli erişemiyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın gıda güvencesizliği üzerine yaptığı bir çalışması yok. Bu sorunları tespit ederek yurttaşa açıklayabilecek bir cesareti de yok. O nedenle bu rakamların hepsi uluslararası kaynakların yüzdelik verilerine göre tahmini. Ya da yüzde 75 ve yüzde 45 enflasyon arasında bir fark yok diyen TÜİK’in rakamları. Bu arada hakkını yememek gerek, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yaptığı bir çalışma da var. Uluslararası bir tanım olan gıda güvencesinin adını gıda arz güvenliği olarak çevirmeye çalışmak.
Türkiye’de kaç yurttaş sağlıklı, güvenilir ve besleyici gıdaya sürekli erişebiliyor?