'Goblin' Güneş sistemini yeniden tanımlıyor

Goblin isimli bir cüce gezegen Güneş Sistemi'nin sınırlarını yeniden tanımlıyor.

'Goblin' Güneş sistemini yeniden tanımlıyor

Goblin adlı muazzam derecede uzakta bulunan bir cüce gezegen, Güneş Sistemi’nin dış sınırlarını yeniden tanımlama amaçlı gözlemler esnasında keşfedildi.

Gökbilimciler bu keşfi, Plüton’un ötesindeki Oort Bulutu olarak bilinen gizemli bir bölgede, oldukça uzakta bulunduğundan kuşkulanılan ve Dokuzuncu Gezegen adıyla bilinen kuramsal bir gezegeni araştırdıkları esnada yaptılar. Dokuzuncu Gezegen henüz doğrudan gözlemlenmedi; öte yandan, gökbilimcilerin, orada olduğundan kesinlikle emin oldukları Goblin, devasa yapıda ve görünmeyen bir cismin çekim etkisi altında gibi görünüyor.

SAPTANAN EN UZUN YÖRÜNGELERDEN BİRİNE SAHİP

Yeni keşfedilen ve yalnızca 300 kilometre çapında olduğu tahmin edilen bu buzul gezegen, oldukça uzun görünen bir yörüngeye sahip. En yakın noktadayken, Güneş’le Plüton arasındaki uzaklığın yaklaşık iki buçuk katı mesafede bulunuyor. Bunun ardından, Güneş Sistemi’nin en dışta bulunan saçaklarına, Plüton’dan yaklaşık 60 kat daha uzağa ilerler ve Güneş’in etrafındaki bir turunu şaşkınlık verici bir sürede, yaklaşık 40 bin yılda tamamlar. Yörüngesinin yüzde 99’luk kısmında onu görmek neredeyse imkânsız.

Gök cismi, dış Güneş Sistemi’nde Sedna’nın ardından yakın dönemde 2012 VP113 diye adlandırılan başka bir cismin sonrasında bulunan üçüncü küçük gezegen. Ve geçmişte soğuk, karanlık ve boş gibi görünen bu bölge, günümüzde egzotik ve büyükcisimlerden oluşan zengin bir koleksiyon gibi görünüyor.

‘HENÜZ BUZDAĞININ UCUNU GÖRÜYORUZ’

Washington’da bulunan Carnegie Bilim Enstitüsü’nde görevli ve araştırma ekibinin bir üyesi olan Scott Sheppard, “En sonunda dış Güneş Sistemi’nin görüntüsünün nasıl olabileceğini ve orada neler bulunduğunu ortaya çıkarabildik,” diyor. “Uzak Güneş Sistemi’nde binlerce cüce gezegen olduğuna inanıyoruz. Şimdilik, yalnızca buzdağının ucunu görüyoruz.”

Şaşırtıcı biçimde, şu ana dek keşfedilen üç cismin de yörüngeleri bir araya toplanmış gibi görünüyor; bu durumsa, onların devasa ve bilinmeyen bir cisim tarafından yönlendiğini gösteriyor. Bu olgu, gökbilimcilerin Dokuzuncu Gezegen adını verdiği, süper-Dünya büyüklüğünde bir gezegenin varlığına işaret ediyor.

Kuramsal Dokuzuncu Gezegen’le ilgili teorik simülasyonlar üzerinde çalışan ve Caltech’te bir gezegen bilimi profesörü olan Konstantin Batygin, son gözlemleri “büyük keşif” diye nitelendiriyor.

“Yüzyıldan beri süren araştırmalara karşın, Güneş Sistemi anlayışımızda hâlâ eksikler var,” diyor. “Bu keşif, tam olarak, Dokuzuncu Gezegen’in etkilerini ortaya koyan cisimlerin sayısını arttırıyor.”

CADILAR BAYRAMI’NDA KEŞFEDİLDİ

Cüce gezegenin, Uluslararası Astronomi Birliği’nin ‘Küçük Gezegenler Merkezi’ tarafından verilen yeni resmi adı ‘2015 TG387’ oldu. Ancak kısa süre sonra daha akılda kalıcı bir takma ad kazandı; Hawaii Üniversitesi’nden David Tholen ve gözlem ekibinin bir üyesi bu süreci “ağır biçimde hareket eden bu gezegen adayı cismin insanlar tarafından keşfi, Cadılar Bayramı döneminde gerçekleşti,” diye açıklıyor.

Bu son keşif, Hawaii’de uykusuna devam eden Mauna Kea yanardağı üzerinde bulunan Japon Subaru 8 metrelik teleskobu vasıtasıyla gerçekleşti. Teleskop, yeryüzünde, Güneş Sistemi’nin dış kısımlarını incelemek için yeterli derinlikte görüntüler alabilmesinin dışında, ender görülen cisimleri keşfetmek için yeterli genişlikte gökyüzü alanlarını görüntüleyebilecek oranda geniş bir görüş açısına sahip olan tek araç. Sheppard, “Diğer büyük teleskoplarla gökyüzüne bakmak tıpkı bir pipetle bakmaya benziyor ve bu nedenle tanıdığınız cisimleri gözlemlemek için yeterli; buna karşın, görüş açıları gökyüzündeki geniş alanları kapsamak noktasında epey küçük olduğundan, yeni şeyler keşfetmeye uygun değiller,” diyor.

Araştırma ekibi, büyük ihtimalle, bulunması imkânsız gibi görünen Dokuzuncu Gezegen dahil, daha fazla cisim bulma umuduyla kasım ayında yeni gözlemlere başlayacak.

The Guardian/ Hannah Devlin Çeviren: Tarkan Tufan