2012 yılında Akdeniz Koruma Derneği’nin kurucuları arasında yer alan Zafer Kızılkaya Gökova Körfezinde yürüttüğü projelerle 2017 yılında da Whitley Fund for Nature Gold Award ödülünü kazandı. 2023 yılında dünyadaki en prestijli çevre ödülü olan ve “Çevre Oscar”ı olarak bilinen Goldman Prize ödülüne layık görüldü. Geniş paydaşlı deniz koruma alanları ve balıkçılık yönetimi projeleri konularında öncülük eden modeller geliştirilmesi üzerinde çalışıyor. Akdeniz Koruma Derneği’nin Gökova Körfezi başarılı örneğinin Türkiye’nin diğer bölgelerinde de tekrarlanabilmesi ve nesli tehdit altındaki önemli türlerin ve yaşam alanlarının korunması üzerine çalışmalar yürütüyor.
Zafer Bey sohbetimize sizden ülkemiz denizlerinin geleceği ve sürdürülebilir şekilde kullanımı için çalışan Akdeniz Koruma Derneği hakkında bilgi alarak başlayalım.
Akdeniz Koruma Derneği(AKD), 2012 tarihinde işadamları, akademisyenler, balıkçılardan oluşan bir grup doğasever tarafından İzmir’de kuruldu. Dünyayı hiçbir kurumun tek başına kurtaramayacağı düşüncesiyle AKD aynı vizyondaki diğer ulusal ve uluslararası kurumlarla işbirliği yapmaktadır. AKD, Türkiye kıyılarında Balıkçılığa Kapalı Deniz Koruma Alanlarının ilan edilmesi, bu alanların deniz korucularıyla denetleme ve izlenmesinin yapılması, hassas türlerin korunması, sürdürülebilir balıkçılık yönetimi, istilacı türler sorunu ve ekosistem restorasyonu konularında değişik projeler yürütmektedir.
Hayatınızı neden mavi ekonomiye ve denizlere vakfettiniz?
Denizlerdeki yaşamın belgelenmesi ve korunmasını çok önemli bir iş olarak gördüğümden başka bir iş yapmama kararı almıştım. Yaklaşık 10 yıl Endonezya ve Pasifik Okyanusu’nun diğer ülkelerinde çalıştım. Dünyanın en zengin biyolojik hazinelerine tanık oldum. Denizlerdeki yaşamın geçim kaynakları ve gıda güvenliği üzerindeki etkisine ve gün be gün kaybolan canlıların ve yaşam alanlarının kendi yaşantım boyunca gerçekleşiyor olması beni okyanuslar ile ilgili çalışmanın ortasında tutmaya devam etti.
Ekonomik büyüme ile çevresel sürdürülebilirliği birleştiren mavi ekonomi hakkında bilgi verir misiniz?
Okyanuslar ve denizlerle ilgili tüm ekonomik faaliyetler mavi ekonomi içerisine girer. Mavi ekonominin temelinde, bu aktivitelerin ve ilgili politikaların deniz kaynaklarının sürdürülebilirliğini koruması ve geçim kaynaklarını iyileştirmesi yer almaktadır.
Mavi ekonomide Türkiye hangi noktada?
Türkiye, mavi ekonomiyle ilgili denizel kaynaklarına sahip çıkmak konusunda çok önemli bir hamle yaparak Mavi Vatan kavramını kabul etti. Bu Anadolu yarımadasının denizel kıta sahanlığı içerisinde enerji kaynakları dahil olmak üzere denizel bütün kaynakları kullanma ve sahiplenmeyi içeriyor. Ege Denizindeki anlaşmazlıklar için Türkiye’nin elini güçlendiren bir girişimdir Mavi Vatan.
Dünya ekonomisinde mavi ekonomi nasıl bir büyüklüğe ve öneme sahip?
Eğer dünyada okyanuslar tek bir ülke olabilse, ekonomik olarak 2,5 trilyon dolar geliri ile yedinci en büyük ülke olabiliyor. Bu büyüklük içerisinde dünyada 3 milyar insanın geçim kaynakları mavi ekonomiden sağlanıyor.
Bireyler mavi ekonomide nasıl bir sorumluluk üstlenebilir?
Denizlerin kullanılmasında bireylerin en büyük sorumluluğu, eylemleri ve seçimlerinde denizel kaynakların sürdürülebilirliğine yardımcı olup olmadıklarını sorgulamaktır. En basitinden tükettikleri balığın sürdürülebilir bir av yöntemiyle mi avlanıp avlanmadığı, tekneleriyle demirleyen bireylerin, deniz çayırlarına zarar vermediğinden emin olması gibi.
Önümüzdeki 10 yıl içinde neler yapılması gerekiyor?
Bilim insanları deniz kaynaklarının ve kullanımının sürdürülebilirliği için okyanusların yüzde 30’nun koruma alanı olarak korunması ve bu yüzde 30 içerisinde yüzde 10’luk bir kesimin mutlak koruma alanı olarak ilan edilmesi gerektiğini söylüyor. Şu anda bu rakamlar yüzde 6 ve yüzde 1. Denizlerin bu kadar az bir kısmını koruyabilirken sürdürülebilirlikten de bahsedebilmek mümkün değil. Her sene denizlere sekiz milyon ton plastik attığımızı düşündüğümüzde ve parçalanan bu plastiklerin besin zincirine ve vücudumuz kadar girdiğini bildiğimizde, bu konuda başlamış olan uluslararası plastik anlaşmalarının bir önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Toplam küresel balık avcılığı, önceki 5 yılın ortalamasına göre %7 artışla 100 milyon tona ulaşarak rekor seviyeye ulaştı.
Küresel balık üretimi son 50 yılda dört katına çıktı.
Dünya nüfusu aynı dönemde iki katına çıktı
Ortalama bir insan 50 yıl öncesine göre iki kat daha fazla deniz ürünü tüketiyor
Küresel balıkçılığın %34,2'si aşırı avlanıyor.
Mavi ekonomi ile sürdürülebilirlik arasında nasıl bir ilişki var ve geliştirilmesi için neler yapılmalı?
Mavi ekonominin büyüklüğü içerisinde en büyük paya sektör balıkçılık sahip. Dünyadaki balık stoklarının yüzde 40’ını tükettiğimiz göz önüne alınırsa, av baskısı ve koruma alanlarının artırılması sürdürülebilirlik için olmaz olmaz olarak önümüzde durmaktadır. Okyanusların altından çıkardığımız petrolün çıkarılması ve taşınması sırasında yaşanan kazalar, okyanuslardaki yaşam döngüsünü küresel olarak etkilemektedir. Yine kültür balığı yetiştiriciliğinin yaratmış olduğu hem kirlilik hem yem sorunu bütün dünyada önemli bir sürdürülebilirlik sorunu olarak durmaktadır. Ayrıca denizleri bütün atıklarımızı boşalttığımız bir çöp alanı olarak görmemiz çok sayıda canlının yok olmasına ve küresel ısınmayla başlayan deniz suyu seviyesinin yükselmesi gelecek yaşamlarımızı ciddi olarak etkileyecek olması mavi ekonomi ve sürdürülebilirlik arasındaki kritik dengelerin acil kararlar vermemiz ve uygulayabilmemiz gerektiğini göstermektedir.