Ekim ayı her cumhuriyet sevdalısının yüreğinde özel bir yere sahiptir. Her Atatürkçünün anılarına, belleğine, arşivine, geçmişine kazınmıştır. Neden mi? Sıralamaya çalışalım.
6 Ekim 1923 İstanbul’un 5 yıllık işgaline son verildi.
6 Ekim 1924 Büyük Atatürk Kars’a geldi.
13 Ekim 1923 Ankara beşinci ve son kez başkent oldu.
30 Ekim 1920 Kars’ın kurtuluşu…
29 Ekim 1923 destansı Cumhuriyetimiz ilan edildi. Hani bazı konular ve kişiler; sözcüklere, tariflere, sıfatlara, sayfalara sığmaz ya! İşte Ekim ayı da bizler için yazılara, konuşmalara, anlatmalara sığmayacak bir ay. Demek ki bu ayın konuları ve konukları şimdiden belli…
Şimdi çocukluğumun o güzel günlerine dönme zamanıdır…
Doğup büyüdüğüm, her karışını adım adım dolaştığım, dağını taşını, insanını yapısını, sokağını caddesini kitaplara, yazılara döktüğüm Kars, benim hem geçmişim, hem de derdiyle dertlenip, sevinciyle sevindiğim memleketimdir. Çünkü memleket dediğin; çocukluktur, gençliktir, geçmiştir, anılardır, komşuluktur, sığınaktır, güvendir, dostlukların hasıdır, özetle yaşamın özü ve özeğidir. Geriye dönüp baktığımda biz Karslıları en çok etkileyen olayların başında Atatürk’ün 6 Ekim 1924 yılında ilimizi ziyareti gelir…
6 Ekim 1924 Büyük Atatürk’ün Kars’a Gelişi…
Tarih 4 Ekim 1924. Gazi Mustafa Kemal, eşi Latife Hanım, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Kılıç Ali ve arkadaşları ile birlikte trenle Erzurum’dan Sarıkamış’a gelir. Gazi, Sarıkamış’ta Türk Ocağı’nı ziyaret eder ve yaptığı konuşmada genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal kültür politikası üzerinde durur. Sarıkamışlı gençler Gazi Mustafa Kemal’in onuruna bir oyun sahneler ve yöresel oyunları oynarlar…
Tarih 6 Ekim 1924. Gazi ve konukları trenle Kars’a geçerler. Yol boyunca halk coşkun gösterilerle konuklarını selamlar. Öncelikle Valiliğe gelen Atatürk’e Kars halkı okul ve yol taleplerini iletir. Yetkililerden bilgi alan, komutanlığı ve okulları ziyaret eden, Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları Kars’a geldiklerinde, Kars Valisi Ethem Aykut, Kars Belediye Başkanı da rahmetli annemin dayısı Cihangirzade İbrahim Aydınoğlu’dur.
Ülkenin dört bir yanını gece gündüz, yağmur çamur, soğuk sıcak demeden gezen Gazi Mustafa Kemal’in amacı devrim niteliği taşıyan yasalar karşısında halkın tepkisini ölçmektir. Karslı, Ata’sının bu zorlu sınavından, takdirle geçer. Kafkaslardan göçüp gelirken, oyunlarını ve enstrümanlarını da birlikte getiren Karslılar, Ata’larını yörelerinin karakterini taşıyan bir oyunla selamlar.
93 Harbi’nde yedi oğlunu bir mezara gömen analar, “Can sağ iken yurt vermeniz düşmana” diyen babalar, “Kanla irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti” diyen delikanlılar, ATATÜRK’ü, değerli hemşerimiz Taki Oşenyüzen’in (Tağı Bey) “Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa” dizeleriyle bağırlarına basarlar.
O gün bugün, özel gün ve gecelerin değişmeyen fon müziği olan bu güzel oyun Karslıları olduğu kadar, dinleyen herkesi çok etkiler. Kurtuluş Savaşı’nın dev ve devrimci önderi, Milli Mücadele’nin yiğit kahramanı ATATÜRK’e, yurdun hiçbir yerinde Kars’taki kadar köklü ve bilinçli bir karşılama yapılmamıştır. Bunu da Serhat Kars’ın ve Karslıların Cumhuriyet’in kuruluşuna ve kurucusuna saygı ve bağlılığı olarak görmek ve değerlendirmek gerekir.
Kars Türk Ocağı’nda şiirlerin okunması, konuşmaların yapılmasından sonra gecenin sürprizi olan “Hoş gelişler ola” türküsü kız ve erkek folklorcular tarafından oynanıp okununca, salon alkıştan inler ve Gazi ve eşi Latife Hanım birkaç kez yerlerinden kalkarak gençleri selamlarlar. 7 Ekim 1924 günü Kars’tan ayrılırken, Karslılar konuklarını bu türküyle uğurlamışlardır;
“Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa
Askerin, milletin, devletinle bin yaşa.
Arş, arş, arş... İleri, ileri, arş ileri, marş ileri
Dönmez geri, TÜRK’ün askeri…
Sağdan sola, soldan sağa,
Al da bayrağı, düşman üstüne.”
Büyük Atatürk’ün Kars’la ilgili düşüncelerini içeren telgraf…
Bu özlem yüklü buluşma Atatürk’ü çok etkilemiş olmalı ki, 7 Ekim 1924 günü başbakan İsmet İnönü’ye çektiği şifreli telgrafta, Kars’taki coşkuyu birlikte yaşayamadıkları için üzüntüsü belirterek şöyle yazar; “Kars’ta bütün halk, köylerden arabaları ile gelen çiftçiler, garnizon aileleri tarafından pek samimi tezahüratta bulunuldu. Bütün serhat vilayetlerini görmeye, vaktin müsait olmadığına pek müteessirim. Kars’ta Hükümet, Ticaret Odası, Belediye, Halk Fırkası, Türk Ocağı ve Kız Mektebi’ni ziyaret ettim. Suret-i umumiyede gördüklerimden memnunum. Bilhassa Türk Ocağı’nda kesif bir gençlik pek ziyade hassasiyet gösterdi.”
Not: Gelenekselleşen bu oyun, ulusal bayramlarda, özel gün ve gecelerde, nişan ve düğün törenlerinde oynanmakta, oyunun sonunda da oyunculardan biri Türk Bayrağını çıkarıp, öperek, halkı selamlamaktadır.
Önemli not: Büyük Atatürk’e dair bildiklerini, biriktirdiklerini farklı biçimlerde dışa vurma âdeti olan, yazarak, konuşarak, üreterek, söz ederek, anarak ve en çok da özleyerek! O’nu sık sık anan, söz konusu Gazi olunca belleğinin kapıları hep açık olan biri olarak! Bu yazımla Büyük Atatürk’ün memleketimize gelişinin 99. yılının onurunu yaşamak ve yaşatmak istedim…
Daha önemli not: Atatürk devrimlerinin amacına denk bir eğitimle yetişen! Kars’ın kadın-erkek ilişkilerinde kaç-göç nedir bilmeyen, çağdaş duruşuyla, dışlayan, aşağılayan değil kucaklayan, sarıp sarmalayan yapısıyla hep onur duyan! Mahkemelerinde Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı davaların görülmediği memleketimizle hep gururlanan! Töre cinayetleri işlenmeyen bir toprakta doğmanın ayrıcalığını yaşayan! Biri olarak bu özeliklerimizin altını bir kez daha çizmek istedim…
Kutlama notu: Hem İstanbul’un kurtuluşunun 99.yılını, hem de Atatürk’ün Kars’a gelişinin 98.yılını kutluyoruz. Ne güzel ve anlamlı iki tarih değil mi?
İtiraf notu: Benim için özel anısı, çok büyük değeri, duygusal, yöresel ve bölgesel boyutu olan bu bölümü yazarken bilgisayarımın başından kaç kez kalktığımı, yüzümü kaç kez yıkadığımı bir ben bilirim bir de ben. Sanki bir romanın kapağını açmışım gibi, tarihsi bir destanın sayfalarında dolaşıyormuşum gibi, bir büyük vazonun içine girmiş, oradan bir daha çıkamamış gibiyim. Neden derseniz? Paşa Kars’a geldiğinde ona çiçeği sunma görevini rahmetli anneme vermişler. Dayısı Kars Belediye Başkanı olan annem o yıllarda 10 yaşındadır. Şimdi sözü ona bırakıyor ve gözlerimi silmeye gidiyorum! “O gün ne kadar sevindiğimi, günlerce gözüme uyku girmediğini, durmadan prova yaptığımı unutamıyorum. Paşa bana bir şey sorarsa ne diyeceğimi planlayıp durduğumu unutamadım. Nihayet beklenen gün geldi, ben bir yaprak gibi titreyerek tören alanına gittim, dayım eliyle beni çağırdı, Paşa’nın ve eşinin önlerinde eğilerek buketimi sundum. Paşa çiçeği elimden aldı, saçlarımı okşadı ve yanında duran Latife Hanım’a verdi. O gün anladım ki çiçek kadına takdim edilir. Gazi’nin bakışlarındaki sıcaklığı, Latife Hanımın bana adımı ve kaçıncı sınıfta olduğumu sormasını, dayımın bana övgüyle bakışını, yaşamımın en onur dolu sayfası olarak hiç unutmadım.
Bitirme notu: Çocukluğu yoksulluk Türkiye’sinde başlayan, onda derin izler bırakan, çok çocuklu, çok kardeşli bir ailenin büyük kızı olan, yetişme sürecine çok şey sığdıran Hediye Aküzüm, hayatının sonuna kadar bu anısını hiç unutmadı…
Kaynak: Gönlüm halen ve hep Kars’ta olduğu için ve memleketimin adı kitaplarımda mutlaka geçtiği için bu kez de “Atatürk’e Hasret Mürekkepli Mektuplar” ve “Gurbetten Kars’a Gönül Köprüsü” adlı kitaplarımdan alıntı yaptım…