Bilinenler değişiyor: Megaralılar kurmadı mı? Körler Şehri Kadıköy'ün tarihi yeniden yazılıyor

Khalkedon' yani 'Körler Ülkesi' olarak tanımlanan Kadıköy'ün bilinen tarihi Haydarpaşa Garı'nda süren kazılarla değişiyor. Bilim dünyasının heyecan ile takip ettiği kazılarda yeni bilgiler keşfedildi.

Bilinenler değişiyor: Megaralılar kurmadı mı? Körler Şehri Kadıköy'ün tarihi yeniden yazılıyor

Antik kaynaklarda 'Khalkedon' yani 'Körler Ülkesi' olarak tanımlanan Kadıköy'ün tarihi Haydarpaşa Garı'nda yaklaşık 3 yıldır devam eden arkeolojik kazılarda elde edilen kalıntılar M.Ö. 5. yüzyıldan başlayarak tarihe ışık tutuyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın ortak yürüttüğü, Haydarpaşa Tren Garı'nın hemen arkasındaki 300 dönümlük arazide gerçekleştirilen kazılarda Klasik dönem, Helenistik, Bizans, Roma, Osmanlı ile Cumhuriyet dönemlerine ait kalıntılar elde edildi.

Garın arkasında bulunan peronlar, menfez, İbrahimağa ve İbrahimağa manevra bölgelerini içine alan alanda yürütülen çalışmalarda ortaya çıkan buluntularda antik şehre ait önemli ipuçları da elde edildi.

13 Mayıs 2018 yılından bu yana devam eden çalışmaları ve elde edilen kalıntıları AA ekibi görüntüledi.

İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Rahmi Asal, tren istasyonunun arkasında bulunan alanda çalışmaları titizlikle yürüttüklerini belirterek, büyük bir ekiple çalıştıklarını dile getirdi.

- "Haydarpaşa Garı bir ören yeri havasına büründü"

"İstanbul için çok özel bir alan ortaya çıkarıldı." diyen Asal, şöyle devam etti:

"Haydarpaşa Garı'nın arkası neredeyse bir ören yeri havasına büründü. Çalıştığımız alan bugünkü Kadıköy'ün antik dönemdeki adı olan Khalkedon'un batı limanı içinde. Çok önemli kalıntı ve buluntulara rastlandı tabii. Bunlardan biri opus sectile döşemeli özel bir konut. Hamamıyla birlikte değerlendirdiğimiz bir şey. M.S. 5. yüzyıla tarihleniyor. Azize Bassa Kilisesi (Sainte Bassa Kilisesi) diye antik kaynaklarda da modern araştırmacıların yayınlarında da geçen, Bizans dönemi için önemli bir kalıntı. Onun bir bölümüne rastladık. Apsisinin içinde çoklu, yaklaşık 28 bireyin gömüldüğü bir toplu mezar ortaya çıkarıldı. Helenistik döneme ait bir platform, muhtemelen bir mezar anıtına ait kaide ortaya çıkarıldı hemen yanında bir lahitle beraber. Bununla birlikte çok sayıda küçük buluntu elde edildi. Özellikle İstanbul için gerçekten inanılmaz bir rakam olan yaklaşık 12 bin sikke, altın, gümüş, bronz sikke elde edildi ki bunların içerisinde en önemlisi de M.Ö. 5. yüzyıla tarihlenen Kadıköy'ün ilk sikkelerinden bir tanesi tespit edildi. Daha öncesinde var olan buluntulardan biri ama burada, kazıda ilk kez. Normal arkeolojik kazıda ortaya çıkması bilgi vermesi açısından önemli. Çok sayıda amfora, kandil ve günlük yaşama ait buluntular elde edildi."

- En yüksek kazı 2 metre

M.Ö 5. yüzyıldan Kalkhedon'un ilk kent sikkelerinden birinden başlayarak günümüze kadar kesintisiz bilgiler elde edildiğini vurgulayan Asal, "Klasik dönem, Helenistik dönem, Bizans dönemi, Roma dönemi, Osmanlı dönemi ve geç Osmanlı dönemine ait, hatta erken Cumhuriyet dönemine ait kalıntıları burada tespit ettik. Yani kesintisiz kronolojik bir yerleşme dönem dönem de olsa var. Şu anda alanın doğal kodu tren istasyonlarının peronlarının ve rayların hemen başladığı koddan, kimi yerde yaklaşık 2 metreye, kimi yerde 30-40 santimetreye indik. Her döneme ait burada yoldan, hamama, bir küçük konuta... Bir saray kalıntısından bir ayazmaya ait kalıntılar ortaya çıkarıldı. En yüksek kazımız 2 metre civarında." ifadelerini kullandı.

Asal, "Bahsettiğim sikke çok önemli. Helenistik döneme ait mezar anıtı; platformu, kaidesi çok önemli. Toplu mezar Azize Bassa Kilisesi'nin kalıntısı çok önemli. Sikkeler çok önemli. Çoğunlukla erken Bizans dönemine ait kalıntılara rastlıyoruz. Bunları zaman zaman dönemi içinde veya sonrasında kesen orta Bizans'a, geç Bizans'a kadar, hatta Osmanlı dönemine ait yapılaşma var. " dedi.

- "Arkeolojik kazılar için bir tarih vermek çok da mümkün değil"

Bu tür kazıların Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın hedefleyip, planlayıp yaptığı kazılar olmadığını, burada Ulaştırma Bakanlığı'nın bir projesine bağlı olarak çalıştıklarını aktaran Asal, "Daha çok da o projenin bizi yönlendirdiği ya da çıkan arkeolojik kalıntılara göre bizim projeyi yönlendirdiğimiz bir süreç yaşanıyor. Yaklaşık 3 yıldır burada çalışıyoruz. Şu anda yeni bir proje üzerinde, çıkan arkeolojik kalıntıları da değerlendiren ve projenin içine katan yeni bir proje çalışmasının devam ettiğini biliyoruz. O proje önümüzdeki günlerde bizim önümüze gelecek. Biz de Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü olarak bu konudaki kazı sonuçlarımızı, değerlendirme raporumuzu Koruma Bölge Kurulu'na ileteceğiz. Orada bu konu değerlendirilecek. Ona göre de önümüzdeki süreç şekillenecek. Açıkçası arkeolojik kazılar için bir tarih vermek çok da mümkün değil." diye konuştu.

- "Gar işlevini devam ettirmeli"

Haydarpaşa Garı'nın kentin en sembolik eserlerinden, yapıtlarından biri olduğunu belirten Asal, hem arkeologların, hem sanat tarihçilerinin hem de vatandaşların önceliğinin Haydarpaşa Garı olması gerektiğini ifade etti.

"Gar işlevini devam ettirmeli. Arkeolojik kalıntılarımızı da buna entegre etmeliyiz. En doğru tanımı bu şekilde yapabiliriz." diyen Asal, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Sadece Kadıköy'den bahsetmeyeceğim. Bugünün İstanbul'undan bahsedelim, 800 bin yıllık geçmişi olan bir şehir. Yani Yarımburgaz Mağaraları, Fikirtepe, Yenikapı, Yunan, Roma, Bizansıyla kentin ne kadar kıymetli olduğunu, neresine bir kazma vurursanız vurun insanlık tarihine çok önemli tarihi ve kültürel bilgiler, veriler sunan bir şehir olduğunu bu kazılardan da anlamaya başladık. Kadıköy özelinde konuşursak; Kadıköy için antik kaynakların verdiği bilgiler dışında arkeolojisi ve sanat tarihi ile ilgili bilgimiz ne yazık ki azdı. Bu kazılar somut arkeolojik belgelerle Kadıköy tarihini yeniden yazıyor, oluşturuyor diyebiliriz."

İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü olarak hemen hemen her yıl İstanbul'da irili ufaklı 300 civarı kazı çalışması gerçekleştirdiklerini de aktaran Asal, çok yoğun bir tempo içinde çalıştıklarını, bakanlığın ve genel müdürlüğün de desteğiyle çalışmalarını başarıyla sürdürdüklerini kaydetti.

Kazıların belli bir aşamaya geldiğini de söyleyen Asal, "Artık bu alanda kazılarla beraber kalıntıların korunmasına yönelik çalışmaları da başlatmamız gerekiyor. Biz şu an ona odaklanmış durumdayız. İşçi olarak salgında sayımız düştü. 100 civarında oldu, ara vermek durumunda kaldık. Sonra 400 işçiye ulaştık. 15 ile 20 arasında değişen arkeologla da çalışmalarımızı sürdürüyoruz." dedi.

- Azize Bassa Kilisesi

Azize Bassa Kilisesi'ne ait mimari kalıntılar hakkında da bilgi veren Rahmi Asal, "Kalıntının apsidal bir parçası duruyor. O bölümde bugüne kadar en yüksek sayıdaki, 28 bireye ait iskelet kalıntısına rastladık. Aynı döneme ait içi mermer kaplı bir mezara rastladık. Muhtemelen bunun da M.S. 6. yüzyıla ait olduğunu düşünüyoruz, erken Bizans dönemi. İçinde 8 bireye ait iskelet elde edildi. Bunlardan 3 tanesi belgelenip kaldırıldı. İkisinin erkek birey olduğu belirlendi. Diğer 5 tanesinin çalışmaları, arkeolog arkadaşlarımız tarafından devam ettiriliyor. Hastalıkları, ölüm şekilleri, yaşları, cinsiyetleri ile ilgili bilgiler elde edilecek. Ölü hediyesine, mezar hediyesine denk gelirsek tarihlendirme anlamında da daha kesin bir bilgi vermek mümkün olacak." değerlendirmesini yaptı.

- "Bu şekliyle ilk kez rastladım"

Kazı çalışmaları sırasında en son ortaya çıkarılan mekanlardan birinin M.S. 5-6. yüzyıla ait taş tuğla örgülü bir yapı kalıntısı olduğunu aktaran Asal, sözlerini, "Peronların kaldırılmasıyla ortaya çıktı. Duvar dibine yapılmış olan ocaklar ve maden ergitme potaları... Muhtemelen burayı bir ergitme atölyesi olarak kullanıyorlardı. İstanbul'da 30 yıldır arkeolojik kazılarda bulunuyorum. Bu şekliyle ilk kez rastladım. Potaların büyüklüğü, yapının bugüne kadar sağlam ulaşması enteresan. Malzeme analizleriyle birlikte dönemiyle ilgili bilgiye ulaşacağız." diye tamamladı. (AA)

Kadıköy'ün dünyayı hayran bırakan tarihi

Antik dönemde boğazın iki yakasında kent kimliğini taşıyan iki önemli kent vardı. Bunlardan biri karşı kıyıda (Avrupa yakasında) bugünkü tarihi yarımadanın üzerinde kurulmuş olan Byzantion, diğeri karşı kıyıda bugünkü Kadıköy’ün altında kalmış olan Khalkedon’dur.

Kentin çekirdeğini oluşturan ilk yerleşmeler, MÖ 8-7. yüzyılda bugünkü Yunanistan’ın kuzeyinden göç eden Megaralılar tarafından burada kurulmuştu. MÖ 9. yüzyıldan başlayarak Kıta Yunanistan’da kıtlık ve yoksullukla beraber nüfus artışı baş gösterince insanlar toplu halde yeni yerleşimler kurmak için göç etmeye başlamışlardı. Megaralılar gelmeden önce İstanbul çevresinde Troya’nın da yıkılmasında etkili olan Trak kabilelerinden Tinler ve Bitinyalılar yaşıyorlardı. Tinlerin ve Bitinyalıların oldukça sert ve savaşçı bir kavim oldukları daha sonraki dönem yazarları tarafından anlatılır. Megaralılar öncelikle kıyılarda ve Trak kavimlerinden uzak noktalara kurdukları yerleşimleri zamanla genişledi ve bugünkü Kadiköy’un altında yer alan Khalkedon’u oluşturdu.

Khalkedon, Moda Burnu ile Yoğurtçu arasında kalan yerde kurulmuştu. Kentin adının tam olarak hangi dilde ve ne anlama geldiği bilinmemekle birlikte. Prof. Dr. Bilge Umar, Khalkedon adının, Yunan göçmenlerinin yöreyi ele geçirip kent kurdukları sırada, yörenin ya da oradaki köyün adı olan, yerli dilden gelme sözcüğü kendi ağızlarına göre bozmuş ve Khalkedon / Kalkhedon biçimlerinde kullanmış olabileceklerinden söz eder.

Kadıköy üzerine araştırma yapanlardan biri olan Celal Esad ; Khalkedon’un Megara göçü öncesi Fenikeli gemiciler tarafından Karadeniz’e geçiş öncesinden kullanılan bir ticaret limanı olduğunu ve ismini bu dönemden almış olabileceğini söyler. Efsaneye göre Byzans önderliğinde gerçekleşecek yeni bir göç öncesinde kâhinlere danışan insanlar kurulacak kentin “körler memleketinin karşısında olması gerektiği” yanıtını alırlar. Byzantionu kuran Byzans’ın önderliğindeki göçmenler yarım adanın güzelliğini hayran kalır ve kâhinin cevabını çözmüş olurlar.

Byzantion’daki güzelliği görmeden karşıya geçip kent kurmuşlardır. Antik yazarlar körler anlamına gelen Khalkedon ismini bu yüzden kullanmışlardı ve zamanla kentin adı giden Khalkedonluların kenti olarak anıldı. Ama bugün görülüyor ki Khalkedon’un (Kadiköy) üzerinde binlerce yıldır süren yaşam burasının da ne kadar güzel bir yerleşim yeri olduğunu göstermekte.

Yanından Khalkedon (Khalketis (?) / Kurbağalıdere) suyunun aktığı kentin, iki limanı vardır. Biri Haydarpaşa koyuna açılır ve dalgakıranı vardır. Diğer liman, Kurbağalıdere girişindedir. Altıyol yöresindeki nekropol dışında günümüze ulaşan kalıntı yoktur. Khalkedon'u Nikomedia'ya (İzmit) bağlayan bir yol vardır. Kurbağalıdere ağzındaki antik liman boyunca uzayan bir cadde bu yolun başlangıcını oluşturur.

1976 yılında Söğütlüçeşme tren istasyonu civarındaki çevre yolu yapımı sırasında Khalkedon nekropol alanı (mezarlığı) sınırları saptanmıştır. Sonraki yıllarda Belediye tarafından başlatılan altyapı çalışmaları sırasında caddeler boyunca geniş ve derin çukurlar açılmıştır. İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü adına kazılar yapılmıştır. Kazılar sırasında bulunan eserlerin bazıları, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde iki ayrı salonda sergilenmektedir. Bir kısmı "İstanbul" katında Khalkedon vitrininde, diğeri ise "Bithynia" katında yine Khalkedon vitrininde görülebilir.

Kadıköy’de bulunan eserlerin benzerleri Troia’da Hisarlık Bölgesinde de görülmüş, bu nedenle de Khalkedon ile Troia arasında bağlantı olduğu ve bunun da nedeninin ticari ilişkilerden kaynaklandığı sanılmaktadır.

Antik Khalkedon’dan günümüze ulaşabilen herhangi bir mimarı kalıntı bulunmaz. Kent Roma İmparatorluğu dönemine kadar bir kent devleti olarak bağımsızlığını korur ve kendi sikkesini basar. Ön yüzünde inek arka yüzünde sembolik işaretler taşıyan kent sikkesinin üzerinde kentin ismi yazılıdır.

Antik dönem boyunca özellikle Karadeniz’den gelen tahıl ve ticaret gemilerinin uğrak yeri olan kent sahip olduğu avantajlı coğrafik konumu nedeni ile tarihin her döneminde yerleşim görmüştür. Bu nedenle antik döneme ilişkin kalıntıların neredeyse tamamı yok olmuştur.

Cumhuriyetin erken dönemlerinde Moda ve Kadıköy çevresinde yapılan kazı çalışmalarında arkaik döneme ait kadın heykelleri ve kalıntılar ele geçmiştir. Doğu Roma İmparatorluğu’nun Byzantion’u başkent olarak seçmesi ile birlikte İstanbul’un her iki yakası içinde ortak bir isim Konstantinapolis ismi kullanılmıştır. İstanbul’a Bizans Döneminde su taşıyan Valens Kemeri (Bozdoğan kemeri)’nin, MS 4.yüzyılda İmparator Valens döneminde, Khalkedon surlarının taşları yerinden sökülerek yapıldığı bilinmektedir.

Haydarpaşa kazıları

Kadıköy'de Haydarpaşa Garı’nın istasyon bölgesinde başlatılan ve 3 yılını geride bırakan arkeolojik kazılar, tarihe ışık tutuyor.

2018 Mayıs ayında başlatılan çalışmalarda yüzlerce işçi, arkeologlar ve müze uzmanları görev alıyor.

Gar önü, peron 1, peron 2, menfez ve İbrahim ağa bölgeleri olmak üzere 5 ayrı bölgede yürütülen çalışmalar kapsamında ortaya çıkan buluntular, ‘Körler Ülkesi’ olarak adlandırılan Khalkedon (Kadıköy) antik şehrine ait önemli ipuçları verdi.

Titizlikle yürütülen kazılarda yalnızca kazının 1. yılında, Khalkedon’a ait çok sayıda mimari yapı, 5’inci yüzyıla ait olduğu belirtilen bir kilise, yine aynı döneme ait ve anıt mezar olduğu düşünülen bir yapı ile 6 bine yakın bronz sikke bulundu.

Etiketler
Kadıköy Haydarpaşa Garı