Sesiyle, besteleriyle, yorumlarıyla, yaratıcılığıyla, oyun gücüyle, eğitmenliğiyle sahnelere ışık saçan! Darülbedayi geleneğinin son temsilcilerinden ve Muhsin Ertuğrul’un kızlarından olan Ayla Algan aramızdan ayrıldı…
Çocukluğunda piyano, bale, şan dersleri alan, eğitimini Fransa’da ve ABD’de tamamlayan! Yunus Emre’nin şiirlerini dünya sahnelerinde Fransızca, Almanca, İngilizce okuyan! Hamlet rolünü üstlenerek risk almaktan kaçınmayan ve bu ünlü oyunda hem Hamlet, hem Ophelia karakterlerini canlandıran Beklan Algan’ın sevgili eşi Ayla Algan yok artık…
Ah Güzel İstanbul’un Ayşe’si! Binbir Gece’nin Betül’ü! Hızma’nın Müzeyyen’i! Eltiler’in Fitnat Annesi! Sıdıka’nın Şetaret Halası rollerinde olduğu gibi oynadığı her karakterin şiir gibi, tango gibi, oya gibi işleyerek hakkını veren Devlet Sanatçısı ve UNİCEF Onur Ödülü sahibi Ayla Algan’ı kaybettik…
“Seyirciyle yolculuk bilimsel bir yolculuktur!” diyen! Bakışlarıyla hüznü ve neşeyi seyircisine geçirmesini, beden dilini kullanmayı iyi bilen, mimikleriyle de akıllara kazınan oyuncu- eğitmen Ayla Algan’ı yazmaya çalışırken; Tiyatrodan sinemaya, filmden diziye, oyundan besteye pek çok başarıya imza atan çok yönlü bir sanatçı için ne denilse, ne yazılsa eksik kalır diyor, saygıyla anıyor, iz bırakan anıları ve yaptıklarıyla uğurluyoruz…
Sahneyle salonu buluşturmak nedir?
Paris’te “Olympia Müzikholü’nde” sahne alan ilk Türk sanatçı olacaksınız! New York Actors Theatre’de hem öğrenci, hem oyuncu olarak bulunacaksınız! Maksim Gorki’nin Ölü Canlar’ını, Yaşar Kemal’in Orta Direk’inin Elif adlı karakterini Fransızca oynayacaksınız…
Oyunlarınızdaki kahramanları canlandırırken; onları yaşayacak, yarattığınız tiplerle bütünleşecek, sizi izlemeye gelenleri yer yer ağlatıp, bazen güldürüp, bazen öfkelendirip, çoğu kez coşturup çoğaltarak, kanatlandırıp uçuracak, sahneyle salonu avcunuzun içine alacaksınız…
Oynarken, seslendirirken, bir yandan seyircinin nabzını tutarken, diğer yandan eğitim verdiğiniz öğrencilerinizi hem düşündürüp, hem onlara rol model olacaksınız…
Sınıfta eğitmenlik- usta sanatçılık gibi sıfatlarınızdan sıyrılıp; üşüyeni, hasta olanı, karnı aç geleni, ateşi çıkanı, sırtı ağrıyanı anne şefkatiyle sarıp sarmalayacak, dertlere derman olacaksınız…
Sizin lügatinizde “ben ve öteki değil!” hep “biz” yazacak. Dayanışma duygusunu başa koyacak, sanatçı- aydın sorumluluğunuz hep başı çekerken, okuduğunuz okulların, size el veren ustaların hakkını vereceksiniz. Adınızın önüne Tiyatronun ustası, hocaların hocası sıfatları yazılırken siz hep Ayla Algan olarak kalmayı yeğleyeceksiniz...
İstanbul Drama Sanat Akademisi Genel Sanat Yönetmeni olarak görev yapacak, “Yaratıcı ve Çağdaş Tiyatro Teknikleri”, “Reklam Dizi Sinema Oyunculuğu” dersleri verecek, TAL’ın kurucusu olacaksınız…
Oyunculuğun tarihsel gelişimini, kendi oyunculuk deneyimlerinizden damıtarak, yalın, sahici, samimi, akıcı bir dille kaleme aldığınız, elden ele, dilden dile, sınıftan sahneye dolaşan başucu kitabı sayılan, kılavuz niteliğindeki “Yaratıcı Oyuncu- Yaratıcı İnsan!” kitabınızla hem tiyatro eğitimi veren meslektaşlarınıza, hem de hayranlarınıza zarif bir selam çakacaksınız…
Demem o ki; Tüm bu artılardan sonra yaşarken efsane başka nasıl olunur diye sormaz mısınız? Elbette sorarız, sorarsınız, sormalısınız…
Sevgili Ayla Algan! Biz seyircileriniz ve hayranlarınız; “Karanlıkta Uyananlar, Karakolda Ayna Var, Seni Seviyorum Rosa, Kurban, Troyalı Kadınlar, Sınırlar, Boşluk ve Kadın” oyunlarındaki başarınızı hep hatırlayacak ve hiç unutmayacağız…
Ve perde indiğinde de tıpkı Berlin Schaubühne Tiyatrosu’ndan sahnelediğiniz “Giden Tez Geri Dönmez!” oyununuzdaki duygularla ardınızdan baka kalıp, iç çekerek, ışıklar içinde uyuyun diyerek el sallayacağız…