Afrika’da 12.000 yıllık dudak piercing’i kanıtı bulundu
Araştırmacılar, Afrika’daki insanlarda yaklaşık 12.000 yıl öncesine ait bilinen en eski yüz piercing’inin kanıtını ortaya çıkardı. Keşif, eski dişler üzerindeki yıpranmaya dayanarak yapıldı.
12.000 yıl önce yaşamış OH1’in alt çenesinin dişlerindeki içbükey izler, yüz piercingi nedeni ile oluşmuştu. C: American Journal of Physical Anthropology
1913’te, Tanzanya’daki Olduvai Boğazı’nda Olduvai Hominid 1 (OH1) olarak bilinen genç bir erkeğin fosilleşmiş kalıntıları keşfedildi. Dünyanın en ünlü hominin fosil alanlarından biri haline gelen yerde keşfedilen ilk hominin kalıntıları olmasına rağmen OH1 çok derinlemesine incelenmedi. Kalıntılara en yakın tarih hala 20.000 ila 12.000 yaşında.
1990’ların başında, OH1’in dişlerinin aşınmasını inceleyen araştırmacılar, alışılmadık “bozulmaların” muhtemelen sert bitki materyalini çiğnemesinden dolayı oluştuğu sonucuna vardı. Ancak, Coimbra Üniversitesi’nden John C Willman bu dişlere göz attığında, hemen farklı bir hipotez ortaya koydu.
Willman ve meslektaşları OH1’in dişlerini ve çene kemiğini yeniden incelediler ve dişlerde, özellikle kesici dişlerde ve köpek dişlerinde yıpranma modelinin, çiğnemekten aşınma yerine yüz süslemesi giyen insanlarda görülenlere çok benzediğine karar verdiler. Özellikle, minenin “oyulmuş” şekli, alt dudağa takılmış bir dudak piercingi olabileceğini düşündürüyor.
Solda OH1 tarafından takılan piercing modellerinin sanatsal bir yorumu (Lou-Octavia Mørch.
Willman, “Alt dişlerinizin önüne uzun süre sürtünen bir nesne (piercing) hayal ederseniz, bu içbükeyliğin nasıl oluşabileceğini hayal etmeye başlayabilirsiniz.” diyor.
“Aslında, bugün yüz piercing’i olan birçok insan dişlerinin oyuğunu fark edebilir veya piercing’in arkasının dişlere ve diş etlerine değdiği noktada dişeti dokusunun biraz geri çekildiğini fark edebilir.”
Daha da şaşırtıcı olarak, yanak taraflarındaki dişler de benzer piercingler takıldığına işaret ediyor. Üstelik buradaki piercingler daha büyük olmalıydı.
Willman, “Dünyanın dört bir yanından gelen etnografik örneklere göre genellikle küpeler veya yüz piercinglerini takarken küçük bir kesik açıldığını belirtiliyor. Bununla birlikte, OH1 için önerdiğimiz boyutta piercing takmak için muhtemelen belirli bir miktar germe gerekliydi.” diyor.
Piercinglerin ne tür malzemelerden yapıldığı bilinmiyor, ancak Willman sert ama bozulabilir bir ağaçtan yapılmış olabileceklerini öne sürüyor. Bu da neden nesnelerin hiçbir kanıtının bulunamadığını veya OH1 gömüldüğünde piercinglerin çıkarılmış olabileceğini açıklıyor.
Ayrıca, Geç Pleistosen dönemde Afrika’da yüz piercingi olabilecek en eski ve tek bilinen kanıt olduğu için piercinglerin önemini belirlemek de zor.
Willman, “Vücut boyamaları, giyim, saç stilleri, küpeler, deri kazıma ve diğer vücut modifikasyon şekilleri bireyin sosyal kimliği hakkında bir şeyler söylese de, arkeolojik olarak hayatta kalma olasılıkları daha az.
“Bireysel veya daha büyük grupları nasıl tanımladığımız hakkında bir şeyler söylemek için kıyafet, saç modeli, dövmeler, piercingler vb. kullanıyoruz. Yüz piercingleri ve giyilen süslemeler, tarih öncesi dönemde sosyal kimliğin belirteçleri gibi rol oynardı.”
Piercinglerin en eski doğrudan kanıtı, 7-11 milimetre çapında bir kulak deliğine sahip 5.300 yaşındaki ünlü mumya Ötzi’den geliyor. Bununla birlikte, yaklaşık 25.000 yıl önce Orta Avrupa’daki insanlarda yanak piercingi takıldığına işaret eden kanıtlar da var.
“Ek keşiflerin, bu tür süslemelerin kullanıcılar için sahip olduğu potansiyel anlamlar hakkında bizi daha fazla bilgilendirebilecek bir model oluşturmasına yardımcı olacağını umuyoruz. İnsan vücudu, bugünkü insanlar için olduğu kadar Pleistosen’deki sosyal ifade için de bir maddi kültür biçimiydi.”
(Makale: Willman, J. C., Hernando, R., Matu, M., & Crevecoeur, I. Biocultural diversity in Late Pleistocene/Early Holocene Africa: Olduvai Hominid 1 (Tanzania) biological affinity and intentional body modification. American Journal of Physical Anthropology/Arkeofili)