Hani kafanızdan atamadığınız yerler, fotoğraflar, olaylar, yapılan işler, o işleri yapan insanlar, onların özverisi, çabası, sorunlarla başa çıkma yöntemi, sanata ve insana bakışı, farklılıkları vardır. Siz onları hiç unutmaz, yüreğinize, arşivinize yerleştirir, yeri gelince de söz edersiniz.
Son yıllarda belli aralıklarla, ama her seferinde koşarak gittiğim Eskişehir giriş tanımımın sınırları içinde. Zamanla yarışarak, yoğun bir çalışma sergileyerek bitirdiğim yeni kadın kitabımın yazım sürecinde kendime bir söz verdim, yayıncıya teslim eder etmez şahsıma(!) ödül olarak Eskişehir yollarına düşecektim, fikrimi çok benimseyen iki arkadaşımla yollara düştük. İyi ki de düşmüşüz.
Kentte çok güzel şeyler oluyorsa, Yılmaz başkan ve ekibi ülkemizin tümüne örnek olacak başarılara, anlamlı yapıtlara, ilklere imza atıyorsa, gitmeyip de ne yaparsınız? Ya da yedikleriniz, gördükleriniz, tanık olduklarınız karşısında yazmayıp da ne yaparsınız? Daha iyinin, daha güzelin, daha yararlı olanın kapılarını, sınırlarını zorlayan Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in; yaptıklarını, yapılmak üzere planladıklarını, zamana yaymayıp hayata geçirdiklerini, bunları yaparken de hep insanı, kenti, onun yararını ve yarınlarını esas aldığını kâğıda dökmeyip de ne yaparsınız? Ve tüm bu başarıların altındaki ve arkasındaki adrese bakınca da ortaya bu işe gönül veren, emek veren, zaman ayıran, gecesini gündüzüne katan bir grup çağdaş, aydın cumhuriyet bilinciyle yetişmiş yol arkadaşını görünce de paylaşmayıp ne yaparsınız?
Öğrenci kenti Eskişehir insana iyi geliyor…
Kentin tümüne hâkim olan; Yapıcı, yaratıcı, yararlı adımların sonuçlarını görünce; Kültür ve sanatla bütünleşen ve zenginleşen Eskişehir’den ülkem adına umutla döndüm. Başkanın öngörülü, fayda esaslı imzasını taşıyan her bina, kentin mimari dokusuna uygun biçimde restore edilen her yer eşsiz bir kültür hazinesi gibi. Kent kimliğini başarıyla yansıtan her alan halkla kaynaşarak birer hizmet binasına dönüştürülmüş. Tüm bunların sonucunda da sanat ve edebiyatla dopdolu yapılara herkes sahip çıkmaya, korumaya başlamış...
Öğrenci kenti olarak bilinen ve tanınan Eskişehir’de; Kafede gördüğümüz gençler, sokakta konuştuğumuz esnaf, arabasına bindiğimiz şoför, alışverişte karşılaştığımız kadın, oteldeki görevli, lokantadaki garson yapılanlardan duyduğu mutluluğu ağız birliği etmişçesine dile getirdiler. Örneğin çibörek ve mantı yediğimiz küçük işletmenin patronu; “Bir gün Yılmaz başkan ve çalışkan ekibi giderse biz ne oluruz” dedi. Yan masada oturan bir başkası “Yılmaz Başkan çok çalışıyor, eğitim konusunun üstüne yüreklice gidiyor, aileleri etkiliyor, sağlık sorunlarına eğiliyor, kadınının bilinçlenmesine önayak oluyor.” Şeklinde konuştu…
Yapılanları yerinde görüp, değerlendirmeleri birinci ağızlardan dinledikten sonra bana da de inançlı, yürekli, içten, samimi, yurtsever kadrosuyla olmazı olur kılan, Eskişehirlilere, gençlere, diğer belediye başkanlarına umut olan, güven aşılayan, rol model olan başkanın yaptıklarını sizlerle paylaşmak düştü. Mendil ıslatan, göz dolduran, istenirse oluyormuş dedirten bu güzellikleri okumaya hazır mısınız? Evet diyorsanız başlayabiliriz…
Yürek kabartan sanatsal başarılar…
Yerel yönetimlerin; Sanatı, heykeli, tiyatroyu, özetle güzellikleri ve gerçekleri hoş görmeyip hor gördüğü, boş verdiği, yok saydığı bir dönemde, Yılmaz başkanın yaptıkları için söyleyecek sözüm çok da nereden başlayacağımı bilemiyorum?
Eskişehir doğumlu olan, öğrencilik yıllarında gazetelerde muhabirlik, yazarlık, yazı işleri müdürlüğü yapan, Oda tiyatrosunun kuruluşunu sağlayan, iktisat eğitimi almasına rağmen bir heykeltıraş kadar bilgi, beceri, yetenek sahibi olan başkanın her alanda sergilediği başarılara mı şaşırsam?
Rektörlük dâhil eğitimin her kademesinde görev yaptıktan sonra 20 yıldan beri belediye başkanı olarak özelde hemşerilerine hizmet ederken, genelde meslektaşlarına rol model olan başkanı mı alkışlasam?
Balmumu Heykeller Müzesi’ndeki; Başta Büyük Atatürk olmak üzere siyaset, eğitim, tıp, sanat, akademi, spor, basın alanlarına emek verenlere ait 223 balmumu heykelin birebir aynı oluşlarındaki ustalığa mı şapka çıkarsam?
İsmet Paşa’dan Bülent Ecevit’e, Âşık Veysel’den Adile Naşit’e, Suna Kan’dan Julia Roberts’e, Müjdat Gezen’den Fazıl Say’a, Tarık Akan’dan Cüneyt Arkın’a yüzlerce kişinin konuşmaya hazır, hareket eder gibi canlı mimiklerindeki ayrıntı ve başarıyı mı dile getirsem?
Yaşamımızı zenginleştiren, çoğaltan, anlamlı ve çekilebilir kılan gerçek sanatçıların her yerden koşup gelir gibi sergilendiği müzedeki vefanın altını çizerken, altındaki imzanın samimi, sahici, içten, yurtsever kimliğine mi dikkat çeksem?
Yazılarıyla bazen gözyaşı döktüren, bazen kahkaha attıran Bekir Coşkun’un sanki hala yazacakmış gibi bakışlarına yansıyan muzip ifadeyi görünce ip gibi akan gözyaşlarımı silmeye çalışarak, aramızdan erken ayrılışına mı hüzünlensem?
Başkanın ellerinde şekillenen bu isimlerin düzeyli, anlamlı, başarılı, sindirilmiş, değer bilen ve değer veren yaşam öykülerinden dersler mi çıkarsam? Her yaştan, her alandan, her ulustan sanatçıların çok farklı, çok etkileyici, görüntülerinin yarattığı özel havaya mı solusam?
İnsana kendini çok gelişmiş bir Avrupa kentinde, mesela gondollarıyla ünlü Venedik, örneğin kafeleriyle ünlü Viyana, ya da müzeleriyle bilinen Paris’teymiş gibi hissettiren Porsuk Çayı civarındaki otel, restoran, küçüklü büyüklü işletmelerin uygun fiyat politikasından ve çalışanların ilgisinden mi söz etsem?
Odunpazarı ilçesindeki Eskişehir Kurtuluş Müzesini gezerken salona sinen tarihi dokuyu, duvarlardaki anlamlı yazıları, canlıymış gibi görsellere yansıyan askerlerin yüzündeki ifadeyi başarıyla yansıtan, ilkeli ve inançlı bir cumhuriyet aydını olan başkanın attığı sağlam temellere, kalıcı adımlara mı dikkat çeksem?
Bir evin ışığı gibi, bir kentin yaşam kaynağı gibi 20 yıldır ustaca yönettiği Eskişehir için belediye başkan yardımcısı Ahmet İlker’in kahve içimi sırasında sorduğum soruya; “Bir dönem daha devam etmesi için başkanımızın sağlığını düşünerek hayır diyoruz. Partimizi ve kentimizi düşününce de evet diyoruz!” şeklindeki hüzünlendiren ve düşündüren sözlerine mi duygulansam?
Çok şık, çok düzenli, çok özel bir manzarası olan ve son derece lezzetli yemekler yediğimiz restoranın deneyimli, ölçülü, duyarlı ve nazik personelini anlatacak sözcük bulamazken Emre Tiryaki’nin sergilediği naifliği mi anlatsam? Kadınların yaptığı takıların güzelliğine, yöresel içecek ve yiyeceklerin damak çatlatan lezzetine mi takılıp kalsam?
Yoksa Odunpazarı’ndaki evlere bakınca; “buraya mı yerleşsem?” dedirten güzelliğe, Kentpark’taki müthiş manzaraya, göletteki balıkların inanılmaz renklerine, Masal Şatosu’na, TCDD Müzesi’nde sergilenen demiryollarımızın kullandığı eşyalara, aletlere, belgelere, üniformalara mı hayranlık duysam?
Bilemedim! Bildiğim o ki; Sadece bölgenin değil, ülkemizin de gıpta edilesi, gurur duyulası bu güzel kentinden 2 günde bana kalanları sıralamaya çalıştım o kadar…
Kişisel duygu ve önerime gelince…
Sanatsal belleğimizi kayıt altına alan bu kentte yüreğe ve göze dokunan her şeyden çok etkilendim. Bilginin, birikimin, donanımın, çabanın firesiz ve ödünsüz buluşması “işte budur” dedirtti. İnsanı sarıp sarmalayan vefa dolu müzeleri gezerken ve gözyaşlarım durmadan yüzümü yıkarken, geçmişimize ve Büyük Atatürk’e bir kez daha özlem ve hayranlık duymamı sağladı…
Görsel ve duygusal bir şölendeymişim gibi nefessiz gezdiğim Eskişehir’de; “Seni en çok neresi etkiledi” diye sorarsanız, yanıtım şu olur. Müthiş bir vefa, insanüstü bir çaba ve hak edilmiş bir itibar…
Ülkem adına öneri notu: Sn. Başkana sınırları, yetkililere de sinirleri zorlayacak bir önerim var! Yılmaz Başkan alışkın olduğu kürsü hâkimiyetiyle! 81 ilde birer hafta kalarak, idarecilik nasıl yapılır, yerel yöneticiliğin esasları nelerdir, bir kent nasıl yönetilir, kalıcı eserler nasıl hayata geçirilir, halkla iletişim nasıl kurulur, eski binalar ferah ve güzel mekânlara nasıl dönüştürülür gibi belediye başkanlığının olmazsa olmazları konusunda başkanlara eğitim versin. Eminim belediyeler bu eğitim sonunda hem tarihe geçer, hem de tarih yazarlar…