Bölgeye geldiği gün kendisi gibi duyarlı şef arkadaşı ve destek gruplarıyla çalışmaya başlıyor. İlk günden bugüne kadar kurdukları mutfaklarda milyonlarca kap yemek hazırlayarak depremzedelere umut ve destek olmuşlar. Olmaya da devam ediyorlar. Tüm çalışmalarını gönüllüler ile yürüttükleri için kurdukları mutfağa “Gönül Mutfağı” adını vermişler. Sevgili dostum Ebru Baybara Demir ile depremin ilk gününden bugüne neler yaşadığını ve bölgenin geleceğini konuştuk.
Sevgili Ebru 6 Şubat’tan beri deprem bölgesinde çalışmaların devam ediyor, geride kalan zaman zarfında neler yaşadın ve seni en çok ne etkiledi?
6 Şubat’tan bu yana yaşadığım her gün, temas ettiğim her insan beni çok etkiledi. Ancak sanırım en çok şehirlerin yalnızlığı beni etkiledi. İlk 3 gün tek çabamız durmadan, daha çok ve daha çok yemek yapabilmekti. Bu durumu ilk fark ettiğimde sanırım dördüncü ya da beşinci gündü. Yemek dağıtımı için mutfaktan çıkıp şehirde dolaşmaya başlayınca şehirlerin ıssızlığı, insanların olmayışı beni çok etkiledi. Aslında bugün halen burada olmamın ve insanların kendi şehirlerinde, her şeyi yeniden inşa etmeleri için bir şeyler üretme çabamın kaynağı bu. İnsanlar olmadan şehirlerin hiçbir kimliği olmuyor maalesef. Kültürüyle, geleneğiyle, mimarisiyle, lezzetiyle şehirlerin kimliklerini yaşatan insanlarımız. O şehrin kendi insanları. Bir de tabi çocuklar. Çocuklar, onlara hazırladığımız kahvaltılıklara teşekkür etmek için, bizlere rengarenk resimler yapıp, küçük mektuplar göndermişlerdi. Mektupların her birini büyük bir heyecanla okuduk. Yaşadığımız mutluluk, tüm yorgunluğun sonu oluyor.
Peki bu zaman zarfında bölgede gördüğün eksiklikler neler?
Bölgede her şeye ihtiyaç var. Bu nedenle eksiklerden ziyade ihtiyaçlara ve bölgenin geleceğine odaklanmak gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları, platformlar, gönüllüler, firmalar herkes bu sürece kendi imkanları ile destek oluyor. Birçok kez bu duygumu ifade etmişimdir, ben millet olmanın gerçek anlamda ne demek olduğunu 46 yaşımda burada anladım. Koca bir ülke kenetlendik. Bugünden sonra önemli olan mevcut desteklerin ve gönüllülüğün devamlığını sağlarken aynı zamanda bu şehirlerin yeniden inşası için bölge halkı ile beraber, onları ve ihtiyaçlarını dinleyerek düzeni kurabilmek için çalışmak.
Bundan sonrası için nelere ihtiyaç var?
Burada konu sadece bölge insanının gıda ihtiyacını karşılamaktan çıktı. Yemek her zaman olduğu gibi burada da dönüşümü sağlamak için bir araç. Amacımız yemek yapmayı bir araç olarak kullanıp sürdürülebilirliği ve burada insanların yaşamaya devam etmesini sağlamak. Kurmuş olduğumuz bu sistemin devamlılığı ve bölge insanını burada tutmak için daha fazla gönüllüyü bekliyoruz. Hala yardımlarınıza ve desteklerinize ihtiyacımız var.
Depremin üzerinden neredeyse koskoca 3 ay geçti, geldiğiniz noktayı nasıl değerlendiriyorsun?
Deprem haberini aldığımda İstanbul’dan Osmaniye’ye doğru yola çıktım ve meslektaşım ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın KYK yurdunun mutfağında, yanımıza aldığımız gıda ile yemek pişirmeye başladık. O gün biz 2 şef ve yurtta görevli 4 çalışan ile 25 bin kap yemek hazırlamıştık. Osmaniye’deki sistemi günlük 50 bin kap yemek seviyesine ulaştırdıktan sonra Kahramanmaraş’a, Adıyaman’a ve son olarak halen bulunduğumuz İskenderun’a geçtik. 2 aydan fazla süredir de bildiğiniz üzere İskenderun’dayım. Ramazan ayına kadar sayıları önce 120, sonra 150 ve 200’den fazla olan gönüllü ile 6 milyon kaptan fazla yemek hazırladık. Bugüne kadar geldiğimizde ise, Gönül Mutfağı’na gelen 2000’den fazla gönüllünün desteği ile yaklaşık 10 milyon kap yemek hazırladık ve dağıttık. 10 Şubattan itibaren günlük ortalama 38 bin kişiye 2 öğün yemek ulaştırıyoruz. Ramazan’da bu sayı 70 bin kişiye 200 bin kaptan fazla sıcak yemek olarak arttı. Gerek kurumların kendi kanalları gerekse hem kurumların hem de bireylerin Topraktan Tabağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi aracılığıyla gerçekleştirdiği destekler ve mutfağa gelen gönüllüler ile bu girişim her geçen gün büyüyor. Kurmuş olduğumuz bu sistemin devamlılığı ve bölge insanını burada tutmak için burada olmaya devam ediyoruz, devam edeceğiz.
Bundan sonrası için neler yapılması gerektiğini düşünüyorsun?
Bir sosyal gastronomi şefi olarak 25 yıldır yerel halkın desteklenmesi, entegrasyonu ve yerel ekonominin canlandırılması konusunda projeler tasarlıyor ve yürütüyorum. İnsanların sürdürülebilir gelir kaynaklarına ulaşabilmeleri için en iyi bildiğim işi bir araç olarak kullanarak istihdam ve eğitim gibi alanlarla birleştiriyorum. Bundan sonrası için bölge şehirlerinde de bu şekilde ilerlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bölge halkını ve öncelikle de gençleri doğup büyüdükleri topraklarda tutmak gerekiyor. Kendi topraklarında yaşamaya devam edebilmeleri, düzenlerini, tarihlerini ve kültürlerini kendi topraklarında sürdürebilmeleri için bu dönemi bir iyileşme dönemi olarak görmeli ve stratejik planlamalarla ilerlemeliyiz.
Farklı şehirlere giden bölge insanını topraklarına döndürebilmek için hayatlarını yeniden inşa edebilecekleri sistemler kurmak zorundayız. Hem makro hem de mikro düzeyde bu sistemleri kuracak aksiyonlar almalıyız. Gönül Mutfağı mikro düzeydeki bir aksiyonun en güzel örneği. Bir sosyal gastronomi şefi olarak yapmayı bildiğim en iyi şeyi, yemek yapmayı bir kez daha araç olarak kullanarak Türkiye’den ve dünyadan pek çok gönüllünün bir araya gelmesine vesile oldum. Tarım, sağlık, eğitim, üretim gibi bölgeyi yeniden ayağa kaldırabilecek, yerel insanı destekleyebilecek her türlü sürdürülebilir projeye ihtiyaç var. Yeter ki herkes en iyi bildiğini düşündüğü işle, bilgi ve becerisiyle, potansiyeli ile buraya bir katkı sağlasın.
Peki bugüne kadar yaşadıklarını göz önüne aldığında bölgenin eski günlerine dönmesini mümkün görüyor musun?
Bölgenin eski günlerine dönmesi pek tabi mümkün ancak zaman alacak. Benim gibi deprem bölgesinde gönüllü olarak çalışan herkes bu durumun farkında. Kolay toparlanamayacak bir sürecin içerisindeyiz çünkü çok büyük bir felaket yaşadık. 13,5 milyon insanı etkileyen bir depremdi ve muhtemelen bahsedilenden daha fazla sayıda insanımızı kaybettik. Yaşadığımız kayıp sadece sevdiklerimiz değil aynı zamanda işlerimizi, sokaklarımızı ve anılarımızı da kaybettik. Bunların hepsini tekrardan inşa etmemiz evet zaman alacak ama bu deneyimden bir ders çıkarırsak, birbirimize tutunursak ve güzel planlamalarla koordineli bir şekilde ilerlersek eski günlere dönmememiz için bir neden kalmaz. Gönül Mutfağı, bana burada gördüğüm dayanışma ile kocaman bir umut oldu.