Nesli tükenen mamutların çiftleşmesi hakkında yeni araştırma
Kuzey Amerika kıtasında birkaç farklı mamut türünün yaşamış olduğu düşünülür. Yayımlanan bir çalışma, sadece kendi tür sınırları içinde çiftleşmesi beklenen mamutların gerçekte muhtemelen türler arası çiftleştiğine dair DNA kanıtları gösteriyor.
Tür, başarılı bir şekilde üreyebilen ve sağlıklı yavrular üretebilen benzer canlılar grubu olarak tanımlanabilir.
Arkeofili'nde yer alan habere göre, bugüne kadar fosilleşmiş dişlerin boyut ve şekil farkları kullanılarak, bir dizi Kuzey Amerika mamut türü tespit edilmişti. Fakat bazı bilim insanları türlerin bu kategorize etme yönteminin türler hakkında tüm hikayeyi ortaya çıkarmadığı görüşündeler.
McMaster Üniversitesi’nden Profesör Hendrik Poinar: “Türlerin sınırları çok net olamayabiliyor. Bizler, dişler ve iskeletlerin özelliklerinde gerçek tür sınırları olduğunu düşündüğümüz farklılıklar bulabiliriz; fakat, bulduğumuz diğer özellikler bu sınırlara uymuyor olabilir. Bu, önceleri farklı türler oldukları kabul edilmiş türlerin, gerçekte pek de öyle olmadığını öne sürüyor.” diyor.
Profesör Poinar ve çalışmanın diğer yazarları, Kuzey Amerikan mamut türlerini ayırt etmek için son teknoloji yöntemler kullandılar. Amerika ve Kanada’daki pek çok müzeden fosilleşmiş mamut kemik, diş ve dışkı örnekleri bu çalışmaya cömertçe bağışlandı. Örneklerin DNA’ları, McMaster Üniversitesi’ndeki Antik DNA merkezindeki özel bir laboratuvarda çıkarıldı ve mamutların soyağacını oluşturmak için kullanıldı. Sonuçlar gerçekten ilginçti.
Columbian mamutları ve tüylü mamutlar gibi Kuzey Amerika mamutlarının tarihsel olarak ayrı iki öncül türden köken aldıkları düşünülüyordu. Ancak, bu son DNA analizi daha yeni bir görüşte hemfikir: Tüm Kuzey Amerika mamutları tek bir öncül türden köken alıyor, Bozkır mamutu.
Kuzey Amerika’da türler arası mamut çiftleşmesi yaygındı. C: AMNH
Profesör MacPhee şöyle söylüyor: “Tüylü mamutlar ve Columbian mamutlarının bireyleri azı dişleri yönünden farklı türleri yansıtıyor gibi gözüküyorlar, fakat bu türlerin genetikleri, onların evrimsel anlamda tamamen ayrı olmadıklarını ve başarılı bir şekilde melezlenebileceklerini söylüyor.”
Profesör Poinar sözü şöyle devam ettiriyor: “Mamutlar yeni habitatlara uyum sağlamakta önceden düşündüğümüzden çok daha başarılılar. Mamut alt gruplarının bölgesel koşullara mücadele etmek için evrimleştiği fakat bunun yanında buzulların ve buzul parçalarının kesiştiği iki farklı habitatın buluştuğu alanlarda birbirleriyle karşılaşıp çiftleşerek genetik devamlılıklarını sürdürdüklerinden şüpheleniyoruz.”
Böylece anlaşılıyor ki; mamutlar farklı koşullarla mücadele etmek için fiziksel görünüşlerinde farklılıklara evrilirken, bu onların çapraz melezlenmelerine ve sağlıklı yavrular üretmelerine engel olmadı.
Gözle görülür bu başarılı adaptasyonlarına rağmen mamutlar, 10.000 yıl önce dünyadan silindiler. Profesör MacPhee şöyle bitiriyor: “İnsanlar mamutların yok oluşlarının sebebi olarak görüldüler ama bu kanıtlanmış bir durum değil. Mamutların yok oluşlarını ve Buzul Çağı’na hakim olmuş diğer canlılarını açıklamaya çalışmak, paleobiyolojideki etkileyici bilmecelerden olmayı sürdürüyor.”
Klasik yöntemle tür tanımı yapmaya meydan okumanın yanında, yazarları bu çalışmanın bulgularının mamutların evrimsel geçmişini anlamada henüz başlangıç olduğu görüşündeler. Antik DNA’yı ayrıştırma ve analiz etme teknikleri son yıllarda muazzam bir gelişme gösterdi ve bu teknolojiler gelişmeye devam ettikçe daha ileri buluşlar bekleyebiliriz.