Türkiye Kurtuluş Savaşı’ndaki başarısını Lozan Barış Anlaşması ile taçlandırdı. Ekonomik hedeflerini de İzmir İktisat Kongresi ile tespit etti. İlk yıllarda Devlet eliyle oluşturulan sermaye ile ekonomi büyütülmeye çalışıldı. Kurtuluş Savaşı başarısına dev hamleler ekleyerek; fabrikalar üretim tesisleri kurdu. Ekonomi, siyasi, eğitim ve kültür alanında olağanüstü başarılar elde etti.
İzmir İktisat Kongresi, Cumhuriyet’in ilanından 8 ay 12 gün önce, Lozan Barış Antlaşması’ndan ise 5 Ay 7 gün önce 17 Şubat 1923 günü başladı.
Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir ve Asım Gündüz Paşalar ile Rus Büyükelçisi Aralof ve Azerbaycan Büyükelçisi İbrahim Abilof'un katılımları 1135 delege ile toplandı. Kongre 17 Şubat 1923 tarihinde başladı 4 Mart 1923 tarihine kadar devam etti.
Savaş kazanılmış, sıra siyasi ve ekonomik bağımsızlığın temellerini atmaya gelmişti.
Kaynakları sınırlı, savaş yorgunu, yoksul halkın kalkınması için yapılan Kongreye delegeleri; tüccar, çiftçi, sanayici, katılımı "mesleki temsil" çerçevesinde düzenleniyor; tüccar, çiftçi, sanayici ve işçilerde oluşmaktaydı.
İşçi temsiler; "Türkiye Umum Amele Birliği" ile tüccarlar ise "Milli Türk Ticaret Birliği" ile temsil ediliyordu.
· Tüccarlar, Hükümetin de ortak olacağı bir "Ticaret Ana Bankası" kurulmasını, kambiyo ve borsa işlerinin düzenlemesini, madenler ve ormanlarla ilgili yasaların çıkartılmasını; deniz ticareti, diğer ticaret işleri ve gümrük işlemlerinin yeniden düzenlenmesini, tekellerin kaldırılması, iktisat eğitimine önem verilmesini, gelir vergisi, ulaştırma ve haberleşme alanlarında ticari işlemlere kolaylık sağlanmasını istiyorlardı.
· Çiftçiler, Aşar Vergisi ve tütün tekelinin kaldırılmasını, tarım kredisi olanaklarının artırılmasını istiyorlardı.
· Sanayiciler, Gümrükler yolu ile sanayinin dış rekabetten korunmasını, makine ve araç dış alımında vergi bağışıklığı sağlanmasını, Sanayii Teşviki Yasasının yeniden düzenlenmesini, Sanayi Bankası kurulmasını, sanayi eğitimi verilmesini ve sanayi odaları oluşturulmasını istiyorlardı.
· İşçiler (ameleler), Günlük çalışma süresi 8 saat olmasını, ücretli izin, toplumsal güvenlik, hastalık, doğum, evlenme yardımı, sosyal sigorta, iş güvenliği sağlanmasını, yeni açılacak tüm işlerin Türklere verilmesini, 1 Mayıs Gününün İşçi Bayramı olarak kutlanmasını istiyorlardı.
Bunların yapılması için ise; milli birliğin ve milli özel sektörün gelişip güçlenmesi, kredi olanaklarının ve eğitim, ulaşım, haberleşme gibi altyapı ve teknik hizmetlerin sağlanması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını isteniyordu.
Yani bu kongre Lozan Antlaşması’nda tavrımızı ortaya koymak ve Cumhuriyet’in ilanından önce uygulanacak ekonomi, siyasi, sosyal, eğitim ve kültür alanlarında kurulacak Cumhuriyet’in hedeflerini belirleyen bir kongre şeklinde geçmiştir.
Mustafa Kemal Paşa’nın Kongreyi açış konuşması;
· ”Yeni Türkiye'mizi layık olduğumuz düzeye eriştirebilmemiz için mutlaka ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız. Çünkü; zamanımız tamamen bir ekonomi devresinden başka bir şey değildir. Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandırılmamışlarsa, meydana gelen zaferler devamlı olamaz. Ekonomi demek, her şey demektir, yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne lazımsa onların hepsi demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, çalışma demektir, her şey demektir."
Şeklindedir.
Dikkat edileceği üzere; kongreye Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği ve Azerbaycan Büyükelçileri katılmış, hçbir Batılı Ülke temsilci katılmamıştır.
Emperyalizme karşı duruş Gazi Mustafa Kemal’in; ‘’ Bağımsızlık Benim Karakterimdir.’’ Duruşu izlenecek ekonomik duruşun da belirleyicisi olmuştur.
Kongre’de;
· Ayrıcalık taşıyan yabancı şirketlerin millileştirilmesi, *Gayri meşru rekabeti besleyen kapitülasyonlara son vermenin gerektiği,
· Ulusal görüş iktisat politikalarına temel yapmanın zorunluluğu olduğu,
· Misak-i İktisadiyi yani iktisat andını yayınlayarak dağılmıştır.
Kurtuluş Savaşı sonrası yapılan İzmir İktisat Kongresi yeni Türkiye'nin iktisadi bakış açısını belirleyen en önemli belge olup devam etmekte olan Lozan Barış Konferansında ısrarla tekrarlanmıştır.
İktisat Kongresi'nin İzmir'de toplanmasının nedeni işgalin tüm ağırlığını ve savaşın yıkımını yaşamış olmasıdır.
Bu kongre ile İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşu ile başlayan ulusallaşmanın ekonomide de yansıması olan ulusallaşma hareketinin ulusal ekonomik yapıya geçişin de işaretini vermiştir.
Türkiye Ekonomisi 11 Kasım 1922 tarihinde başlayıp 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nda elde edilen başarı ile;
• Misak-ı Milli yani milli and kararlılığı ile tam bağımsızlık kazanılmıştır.
• Kurtuluş Savaşı’nda kazanılan askeri zafer, siyasi ve ekonomik bağımsızlık zaferi ile taçlandırılmıştır.
• Sevr Antlaşması’nın dayattığı İhtilaf Devletleri arasındaki paylaşım şartlar ortadan kaldırılmıştır.
• Kurulan yeni Türkiye Devleti, İtilaflı olduğumuz yani kurtuluş savaşında savaştığımız devletler tarafından
Tanınmıştır.
Türkiye eşsiz bir zaferle kazandığı Kurtuluş Savaşı sonrasında yeni bir bağımsız bir ülke olarak kurulmaktadır. Bu zaferini bir kez de dünya devlerine karşı İsviçre’nin Lozan’da kabul ettirmiştir. Lozan’da imzalanan bu antlaşma hukuki olarak Türkiye’nin tapusu olarak kabul edilmektedir.
Lozan Barış Antlaşması ile ekonomik alanda çok önemli kazanımlar elde edilmiştir. Bunlar kısaca aşağıdaki gibidir.
· Osmanlı Borçlarının azaltılarak, Türkiye Cumhuriyeti’ne kalanının uzun vadeye bağlanarak ödeme taahhüdünde bulunulmuştur.
· Kapitülasyonlar kaldırılmıştır.
· Yabancılara tanınan kabotaj hakkı 1926 yılında kaldırılarak karasularımızda egemenliğimiz başlamıştır.
· Yeni gümrük tarifelerini belirleme hakkı elde edilmiştir.
Bu ve benzeri ekonomi üzerindeki Batılı emperyalistlerin vesayet ve imtiyazlarının kaldırılması Cumhuriyet Hükümeti’nin kalkınma mucizesinin başlatılmasının en önemli nedenleri olmuştur.
Ne yazık ki; Kurtuluş Savaşı yıllarında emperyalizme karşı savaşan Mustafa Kemal ile Sovyet Lideri Vladimir İlyiç Lenin arasındaki sıcak iş birliği, 2’nci Dünya Savaşından sonra Jozef Stalin’in Kars ve Ardahan’ı istemesi ve Boğazlarda da üs istemesi Türkiye’yi Amerika’ya yaklaştırmış, sonraki yıllarda ekonomik, siyasi, eğitim ve kültür alanlarında gerileyerek bugüne gelmiştir.