Bu yazımla güncel örnekler vererek kadın liderlerin yönettiği ülkelerin başta salgın hastalıklar, işsizlik gibi başat konulardaki başarılarını ve “zamanı gelince bırakmayı bilmeli” gibi erkeklerin tanışmadığı ve bilmediği (!) alandaki başarılarıyla sizleri gülümsetmek, koltuğa yapışan tüm erkek yöneticileri de düşündürmek istedim…
37 yaşında İşçi Partisi lideri olarak göreve gelen, dünyadaki en genç hükümet başkanı olan, yaptıklarıyla, özürleriyle, “Milletvekilleri zaten yüksek maaş alıyor, amacımız üst gelir grubuyla alt gelir grubu arasındaki farkı kapatmak” diyerek vekil maaşlarına yapılacak zammı engelleyen Jacinda Ardern görevini 42 yaşında bırakınca “vay be!” demek istedim…
Yetinmedim! Erkek egemen gücün hüküm sürdüğü ve belirlediği dünyada kadınlık ortak paydası adına hemcinslerimizin başarılarından kendimize pay ve payeler çıkararak övünmek istedim…
Hemen bir kayıt düşelim!
Kovid-19 bütün dünyayı tutsak alırken en başarılı mücadeleyi sürdüren, ülkesindeki iki camiye silahlı saldırı yapılıp 51 kişi hayatını kaybedince; “Bu bir başarısızlıktı, bunun için özür dilerim!” diyen, camiye başını örterek giden 1980 doğumlu Jacinda Ardern; “Enerjim bitti, daha fazla görevde kalırsam, ülkeme zarar veririm!” diyerek başbakanlığı bıraktı…
Hem genç olacaksınız, hem özeleştiri yapacaksınız, hem emekle elde ettiğiniz koltuğu kendi isteğinizle bırakacaksınız, hem de; “Umarım yeni Zelandalıların nazik ama güçlü, empatik ama kararlı, iyimser ama dikkatli ve ne zaman gitmesi gerektiğini bilen bir lider olabileceklerine inanmalarına vesile olurum!” diyen bir olgunluk göstereceksiniz. Ders alınacak, şaşılacak ve alkışlanacak şey doğrusu…
Almanya Başbakanı Angela Merkel’den Norveç Başbakanı Erna Soldberg’e! Finlandiya Başbakanı Sanna Marin’den İzlanda Başbakanı Katrin Jakobsdottir’e! Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern’den Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo’ya kadar! Adı geçen kadın yöneticiler hem salgın sırasında ölüm sayısını azalttılar, hem erkek mevkidaşlarından daha başarılı oldular, hem salgının hızını kontrol altına almayı başardılar, hem yurttaşlarına ciddi parasal yardım sağladılar, hem de hiç yalan söylemediler. Ne denir ki?
Paris’in ilk kadın belediye başkanı Anne Hidalgo 2018’de belediyede üst görevlere 5 erkeğe karşın 11 kadın yönetici atadığı için devlet dairelerindeki kadın- erkek oranlarını belirleyen yasayı ihlal ettiğinden belediyeye 90 bin Euro ceza kesildiğini duyunca kararı; “Saçma, haksız, sorumsuz ve tehlikeli” bulduğunu söylemişti. Adının anlamını çok iyi taşıyan başkanın bu çıkışına ne demeli? Onu kutlamaktan öte…
Kendimce kayda değer sorular ve notlar…
Önemli not: Birileri çıkıp erkek yöneticilere “zamanı gelince bırakmak” gibi kadınlarda yaygın olan bu davranış biçiminin hele de siyasette çok önemli olduğunu, örnek alınması gerektiğini anlatabilir mi acaba?
Daha önemli not: Büyük ölçüde “Güç, kariyer, iktidar benimdir, ben ne dersem o olur!” diyen erkek egemen bakışa görevinin altıncı yılında veda eden J. Ardern’in sorumluluk duygusu örnek olabilir mi acaba?
En önemli not: Bilinçaltına yerleştirdiği kalıp yargılarla hareket eden, hayalleri oyları zimmetlemek olan, emeği önceleyen ekonomik önlemleri öteleyen, toplum düzenini egemen kılmak için çaba sarf etmeyenler kadın yöneticilerden ders almayı düşünür mü acaba?
Soru notu: Bu arada Almanya’dan Fransa’ya, Norveçten Finlandiya’ya, İzlanda’dan Yeni Zelanda’ya uzanan bu haritada hemcinslerimin başarıları karşısında son iki soru sormaktan kendimi alamıyorum! O günleri bizler de görecek miyiz bir? Zor diyorsanız; Bi yolunu bulup oralara mı gitsek, yoksa oralardan kadın yönetici mi ithal etsek iki?
Hatırlatma Notu: Bu yazımın bazı bölümlerini 27/ 12/ 2020 tarihli “Kadın olarak siyasette neredeyiz?” başlıklı yazımdan aldım.
Bitirme notu: Kırıp dökmeyen kişilerle ilgili notlar düşmek, onlardan söz etmek boynumuzun borcudur diyerek çok zor olan bu sorulara yanıt bulamayınca okurlara sormak istedim! Aklınıza gelirse ilave edin lütfen…