Ege’nin bereketli topraklarından bir hikâyeyi dünya ile paylaşmayı hedefleyen bu festival, zeytin ağacının yaşamı, direnci ve bereketi temsil eden gücünü, sanatın yaratıcı enerjisiyle buluşturdu.
Köstem Zeytinyağı Müzesi’nin büyüleyici atmosferinde gerçekleşen festival, hem profesyoneller hem de halk için bir öğrenme ve keşif alanı sundu.
Açılışta yer alan paneller, zeytin ve zeytinyağına dair önemli bilgiler paylaşıldığı gibi, bu ürünlerin yerel ve uluslararası pazardaki yerini güçlendirme yollarını da ele aldı.
Özellikle zeytin tarımının sürdürülebilirliğine dair yapılan vurgu, bölgenin ekolojik dengesi açısından hayati bir mesaj içeriyordu.
Festivale katılanlar, zeytinyağı tadımı gibi duyusal deneyimlerden zeytin sıkımı ve sabun yapımı gibi geleneksel üretim süreçlerini öğrenmeye kadar birçok etkinlikle dolu bir programla karşılaştılar.
Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan’ın zeytin ağacını “bir yaşam öğretisi” olarak tanımladığı konuşması, bu organizasyonun yalnızca bir festival değil, aynı zamanda bir farkındalık hareketi olduğunun altını çizdi.
Doğa, kültür ve emeğin aynı sahnede buluştuğu bu etkinlik, gastronomik değerlerin korunması ve geleceğe aktarılması gerektiği fikrini güçlendirdi.
Festival boyunca, yerel üreticilerle tüketiciler arasında doğrudan temas kurulması, hem ekonomik hem de sosyal açıdan anlamlı bir bağ oluşturdu.
Urla’nın bu girişimi, yalnızca bölge halkı için değil, Türkiye’nin dört bir yanından gelen ziyaretçiler için de ilham verici bir deneyim sundu.
Zeytinyağı tadımlarında, Urla’nın eşsiz aromatik zeytinlerinden üretilmiş yağların hikâyesini dinlerken, doğanın insana sunduğu armağanların kıymetini daha derinden hissettim.
Tadımlara eşlik eden tarihsel anlatılar, Klazomenai kazılarından çıkan zeytin işleme kalıntıları ile Ege’nin bu ölümsüz ağacı arasında bağ kurmamızı sağladı.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın, festivali İzmir’in kadim kültürüne sahip çıkma çabalarının bir parçası olarak gördüğünü ifade eden desteği de bu mirasın gelecek nesillere taşınmasında önemli bir motivasyon kaynağı oldu.
Festivale ev sahipliği yapan Köstem Zeytinyağı Müzesi’nin katkısı da bu farkındalığın yaratılmasında önemli bir rol oynadı.
Zeytin ağacının tarih boyunca barış ve bereketin sembolü olarak anılması, bu festivalde bir kez daha hatırlandı.
Panellerde konuşulan “zeytin ve zeytinyağının marka değerini artırma” konusu ise bölgenin ulusal ve uluslararası tanıtımı için bir yol haritası çizdi.
Bu girişim, yalnızca gastronomik bir etkinlik değil, aynı zamanda tarım alanlarını koruma, küçük üreticilere destek olma ve kültürel mirasın sürdürülebilirliğini sağlama çabalarının bir parçasıydı.
Bir gastronomi yazarı olarak bu festivalde bulunmak, zeytin ağacının hikâyesine tanıklık etmenin ötesinde, bölgenin sunduğu bu eşsiz değeri tanıtma sorumluluğunu da beraberinde getirdi.
Zeytin, yalnızca bir besin değil; yaşamın, sabrın ve direncin hikâyesidir.
Urla’nın bu festivali, zeytini ve sanatını kutlamakla kalmayıp bu değerleri dünya ile paylaşmaya yönelik kararlı bir adım olarak tarihe geçti.
Bu çabalar, zeytin ağacının köklerinden aldığı gücü, dallarıyla geleceğe taşımak için önemli bir fırsat yaratıyor.
Böyle bir etkinliğin yerinde deneyimlenmesi, zeytinin yalnızca bir ürün değil, bir yaşam felsefesi olduğunu bir kez daha hatırlattı.