Eski yöntemler, yeni ellerde şekilleniyor

Six Senses Kocataş Mansions İstanbul’un bünyesinde yer alan Toro Latin Gastro Bar’ın kurucusu dünyaca ünlü ödüllü şef Richard Sandoval yemek pişirme tarzını "eski yöntemler, yeni eller" olarak tanımlıyor.

Reha Tartıcı Yazar rtartici@gmail.com

Boğaz'ın hemen kıyısında, deniz ile yeşilin buluştuğu eşsiz noktada konumlanan dünyaca ünlü ödüllü şef Richard Sandoval’ın restoranı Toro Latin Gastro Bar, yenilenen menüsü ile misafirlerine Pan Latin ve Asya mutfağının birbirinden özel lezzetlerini sunuyor. Geçtiğimiz günlerde ziyaret ettiğim Toro Latin Gastro Bar’da ben de bu özel menüyü mükemmel bir manzara eşliğinde deneyimledim.

Özgün Latin mutfağını uluslararası lezzetler ve yaratıcı tekniklerle birleştirerek yeni ve beklenmedik konseptler yaratan Richard Sandoval’ın yeni menüsünde chimichurri sos, salatalık, yeşil soğan ve kişniş ile lezzetlendirilen ve narenciye sosu ile sunulan Deniz Tarağı, wakame, susam yağı ve soya sosu ile tatlandırılan ve uçan balık havyarı ile servis edilen İstiridye öne çıkan lezzetler arasında yer alıyor.

Yeni menünün yepyeni lezzetleri karidesli Scorpion Roll ve üç farklı balık ile hazırlanan Rainbow Roll, özenle seçilmiş malzemeleri ile gerçekten oldukça derin bir deneyim yaşatıyor. Tadımı gerçekleştirdiğim lezzetler arasında bonfile ile hazırlanan ve avokado püresi ile servis edilen el yapımı Lomo Saltado Empanada, gecenin hiç bitmesini istemediğim lezzetleri arasında ilk sırada yer aldı.

Zengin içerikli özel bir sos ile marine edilerek, karnabahar püresi ve Çin lahanası ile sunulan şefin spesiyallerinden Achiote Kimchi Somon’un da damağımda derin bir iz bıraktığını söyleyebilirim. Toro Latin Gastro Bar’ın yenilenen menüsünde kullanılan isod, biber salçası ve nar ekşisi gibi yerel ürünlerin Pan-Latin ve Asya lezzetlerine farklı bir boyut kattığını ve yaşanan gastronomik deneyimi daha da derinleştirdiğini düşünüyorum.

Boğaz’ın en nadide kıvrımı Sarıyer’de, iki tarihi yalının çevrelediği Six Senses Kocataş Mansions İstanbul bünyesinde yer alan Toro Latin Gastro Bar’ın Boğaz manzarası eşliğinde Latin mutfağının eşsiz tatları ile çok boyutlu bir gastronomi deneyimi yaşamak isteyen okurlarım için ideal bir tercih olacağını düşünüyorum.

DÜNYA LEZZETLERİNİ TARİHİ BİR DOKUDA BULUŞTURUYOR

Göçmen Artisan Bakery, İstanbul'un kalbindeki Nişantaşı'ndan sonra, tarihi Galata semtinde yeni bir şube açarak, dünya mutfaklarının en seçkin tatlarını bir araya getiriyor. Göçmen Artisan Bakery, her biri el yapımı ve coğrafi işaretli ürünler kullanılarak hazırlanan geniş yelpazedeki lezzetlerle, misafirlerine farklı bir deneyim sunuyor.

Nişantaşı ve Galata’da yer alan bu sıra dışı işletmenin her iki şubesini de 2024 yılında ziyaret ettim. Her iki işletmenin de kendinizi oldukça rahat hissedeceğiniz bir dekorasyona sahip olduğunu söylemeliyim. Servis personeli oldukça ilgili ve güler yüzlü. Menüsü oldukça geniş bir coğrafyadan izler taşıyor. Selanik'in meşhur kremalı böreği bougatsa'dan, Polonya'nın geleneksel ekmeği babka'ya, Göçmen böreğinden Viyana'nın ünlü tatlısı Sacher-Torte'ye kadar pek çok lezzeti Göçmen Artisan Bakery'ye geldiğinizde deneyimleyebiliyorsunuz.

Yönetici Şef Yunus Emre Akçakoç ile son ziyaretimde gerçekleştirdiğimiz keyifli sohbette bu lezzetli serüvenin mübadele döneminde Balkanlar'dan Türkiye'ye göç etmiş bir ailenin mutfak kültürünün zenginliğinden ilham aldığını öğrendim. 20 yıl önce Kocaeli’de kurulan ve "Lezzet Göçü" mottosunu benimseyen Göçmen’in zaman içinde gıda sektöründe pek çok markaya hizmet vermeye başladıktan sonra sahip olduğu bu zengin lezzet mirasını İstanbul’a taşımaya karar vermiş.

İlk işletmesini Nişantaşı'nda açtıktan sonra, Galata'daki yeni şubesini devreye alan Göçmen yeni yatırımlarla büyümesini sürdürmeyi hedefliyormuş. Göçmen’de sunulan her ürün geçmişin izlerini taşıyan özel tariflerle hazırlanıyor. Sabah 07.00'den itibaren hizmet vermeye başlıyorlar ve misafirlerine kahvaltıda Göçmen böreği, organik yumurta ile hazırlanan çeşitli omletler, taze kruvasanlar, brioche, ekşi mayalı ekmekler ve özenle hazırlanmış sandviçler gibi alternatifler sunuyorlar.

Öğle ve akşam yemeklerinde ise Türk ve dünya mutfaklarından seçilmiş fish&chips, Rumeli ızgara köfte, Hint usulü tavuk burger, Portekiz usulü ızgara tavuk, Lübnan falafel, Kayseri Mantısı gibi özel lezzetlerden oluşan geniş bir menü ile hizmet veriyorlar. Göçmen Artisan Bakery’yi yolu Nişantaşı ya da Galata’dan geçen ve keyifli bir lezzet deneyimi yaşamak isteyen okurlarıma öneriyorum.

BOCUSE D'OR AVRUPA FİNALİ İÇİN HEYECAN DORUKTA

19-20 Mart 2024 tarihleri arasında Norveç’in Trondheim şehrinde, yirmi ülkenin yarışacağı Bocuse d’Or Avrupa seçmelerinde ülkemizi Metro Türkiye ve Bonna’nın destekleri ile Şef Emre İnanır ve ekibi temsil edecek. 23 yılı aşkın süredir Türkiye’nin birçok farklı şehrinde beş yıldızlı otel ve restoranlarda Chef de Cuisine ve Executive Chef olarak görev yapan ayrıca 2 yıl Güney Afrika’daki Türkiye Büyükelçiliği’nde Chef de Cuisine olarak görev yapan ve halen Çırağan Palace Kempinski, Tuğra restoranın Head Chef’i olarak çalışmakta olan Şef Emre İnanır Bocuse d’Or Avrupa seçmelerinde komisi Musa Karateke ve koçu Onur Dönmez ile birlikte yarışacak. Bocuse d'Or Türkiye Takımı olarak uzun süredir büyük bir titizlikle hazırlanarak ülkemizi dünyanın en prestijli şef yarışmasında temsil edecek ekibimize can-ı gönülden başarılar diliyor ve ülkemizi ilk kez bu yarışmada finale taşıyacaklarına tüm kalbimle inanıyorum.

Tüm yazılarını göster