Dolar almış başını gidiyor, faiz rekor kırıyor, ekonomi yerlerde sürünüyor, kadın cinayetleri dur durak bilmiyor, emekli perişan, esnaf bitik, gençler umutsuz, açlık sınırı 14 bin TL’ye, yoksulluk sınırı 45 bin TL’ye dayanmış. Hurda kâğıdı bile ithal eden ülkemizde, parti içi kavgalar, 50+1 tartışmaları, koltuk hesapları hız kesmiyor.
Yaşamın olgusal pratiğine, halkın ve sokağın gerçeklerine, oy makasına, siyasal, sayısal, toplumsal dinamiklere bakınca kala kalıyor insan…
CB’nin; “Üniversitelerimiz vasıtasıyla bilimin 81 vilayete yayılmasını sağladık. 7 milyonun üzerindeki öğrenci sayımızla Avrupa’da ilk sıralarda yer alıyoruz!” şeklindeki açıklamasını duyunca mutluluktan dona kalıyor insan…
Ülkemizde ilk kez üniversite mezunu işsiz sayısının, lise mezunu işsiz sayısını geçtiğinden, 18-24 yaş arası 3 gençten birinin eğitimde ve işte olmadığından, Anadolu ateş çemberinde iken Atatürk’ün 1922 yılında Maarif Kongresini topladığından MEB’in haberi var mı diye merak ediyor insan…
Yine hasta görmeden mezun olan tıp fakültesi öğrencilerinin giderek artan oranından, önlük giymedikleri için ne olduğunu bilemediğiniz, öğrenci mi, doktor mu, hemşire mi, hasta bakıcı mı anlayamadığınız hastane koridorlarından başta Sağlık Bakanı olmak üzere yönetim kadrosunun haberi var mı merak ediyor insan…
Koltuğunu bırakmayan siyasilerin, gitmekle kalmak arasında inatla direnenlerin, kendini çok önemseyenlerin; depreme, soğuğa, ekonomik sorunlara direnenlerden, yanan ormanlardan, kesilen ağaçlardan, öldürülen kadınlardan haberi var mı diye merak ediyor insan…
Yine yönetenlerin nefesini tutarak rekor kıran Şahika’dan! Rakibini yere yığan Buse Naz’dan! Dünya gelse yenilemeyecek Filelin cesur kızlarından haberi var mı diye düşünüyor insan…
Ya da her 10 Kasım günü! Hava ne olursa olsun saat 9’u 5 geçe 1 dakikalığına duran hayattan! Trafikten martılara, araçlardan okullara, balkonlardan sokaklara, evlerden iş yerlerine! Özlemle, gururla, minnetle, saygıyla, sessizce koca bir ulusun gözleri dolarak, yüreği sızlayarak durduğundan haberi var mı diye düşünüyor insan…
İkinci ve ince hesapları çekmecesinde tutanların, B planını şimdilik saklayanların halka sunacakları başkaca ne gibi “zihni sinir!” proje ve seçenekleri olduğunu merak ediyor insan…
Huzurlu bir ortamda, iyileştirecek sarıp sarmalayacak sözlerle, ince- zarif göndermelerle, hiciv ve esprilerle dolu, sıcak, şefkat dolu buluşma ve kucaklaşmalarda; gerçeğin bam teline basan saptamaları, varsayımları, önyargıları alaya alan akıllardan asla çıkmayacak açıklamaları bizlerde duyacak mıyız, o tür ortamlardan nasibimizi alacak mıyız diye merak ediyor insan…
Yüzde 70’i borçlu, yüzde 80’i çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayamayan, yüzde 75’i kaygılı, yüzde 50’si psikolojik sorun yaşayan eğitim ordusundan! Atama bekleyen 1 milyon öğretmenden bazılarının haberi var mı diye merak ediyor insan…
628 bin esnafın kepenk kapattığı ülkemiz…
Bu yılın ilk 9 ayında 89 bine yakın esnafın işyerini kapatmak zorunda kaldığından, son 3.5 yılda 628 bin esnafın kepenk indirdiğinden, bu gidişle küçük esnaf diye bir şey kalacak mı, kalır mı şeklindeki kaygı dolu bekleyişten, “2009’da 200 TL’ye doldurduğum sepeti bugün 2.174 TL’ye dolduruyorum!” diye yakınan yurttaştan iktidarın haberi var mı diye merak ediyor insan…
Dünya politikası, ulusal, evrensel, geleneksel kaygılar, toplumsal ilişkiler, yapay çatışmalar, şiddet sarmalındaki toplum ve gençlik, kimlik sorunu, dil sorunu, göç sorunu, sığınma, sürgün, çatışma, savaşlar, kayıplar, yoksulluk, ailevi ilişkiler, duygudaşlık gibi başlıklar bizi yönetenlerce gereken ilgiyi görecek mi diye merak ediyor insan…
Ve son olarak şiddetin, kinin, nefretin, sevginin, şefkatin, dayanışmanın, empatinin bulaşıcı olduğundan haberleri var mı? Merak ediyor insan…
Özetle; İyi ki hayatımızda böyle bir siyaset ortamı ve siyasiler var diyecek miyiz diye merak ve dua ediyor insan…
Demem o ki; Ah yüreğim, ah kalemim sakin ol desem mi demesem mi bilemedim. Ama yazımın bitmesi gerektiğini bildim…