Son dönemlerde Türkiye'nin ekonomik durumu, vatandaşların gündeminde her zamankinden daha fazla yer buluyor. Artan hayat pahalılığı, enflasyon ve genel ekonomik sıkıntılar, toplumun geniş kesimlerinde rahatsızlık yaratmış durumda. Bu rahatsızlığın en somut göstergelerinden biri, SONAR Araştırma'nın anket sonuçları oldu. Anket, halkın ekonomik krizle ilgili artan endişelerini ve bu endişelerin siyasi tercihler üzerindeki etkilerini açıkça ortaya koyuyor.
Anketin belki de en çarpıcı bulgusu, halkın erken seçim konusundaki görüşlerinde yaşanan değişim. Geçtiğimiz Haziran ayında, erken seçime karşı çıkanların oranı %48.1 iken, son anketle bu oran %42.1'e geriledi. Buna karşılık, erken seçim yapılmasını isteyenlerin oranı %51.4'e yükseldi. Bu değişim, halkın ekonomik sıkıntılara yönelik artan tepkisinin net bir göstergesi.
Geçen yılın ortalarında ekonomi kötü olsada bir umut vardı Nitekim erken seçim talepleri bu kadar yüksek değildi. Ancak vatandaşın artık ttemel tüketim maddelerine bile ulaşamaz hale gelmesi ve alım gücünün hızla düşmesi, vatandaşların siyasi yönelimlerini yeniden gözden geçirmelerine neden oldu. Bu durum, ekonomik sorunların siyasetteki yansımalarının ne denli güçlü olabileceğini gösteriyor.
Halkın erken seçim taleplerinin nedenlerinden birisi de kuşkusuz fiyatlarda yaşanan aşırı yükselişlere rağmen hükümetin yokmuş gibi davranması ve vatandaşı görmezden gelmesi. Vatandaşların hükümete olan güvenini zedeleyen en temel unsur bence bu görmezden gelme durumu.
Her ne kadar ekonomi yönetimi her şeyi güllük gülistanlık gibi göstermeye çalışsa da SONAR anketine göre vatandaşın %59.3'ü ekonomiyi Türkiye'nin en büyük sorunu olarak görüyor. Özellikle enflasyon ve hayat pahalılığı, vatandaşların gündemini meşgul eden başlıca sorunlar arasında yer alıyor. Ekonominin ardından göç sorunu ve mülteciler, adaletsizlik, terör ve işsizlik gibi konular sıralanıyor. Ancak ekonomi, bu sorunlar arasında en baskın olanı gibi görünüyor.
Ekonomik sıkıntılar, sadece halkın gündeminde kalmıyor; aynı zamanda siyasi tercihlerde de değişikliklere neden oluyor. Anket katılımcılarının %28.2'si, yaşanan ekonomik gelişmeler nedeniyle oy tercihini değiştirdiğini belirtiyor. Bu durum, son seçimlerde iktidar partisine oy vermiş, ancak şimdi ekonomik zorluklar nedeniyle farklı bir tercih yapmayı düşünen seçmen sayısının azımsanmayacak kadar fazla olduğunu gösteriyor. Özellikle gençler arasında, ekonomik sıkıntılar ve gelecek kaygısı, siyasi tercihlerde radikal değişimlere yol açıyor.
Üniversite mezunu bir gencin, iş bulma umuduyla yıllarca okuduğu halde, işsizlik nedeniyle ailesinin yanında kalmaya devam etmek zorunda olması ve bu nedenle siyasi tercihlerini değiştirmesine kimse şaşırmamalı.
Ya da orta yaşlı bir aile reisinin, en temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanması ve çocuklarına istediği hayatı sunamıyor olması nedeniyle iktidara olan desteğinden vazgeçmesine de kimse şaşırmamalı.
İşin kötü tarafı geleceğe dönük beklentiler de pek iç açıcı değil. Anket verilerine göre, katılımcıların %67.5'i Türkiye ekonomisinin önümüzdeki altı ay içinde kötüye gideceğini düşünüyor. Bu kötümser tablo, ekonomik sıkıntıların çözümü konusunda vatandaşın umutsuzluğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.Bu durum aslında toplumsal huzursuzluk ve güvensizliğin geldiği son noktayı da gösteriyor.
Bu kötümser beklentiler, vatandaşların günlük yaşamlarında hissettikleri baskılarla paralel olarak şekilleniyor. Örneğin, markete giden bir vatandaşın aldığı ürünlerin fiyatlarının sürekli artması, elektrik ve doğalgaz faturalarının beklenenden yüksek gelmesi gibi günlük hayatta karşılaşılan ekonomik zorluklar, geleceğe dair umutları ciddi şekilde törpülüyor.
Ankette tatil planlarına dair sorulara verilen yanıtlar da ekonomik durumun halk üzerindeki etkilerini ortaya koyuyor. Katılımcıların %70.8'i bu yaz tatile gitmeyeceğini belirtmiş. Tatil yapamamanın temel sebebi olarak da ekonomik nedenler gösteriliyor. Bu durum, sadece bireysel harcamalarda değil, genel tüketim alışkanlıklarında da bir daralmaya yol açıyor.
Bu anket sonuçları, Türkiye'deki ekonomik durumun sadece bireylerin günlük yaşamlarını değil, aynı zamanda siyasi tercihlerini de şekillendirdiğini ortaya koyuyor. Ekonomik sorunların bir yıl daha devam etmesi halinde, iç siyasette önemli gelişmelerin yaşanabileceği öngörülüyor. Bu süreçte halkın ekonomik beklentilerine ve taleplerine kulak vermek, siyasi aktörler için büyük önem taşıyor.
Ekonomik gidişatın erken seçim tartışmalarını yeniden alevlendirdiği bu dönemde, siyasetin ve ekonominin iç içe geçtiği bir süreç yaşanıyor. Halkın beklentilerine yanıt vermek, bu sürecin en kritik unsuru olacak gibi görünüyor. Eğer hükümet, vatandaşların yaşadığı ekonomik sıkıntıları görmezden gelmeye devam ederse, erken seçim talebi daha da artacaktır.
Bu süreçte iktidar ekonomik sorunlara somut çözümler üretmek zorundadır. Aksi takdirde, ekonomik kriz, siyasal krize dönüşebilir ve bu da Türkiye'nin geleceğini şekillendiren en önemli faktörlerden biri olabilir.