Düşünce trafiğimizi alt üst eden, bizleri huzursuz yapıp uykusuz bırakan, bi türlü kapanmayan ve hep aynı yerden kanayan yaralarımız var. Bunlardan kurtulmak için ne gerekir? Öncelikle ve ivedi olarak fiziksel, zihinsel, duygusal sağlamlık ama ara ki bulasın! Sırayla açarsak:
Yurttaşız! Kararlı, tutarlı, sürekli, yürekli, temsil kabiliyeti olan ve hemen teslim olmayan yöneticilere, liderlere ihtiyaç duyuyor bulamıyor, buna karşılık şantajlı, parmak sallamalı, gözdağı vermeli yöneticilerle idare ediyoruz…
Kadınız! Yasalar yoluyla, yaptırımları törpüleyerek, açık net taraf tutarak cinayetlerin önüne geçilmemesinin biz kadınların kırmızıçizgisi olduğunu biliyor ama bi türlü yetkili kurum ve kişilere anlatamıyoruz…
Anne- babayız! Fiyatların uçuşa geçmesini, artık her sebzenin fasulye gibi kendini nimetten saydığını, hayatın olağan akışı içinde çırpınıp durduğumuzu, yetemediğimizi yetişemediğimizi görüp acı çekiyoruz…
Öğrenci velisiyiz! Lise ve altı okullarda 1 milyon 200 bin öğretmen görev yapıyor ama okulsuz öğrencilerin, öğretmensiz okulların çokluğu karşısında üzülüyoruz…
Genciz! Büyük Atatürk’ün yıllar önce; “Sizleri bir kıvılcım olarak gönderiyoruz, alevler olarak geri dönmelisiniz!” diyerek yollanan gençlerin, eğitimlerini bitirip, koşarak ülkelerine döndüklerini, hem bilgilerini, hem birikimlerini bu ülkeye verdiklerini bilenlerdeniz. Ancak günümüzde; Başta Notre Dame di Sion Fransız Lisesi, Robert Kolej, Galatasaray Lisesi, Avusturya Lisesi, Alman Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi, Üsküdar Amerikan Lisesi gibi okulların mezunlarının çoğunun yurtdışındaki üniversitelerde öğrenime başladığını, bu durumun MEB’in hiç ilgilendirmediğini, onun özel okullarda kutlanan Noel, Paskalya gibi günleri yasaklamakla meşgul olduğunu görenlerdeniz. Bu arada arkasında hiçbir bilimsel ve düşünsel üretim olmayanlar bu gidişe neden bir şey demiyor, diyemiyor, herkes kaçıp giderken susuyor, susmayı yeğliyor diye de soranlardanız…
Öğrenciyiz! Ülkemizin ve ailelerin büyük emeğiyle, çabasıyla, varından yoğundan fedakârlık ettiği harcamalarıyla bir yerlere gelenlerin arkalarına bile bakmadan gittiğini, kendilerini bekleyen yeni hayatlarına dönmemenin yollarını aradığını, yurtdışına gidenlerin dönmediğini, gidemeyenlerin gitmenin yollarını aradığını, bu durumun ülkemizin geleceği adına son derece önemli olduğunu hissedenleriz…
Göçüp gidenlerin yakınlarıyız! İçimizin acıdığını, yüreğimizin kanadığını, gözlerimizin yandığını, umutlarımızın tükendiğini, hayallerimizin yıkıldığını derinden bilenleriz…
Olup bitenin ayırdındayız! Siyaset dünyasında her yola başvurulduğunu, siyaseti zenginleşme ve rant aracı olarak görmek için koltuk kapmanın şart olduğunu, rüzgar nereden eserse oraya dönmenin her daim tercih nedeni olduğunu görenleriz…
İstanbul’da oturuyoruz! 39 ilçe, 964 mahalle olduğunu, seçimlerde pek çok eksiğine rağmen, ahbap çavuş ilişkilerinin gözetilerek pek çok kişinin aday yapıldığını bilenleriz…
Ülkemizin herhangi bir yerinde yaşıyoruz! Birine yakın olmanın aday olmak için yeterli olduğunu, sık sık ünlülerle poz verenlerin, hep aynı isimlerin, daha doğrusu gökten zembille inenlerin yine ve yeniden aday gösterilebildiğini görenleriz…
Özetle ve ezcümle şanslı bir halkız! Aslında kabul edelim ki dünyanın en şanlı ve şanslı yöneticilerine sahibiz. Ülke nasıl yönetilir, ekonomi nasıl bu hale getirilir gibi konularda ödül verilip yarışma açılsa açık ara birinci olacak yönetici kadrolara sahibiz. “Biz varsak umut, ufuk, huzur, ruh ve duruş vardır!” diyen parti liderleri var. Kuralarda onlar birinci sırada çıkıyor, yıllara ve yollara onlar meydan okuyor, bölmek, bölüştürmek, ayrıştırmak, kayırmak onlardan soruluyor. Daha ne olsun ve daha ne isteriz?
Toplumca yaşadığımız yaygın sorunlara, yanıtsız kalan sorulara bakınca!
Toplumsal, sanatsal, ulusal, kültürel fay hatlarımız kırıla dursun! Dünya ligindeyiz artık! Enflasyonda, faiz ve gelir adaletsizliğinde Avrupa birinciliğimiz var! Böylece dünya ölçeğinde yerimizin neresi olduğu açık ve net ortada…
Bu arada beyin göçü hız kazanmış, tam gaz yol almamız devam ediyormuş, ülkemizin içinde bulunduğu koşullar, ekonomik kriz, yaşam maliyetinin giderek zorlaşması yüksek puanlı okullarda okuyan öğrencilerin üniversite eğitimi için yurtdışına gitmelerine neden oluyormuş. Kime ne?
Ülkemiz TÜİK’e göre yoksulluk sınırı 30 bin TL’ye, açlık sınırı 15.00 bin TL’ye dayanmış. Resmi verilere göre 11.6 milyon yoksul var, evini ısıtamayan, tatile çıkamayan, borcu sürekli artan ve katlanan; “Borçluyuz, geçinemiyoruz, ısınamıyoruz, doymuyoruz, fakiriz!” diyenlerin sayısı her geçen gün artıyormuş, orta direk diye bir şey kalmamış. Kime ne?
Özetle! Önemli olan İBB başkan adayı Murat Kurum’un 250 bin araçlık otopark sözü vermesi değil midir? Eski bir bakan olan, pek çok kararda imzası ve onayı bulunan Sn. Kurum İstanbul’da yeşil alan bırakmadıklarını, her yeri ranta açtıklarını, kenti AVM’ye boğduklarını bilmiyor mu, duymadı mı, görmezden gelmek işine mi geliyor?