Menüde hüzün çok mutluluk az…

BM raporuna göre Türkiye 3.6 milyon kişiyle dünyada en fazla mülteci nüfusuna ev sahipliği yapan ülke oldu. Bizi İran ve Kolombiya takip ediyor. Tabii ki bu rakam bize açıklanan, bir de gerçek rakam açıklansa rekorlar kitabına gireriz artık!

Neşe Doster Yazar nesedoster@yahoo.com

Seçilen her mesleğin emek süreci, zorlukları, sancıları, hazları, muammaları, toplumsal ve kişisel sorumlulukları vardır. Emek verilen her iş kolunun kişisel kariyer planları olduğu gibi…

Hal böyle iken mesleki yaşamda yapılanlara, yaşamın dayattıklarına, çarklar dönerken taçlandırdıklarımıza ve kaçırdıklarımıza bakalım.

Bu girişi niye yaptım? Biraz sabır sırayla anlatacağım. Toplumsal önyargıları kırmak, güven bunalımı yaratanlarla mücadele etmek, farklı kimlikler sergileyenleri iyi tanımak, inişli çıkışlı yollarda yürürken kesin ve keskin U dönüşleri yapanları sıkı takip etmek, yeri geldiğinde açıklamak gerektiğini düşünenlerdenim.

Çocuklara, kadınlara, hayvanlara, doğaya yaptıklarımıza bakınca, katlettiğimiz ne çok şeyin olduğunu, ne çok şeye ihanet ettiğimizi düşünenlerdenim…

İnsan bilinmeyeni ve gizleneni merak eder ya! Kapalı kapılar ardında acaba hangi değişim pazarlıkları yapılıyor? Yurtdışına giden, ülkeyi terk eden 12 bin akademisyen ve binlerce doktor için ne gibi önlemler alınıyor? Ne eğitimde, ne işte olan 3 milyona yakın gencimiz için masanın üstüne ne gibi projeler konuyor? 3 üniversite mezunundan 1’inin işsiz olduğu dikkate alınınca gençlerin yarınları için ne gibi önerilerde bulunuluyor gibi sorulara yanıt bekleyenlerdenim…

Kafamda bin adet soru işareti varken…

Ekonomik kriz okul devamsızlığını, okulu terklerini artırmış, tarlalara, tamir atölyelerine dönüşü hızlandırmış. Şimdi sorma zamanı? Hal böyle iken, geniş anlamda ve alanda kopan fırtınalara rağmen sorunlara ve eleştirilere şerbetli yöneticilerin, centilmenliğin siyasi versiyonundan habersiz kadroların kılı kıpırdamıyorsa! Soru işaretleri niye azalsın?

Kronik yenilgilerden ders çıkarmayanlar, yalın verileri dikkate almayanlar acaba fiyatlara yetişemeyen, faturaları ödeyemeyen, kazandığını sadece gıdaya harcayan, sayıları 1 yılda 1 milyon artan çoğunluk, isteğini alamayanlar, kaygı düzeyleri yüksek olanlar için ne gibi ekonomik, sosyal, kültürel öneriler sunmayı düşünüyor?

Yine İzmir Bornova’da öldürdüğü kadın için kapıldığı elem ve öfkeyi dikkate alarak haksız tahrik indirimi uygulanan katil için tarafsız yargı ne düşünüyor?

17 milyonun rahat, 69 milyonun zar zor idare ettiği ya da sürünerek yaşadığı, açlık sınırının 12 bin lirayı, yoksulluk sınırının 40 bin lirayı aştığı ülkemizde, icra dairelerinde sayıları 22 milyona dayanan dosya olduğu bilinirken neler planlanıyor?

39 ilçesinde 34 ülkeden mülteci barındıran İstanbul’a gelince!

BM raporuna göre Türkiye 3.6 milyon kişiyle dünyada en fazla mülteci nüfusuna ev sahipliği yapan ülke oldu. Bizi İran ve Kolombiya takip ediyor. Tabii ki bu rakam bize açıklanan, bir de gerçek rakam açıklansa rekorlar kitabına gireriz artık!

Yine kanayan ve kapanmayan bir yaramız olan, sayıları giderek artan ve adeta bir sığınmacı deposu olan İstanbul’un 39 ilçesine 34 ülkeden mültecinin varlığı hakkında, yarattıkları sorunlar hakkında ne gibi planlar yapıyor?

Irak’tan Rusya’ya, Afganistan’dan Pakistan’a, Suriye’den Ermenistan’a, Bangladeş’ten Sudan’a, Etiyopya’dan Kongo’ya, Mısır’dan Fas’a her milletten gelip her yeri mesken tutan mülteciler için ne düşünüyor?

Ülkemizde durum iç acıtıcıyken! Dolar, benzin, altın, enflasyon, cari açık, dış borç alıp başını giderken! Biz ne kadar alicenap bir ülkeyiz ki bu kadar sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz!

Yazının başına dönersek! Seçilen her mesleğin sancılarına evet! Yıllarca çekilen çileye, verilen emeğe evet! Meslek seçiminin verdiği mutluluğa, kazanılan başarılara, toplumda edinilen yere de evet! Ya bir de yaşadığı sancıları, yaşamak istediklerini, hissettiklerini hayata geçiremeyenlerin, ya yıllarca iş bulamayanların hayal kırıklıkları, yerle bir olan kariyer planlamaları, aklıyla yüreğiyle seçtiği mesleği için boşa harcanan emekleri ne olacak? Ne kadar ağır bir yük değil mi? Hele de zaman geçerken izlerin kalıcı olduğu bilinirken…

Tüm yazılarını göster