14. Aralık Çarşamba akşamı Üsküdar Amerikan Koleji Mezunlar Oda Korosu’nun Moda All Saints Kilisesi’nde Yılbaşı ve Noel konserine gittim. Başarısını emeğine, yeteneğine, bilgisine, çabasına borçlu olan ekibin Şef Keysudar Sever, Piyanist Gülnare Şekinskaya yönetiminde icra ettiği konser tek kelimeyle harikaydı desem…
Koro elemanlarından biri gibi, ailenizden biri gibi karşılanıp, uğurlandığımız Yılbaşı Konseri; sunum, giysi, içtenlik, heyecan, kalite, başarı, yaptığı işin hakkını verme gibi özellikle sanat alanında olmazsa olmaz sayılan niteliklerin, hele de tüm ekibin ekvator sıcaklığındaki içi ısıtan bakışlarıyla bana ve bizlere ilaç gibi geldi diye ilave etsem…
Yetinmeyip! Kimi ortamlar kimi insanların gelişiyle aydınlanır, gidişiyle kararır, ortam tenhalaşır, gönüller buruklaşır. Çünkü onlar konuşmalarıyla, enerjileriyle, esprileriyle ortama renk katar, aranan, sorulan, beklenen özlenen olur çıkarlar ve arkalarından hep dudaklarda bir gülümseme, yüreklerde bir sıcaklık bırakırlar diye bir de gönderme yapsam...
Hızımı alamayıp! Keşke yalnızca güzelliklerden, sakin sessiz, saygılı, sabırlı, kavgasız, gürültüsüz, patırtısız, özür dilemeyi bilen, sanata ve kültüre değer veren bir iklimden söz edebilseydik, dünya yaşanmaya ne kadar değer olurdu demeye getirsem…
Şiirsel dokunuşlarıyla, sanatsal başarılarıyla insanın aklında ve gönlünde yer alan, yüreğine ve anılarına yerleşen, içini ısıtan dostluklar vardır. Gün olur şarkılarıyla hüzünlenir, gün olur sözleriyle heyecanlanır, gün olur, başarılarıyla kıvanır, yüzünüze yayılan gülümsemeyle bazen coşar, bazen duygu sellerine boğulursunuz ya! İşte şef Keysudar Sever’le tam da sıralamaya çalıştıklarım gibi bir dostluğumuz var…
Sadece salonla sahneyi değil, sanatçıyla seyirciyi değil mekân-insan ilişkisini de ortaya koyan bu konserde seçilen parçalar, dinleyicilere sadece bugünü ve yarını, değil, dünü ve geleceği de yaşattı. Bir kez daha karanlıkların üstüne kararlılıkla gidilmesi gerektiğini müzik ve sanat diliyle hatırlattı…
Böyle bir gösterinin, ya da konserin büyük bir emek ve ekip işi olduğunu, ardındaki ana kadronun, teknik kadronun, müzik, ışık, makyaj, dekor, kostüm gibi ayrıntıların ciddi bir özen ve özveri gerektirdiğini bir kez daha kanıtladı…
Edindiğim bilgiye göre Üsküdar Amerikan Lisesi’nde uzun yıllar müzik öğretmeni olarak çalışan Şef Keysudar Sever tarafından 2020 yılında kurulan koro, kuruluşunun hemen ardından ülke içinde ve ülke dışında konserlere katılmış Çekya, İtalya, Rusya, Letonya, Belçika ve Kiev’de konserler vermiş…
Koro elamanlarının müzikle tanışması 14-15 yaşlarında okulun gençlik korosunda başlamış. Yıllar sonra tıp, hukuk, ekonomi başta olmak üzere farklı dallarda eğitim alan mezunlar bir yanda mesleklerini, diğer yanda toplumsal ve sanatsal sorumluluklarını birlikte başarıyla ve vefayla yürütmüşler.
Üç bölümden oluşan konseri izlerken, hele de hayranı olduğunuz birbirinden değerli müzik otoritelerinin parçalarını dinlerken, yüzlerde belirlenen gülümseme bazen gözlerden inen iki damla yaş, gözlere yansıyan tebessüm, yüreğe yerleşen geçmişe yolculuk görülmeye değerdi. Doğrusu…
Vivaldi’den Schubert’e, Brahms’dan Bach’a, Ahmet Adnan Saygun’dan G. Giordani’ye çok geniş bir repertuarla dinleyicileri çok etkileyen konser için söyleyecek sözüm çok ama sözü nasıl bağlayacağımı, nerede nokta koyacağımı bilmiyorum.
Bildiğim o ki; Keysudar Sever’le dostluğumuzdan girsem yeteneğine haksızlık etmiş olurum. Koroda soprano olan ve sunuculuk görevini üstlenen İlayda Duru’nun işletme eğitimi almasına rağmen bu zorlu sanat dalındaki başarısını alkışlasam; “Elimizi hep tutan ve hiç bırakmayan okulumuza teşekkür ediyorum. Dünyanın en güzel korosu bu! Bu muhteşem birliktelik için, sayılamayacak pek çok şey için teşekkür ederiz!” şeklindeki sözlerine gölge düşürmüş olurum…
Tıkır tıkır işleyen bir resital, zevk veren, göz ve kulak dolduran bir ekip! Konserin tüm yükünü üstlenen ve omuzlarında başarıyla taşıyan piyanist- şef ikilisi! Sopranolar, altolar, baslar, tenorların dört dörtlük performansı deyip, ipuçları versem! Sonrası? Sonrası ancak izlenerek yaşanır…
Özellikle demem o ki! Konser soluk almayı unuttuğum bir görsel ve işitsel şölendi benim için. Neden derseniz? Sanata ve kuruma sahip çıkmak vardı. Teknik mükemmeldi, müzik ruhu okşuyordu, kostümler uyumlu ve şıktı, sesler tartışılmazdı. İfade gücü, beden dili, seyirciyi etkilemeye gelince o da yok artık dedirtti. Böylece bir müzik şöleni daha tat ve iz bırakarak bitti…
Kutlama notu: Bu zorlu gündemde ve zorlayan ortamda birkaç saat içinde olsa sorunu, derdi, tasayı, acıyı unutturan tüm sanatçılara, onlara destek verenlere, hayatı yaşanır ve çekilir kıldıkları için ayakta alkışlar…
Teşekkür notu: Koroya müziğin kavrayan, kucaklayan, kanatlandıran niteliklerini dinleyiciyle buluşturdukları için, baş döndürücü uyumlarıyla, olağanüstü ses ve yorumlarıyla bitmeyen alkışları hak ettikleri için, bıraktıkları izle artık onlardan hiç vazgeçemeyeceğimiz için ağız ve gönül dolusu teşekkürler…
Özetle geriye ne mi kaldı? Yürekte hissedilen sonra da kaleme, yoruma, sese, notalara, piyanoya ustalıkla dökülenler. Daha ne olsun…