Meclis’e sunulacak Torba Yasa ile halkla birlikte ultra zenginler de etkilenecek gibi. Vergi bağışıklıkları ile semizleşen kişi ve kurumların da vergilendirilecekleri anlaşılıyor. Ekonomi gemisini karaya oturtan iktidarın bu düzenlemeleri yapması zorunlu oldu. Ama hala ‘’sermaye dışarı kaçar’’ yaygarası ile engellemezse istisna ve muafiyet ağaları da vergi ile tanışacak.
BEKLENEN DÜZENLEMELER
Orta Vadeli Programa uyumlu yeni vergi reform paketi Meclis’e sunulmak üzere. Bakan Mehmet Şimşek'in, "Hedefimiz vergide adalet ve etkinliği sağlamak için vergilendirilmemiş hiçbir alan bırakmamak." Temennisi inşallah yasalaşır.
Düzenleme ile; ‘’çok uluslu şirketlere, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine asgari gelir ve kurumlar vergisi getirileceği, böylece doğrudan vergilemenin payının artırılmasının hedefleneceği’’ dile getirilmektedir. Düşünülen düzenlemeleri önemli olanlarını aşağıda kısaca sıralayarak yorumlayalım:
ASGARİ KURUMLAR VERGİSİ
Düzenlemeye ile; Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yapılacak düzenleme ile yeni bir bölüm başlığı ile; ‘’çok uluslu şirketlerden asgari kurumlar vergisi (küresel asgari kurumlar vergisi)’’ alınması düşünülmektedir.
Küresel Kurumlar Vergisi başta Avrupa Birliği (AB) ülkeleri olmak üzere 30'dan fazla ülkede uygulanmaktadır. Bu düzenleme ile dev uluslararası şirketlerin, düşük vergileme yapan ülkelerdeki; şube, iştirak ve iş yerleri asgari yüzde 15 kurumlar vergisine tabi tutulması öngörüyor.
Ülkemizde zaten bu düzenleme eskiden beri vardı. Bazı parantez içi hükümleri veya dahil, hariç gibi düzenlemelerle son zamanlarda birilerine hep bir ayrıcalık getirilmesi nedeniyle hüküm kadük hale getirilmişti.
Bazı ülkelerine yatırım almak ve istihdam yaratmak için ülkelerinde yabancılara çeşitli vergi bağışıklıkları öngördükleri bilinmektedir. Bu düzenlemenin aslı; uluslararası şirketlerin faaliyette bulundukları ülkede ödenen kurumlar vergisi yükü yüzde 15'ten aşağıda ise uygulamayı yasalaştıran ülkeler, ilgili ülkenin almadığı vergi farkını kendi ülkelerinde almaktır.
ASGARİ GELİR VERGİSİ DE GELİYOR
Daha önce çok yeteri denetim alt yapısı ve organizasyonu olmadığı o günün koşulları gereği Hayat Standardı diye bazı varlık ve yaşam tarzları esas alınarak gelir vergisi matrahlarının tespiti uygulaması yapılmıştı. Özal Döneminde ‘’servet beyanı’’ ve ‘’gider bildirimi ve ‘’ortalama kar hadleri’’ gibi vergi güvenlik önlemleri kaldırılmıştı. Şimdi de Asgari Gelir Vergisi gibi bir salma düşünülüyor anlaşılan.
Bülent Ecevit’in Başbakan, Zekeriya Temizel’in Maliye Bakanı olduğu ve Nevzat Saygılıoğlu’nun Gelirler Genel Müdürü olduğu 1998 Yılında nerden buldun diye bilinen servetin, gelirin nereden elde edildiğini ‘’adına nereden buldun’’ denen Kanun çıktı. Gerisini Sayın Üstat Nevzat Saygılıoğlu’ndan dinleyelim.
‘’Kamuoyuna yansıyan adıyla ve şekliyle meşhur(!) “Nereden Buldun” Kanunu'nu çıkarmıştık. O kanunda yapılan gayrimenkullere ilişkin değerleme ve düzenlemelerden dolayı “Ayşe teyze”, “Hasan amca” tiplemeleriyle korkunç bir algı yönetimi yapılmıştı ve ne yazık ki o yapılanların altında kalmıştık. Hatta işin başında bize destek veren dönemin TOBB Başkanı ile çok kadim dostum Şükrü Kızılot Hoca’nın bile nasıl karşımıza çıktığını ve konuları sabote ettiğini yaşamıştık. Sonunda o Kanun da uygulama fırsatı bulamadan birinci AKP Hükümeti döneminde yürürlükten kaldırılmıştı. Sözün özü şu: Türkiye’de emlak konusu sosyolojik bir vakıadır, siyasi bir menfaattir, ekonomik bir fırsattır, mali bir külfettir. Dolayısıyla tüm tarafların mutabakatı olmadan sonuç alınacak bir konu değildir. Anayasa değiştirmekten daha zor olduğunu ancak yaşayanlar bilir.’’
Neyse şimdi de yine denetimsizliğin ve organizasyonluğun sonucu olarak; gerçek usulde vergilendirilen ticari, zirai ve serbest meslek kazançlarına da asgari gelir vergisi uygulaması getiriliyor. Yani gelir vergisi kanununun temeli olan ‘’gelir gerçektir’’ kuramı da kaldırılıyor. Kazan kazanma belli bir vergi ödeyeceksin. Yani mükelleflerin beyan edecekleri kazanç, gelir ve kazanç bildirimi tablosundaki getirilerinin belirlenecek bir oranından az olamayacak. Yani salma salınacak.
Serbest meslek kazancı elde edenler için ise; beyan edilecek kazancın brüt asgari ücretin yıllık tutarının altında olamayacağı öngörülüyor. Hasılat üzerinden ödenen asgari vergi farkının izleyen 5 hesap döneminde mahsubuna izin verilecek. Yeni işe başlayanlar 3 yıl asgari vergiden muaf olacak.
ZOMBİ ŞİRKETLERE DE VERGİ GELİYOR
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre zombi sözcüğü, ‘’aptal, bön, budala’’ anlamına gelmektedir. Günlük yaşamımızda da uykusuzluktan serseme dönmüş durumunu tarif etmek için kullanılmaktadır. Zombi şirketler konusunda da Prof. Dr. Şenol Babuşçu’nun Bankalar Dünyası'nda yayınlanan yazısında; İMF tarafından 16 Haziran’da; ‘’Yürüyen Ölülerin Yükselişi Dünyadaki Zombi Şirketler’’ isimli bir makale yayımlandığını, şirketler halka açık olanlar ve halka açık olmayanlar olarak ayrılarak ikiye ayrılarak farklı değerlendirme yapıldığını, 43 ülkenin değerlendirildiği halka açık olmayan şirketler çalışması sonucunda, Türkiye halka açık olmayan şirketlerle ilgili bölümde en yüksek zombi şirket oranına sahip ülke olarak gösterildiğini, Türkiye’de zombi şirket oranının yüzde 13’ü geçtiğini, Türkiye rapora göre 63 ülkenin değerlendirildiği halka açık olan şirketler arasında ise zombi şirket oranında ise 21’inci sırada yer aldığı, Ülkemizde halka açık şirketler arasında zombi olanların oranı ise, yüzde 8 civarında görünmektedir.’’ Özetlenebilir.
Prof. Dr. Şeref Oğuz ise Zombi’lerle ilgili açıklamalar yaptıktan sonra şu değerlendirmede bulunuyor; ‘’Zombiyi teşvik etmek, morgdaki ölüye serum bağlamaktır. Oysa bizim ölü sistemlere akıtacak serumumuz yok. Olanı, değer üreten girişimcilere aktarmadıkça orta gelir tuzağından çıkamayız."
Nurullah Gür Hoca’nın İstanbul Ticaret Gazetesi’nin 10 Temmuz 2023 Tarihli sayısında yayınlanan ‘’Zombi Şirketler’’ başlıklı yazısına bir göz atalım; ‘’Zombi şirketler, günlük faaliyetlerini düşük faizli krediler ve/veya kamu teşvikleriyle sürdürebilen, ancak borçlarını ödeyebilecek kadar ciro elde edemeyen reel sektör temsilcileridir. Bir başka deyişle, zombiler, faiz oranlarının suni bir şekilde düşük tutulmadığı ve likidite akışının yüksek olmadığı durumlarda batık duruma düşmesi an meselesi olan şirketlerdir. Bu şirketler normal şartlarda ayakta kalamazlar. Yani, suni destek olmazsa gemiyi yüzdüremeyecek kadar zayıf durumdadırlar.’’
Düşük faiz zamanlarında kullandıkları kredilerle sürekli kullandıkları vergi istisnaları ile yaşamını sürdüren bu tür şirketler kredi piyasasını da daraltıcı etkide bulunuyorlar. Yani diğer ekonomide katma değer yaratan şirketlerin kullanacağı kredileri de tüketerek ekonomiye de zarar veriyorlar.
Nitekim, Maliye de bu tür şirketleri takibe aldığı gözlenmektedir. Nitekim, ekonomim.com’da 21 Haziran Tarihinde yayınlanan haberde; ‘’Hazine ve Maliye Bakanlığı, KDV vurgunu yapılan zombi şirketlere yönelik çok ciddi önlemler almaya hazırlanıyor. Konu ile ilgili ekonomim.com’un edindiği bilgilere göre hazırlanan vergi paketi taslağında, şirketlerin birleşme, devir ve bölünme işlemleri, KDV indirimleri incelemesine tabi tutularak gerçekleştirilecek. Böylece hükümet milyarlarca liralık vergi kaçağının önüne geçecek.’’
KDV ödemesi çıkan şirketler, hiçbir faaliyeti bulunmadığı halde KDV indirimi hakkı olan ya da KDV devir hakkı bulunan şirketlerle, birleşme işlemi yaparak, söz konusu KDV’yi Devlete ödemiyorlar.
YAP İŞLET DEVRET (YİD) VE KAMU ÖZEL İŞ BİRLİĞİ (KÖİ) ŞİRKETLERİ KV ORANI %30 OLACAK
Bilindiği gibi halen Kurumlar Vergisi oranı; reel sektör için yüzde 25, banka ve finans kurumlarında yüzde 30, ihracat yapan firmalarda yüzde 20, halka açık şirketlerde yüzde 23, imalatçılarda yüzde 24 olarak uygulanıyor.
Yap-İşlet-Devret (YİD) modeli ile Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri kapsamında faaliyet gösteren kurumların elde ettikleri kazançlara da banka ve finans kuruluşlarında olduğu gibi, Kurumlar Vergisi oranı yüzde 30 olarak uygulanması öneriliyor.
Yasa teklifi daha da netleştiğinde canı acıyan halkın ve vergi vermeme haklarına ne tepki gösterecekleri ve tepkilerinin ne kadar karşılık bulacağını da hep beraber görüp yazılarımızı sürdüreceğiz.