Ülkemizde yaşayan her 6 kişiden birinin doğrudan etkilendiği bu felaketten sonra yaşanan göçün farklı nedenleri var.
Birincisi ağır yıkıma maruz kalan kent merkezlerinden uzaklaşmak isteği.
İkincisi yaşanan felaket sonrasında deprem bölgesindeki yaşam koşullarının zorluğu.
Üçüncüsü insanların hayatta kalma mücadelelerinin bir parçası olarak, çok sayıda risk barındıran afet bölgelerinde yaşamak istememeleri.
Dördüncüsü ve belki de en önemlisi hem evlerini, hem de işlerini kaybetmiş olmaları.
Depremin üzerinden yetmiş küsur gün geçti.
Acılar daha çok taze.
Depremzedeler buna rağmen çok büyük bir yaşam ve ayakta kalma mücadelesi veriyorlar.
Depremin yarattığı yıkımla bir mücadele biçimi olarak başvurulan göç, birçok risk ve belirsizliği de barındırıyor.
İnsanların, şartlar düzeldikçe veya imkânlar oluştukça ayrıldıkları yerlere dönecekleri tahmin ediliyor.
Bu nedenle yaşanan göç şimdilik geçici olarak değerlendiriliyor.
Ancak yaşam şartlarının elverişli hale gelmesinin çok uzun süreye yayılacağını da biliyoruz.
Bu yüzden ortada bir belirsizlik var.
Yaşanan büyük göçün etkileri henüz tam olarak hissedilmese de,
Olası etkilerini tahmin ediyoruz.
Akla ilk olarak kültürel hafızanın kaybolması geliyor.
İkinci sırada bölgeye can veren üreticilerin geri dönmemesi
Üçüncü sırada ise bölgenin ve ülkemizin geleceği çocuklarımız var.
Tabii ki olası etkiler bunlarla sınırlı değil.
Daha yüzlercesini sıralarım.
Çünkü etki alanı çok genişti.
Ancak aklıma ilk gelen üç olası etki bile bölge için deprem kadar hatta daha da yıkıcı olacak.
Neden mi?
Bölgeden göç edenler eğer geri dönmezlerse,
Giderken kurtarabildikleri eşyalarının yanında götürdükleri kültürel hafızada zaman içinde yok olacak.
Üreticiler geri dönmezse bölgeye özel ürünler kaybolacak.
Çocuklar geri dönmeyip başka bir şehirli olarak büyürlerse bölgenin geleceği yok olacak.
Bu yıkım ve kayıp 6 Şubat’ta yaşanandan daha büyük ve yıkıcı değil mi?
Kesinlikle çok daha yıkıcı.
İşte bu nedenle
İlk günden beri yapılan yardım ve desteklerin sürdürülebilir olması gerektiğine dikkat çekiyorum.
Bu yıkıcı etkileri ortadan kaldırmak için,
Yapılan ve yapılacak olan çalışmaların sonuçları kalıcı olmalı.
Çünkü kalıcı çözüm ve sürdürülebilir destek olmadan,
Bölgeden yaşanan göç tersine çevrilemez.
Eğer tersine göç başlasın.
Bölge eski günlerine dönsün istiyorsak
Bizde çözümün ya da desteğin parçası olmak durumundayız.
Kısacası elimizi taşın altına koymalıyız.
Peki bunu yapmak o kadar kolay mı?
Hayır hiç de kolay değil.
Ama kesinlikle başarılabilir.
İşte bu yüzden hepimizin oturup düşünmesi ve sonrasında üzerine düşeni yapması gerekiyor.
İlk günden beri bölge için seferber olan gastronomi dünyasının isimsiz kahramanları da,
Sürdürdükleri yardım çalışmalarını aralıksız olarak devam ettirmeliler.
Bölgenin buna çok ihtiyacı var.
Ve uzun bir süre daha da olacak.
Bu yardım çalışmalarının yanında,
Bölgenin gastronomik değerlerinin ve kültürünün kaybolmaması için,
Kalıcı ve sürdürülebilir projeleri de hayata geçirmeliler.
Bu projelere hiç vakit kaybetmeden başlamamız gerekiyor.
Çünkü zaman çok hızlı geçiyor.
Kısacası yarın çok geç olabilir.