Ağaç katliamı sürecek! Alamos Gold bir milyon ağaç daha kesecek
Kazdağları ekosisteminde 350 bin ağacı içindeki trilyonlarca canlıyla birlikte katleden ve Türkiye’yi ayağa kaldıran Kanadalı Alamos Gold, ruhsatı yenilenirse en az bir milyon ağaç daha kesecek.
Kazdağları ekosisteminde 350 bin ağacı içindeki trilyonlarca canlıyla birlikte katleden ve Türkiye’yi ayağa kaldıran Kanadalı Alamos Gold, ruhsatı yenilenirse en az bir milyon ağaç daha kesecek.
Medyaport'tan İbrahim Gündüz'ün kaleme aldığı yazı şöyle:
Başta belirtelim, konu Kazdağları’nın ve Alamos Gold’un çok daha ötesinde. Konu kokain partileri düzenleyen danışmanlara kadar uzanıyor. Ankara’nın karanlık koridorlarında bağlanan anlaşmalar, yürütülen kulis çalışmaları. Bu işleri yürütürken kullanılan “danışman-büro elemanı” adı altındaki iş bitiriciler.
Şirketin Kanadalı patronu John A. McCluskey, hissedarlar ve yatırımcılarla yaptığı online toplantıda, “Türk siyasetinin tepesine ulaşmaya çalışıyoruz. Bunu yapabilecek uygun ortak arıyoruz” demişti. Yani kendisine Çalık gibi Cengiz gibi ortak arıyor. Alamos Gold bugünlerde Ankara’nın karanlık koridorlarında, kapalı kapılar ardında Türk siyasetinin tepesine ulaşmaya çalışıyor.
Bir dönem bu ülkede devlet kurumlarının yerini FETÖ örgütü almıştı. Adeta devlet FETÖ’ye ihale edilmişti. Yurt dışında Türkiye’yle işi olanlar Türk diplomatik temsilciliklerine değil FETÖ’nün temsilciliklerine başvuruyordu. Türkiye’de de devletle işi olanlar FETÖ’nün imamlarına başvuruyordu. Türkiye bu süreci yaşadı. Şimdi başka bir süreci yaşıyor. FETÖ gitti yerine başka aracılar geldi. Dönen paralar o kadar büyük ki “danışman” denilen aracıların payına düşenler bile dudak uçuklatıyor.
Amerikan lobi şirketlerine milyon dolarları saça saça bir şeyler de öğrenmişler tabii. “Lobi faaliyeti” diyerek öyle masumane açıklayanlar da var. İrtibat elemanı mı dersin, aracı mı dersin, yardımsever mi dersin artık ne dersen. Bir önceki yazımızda dile getirdik, Alamos Gold’un son aylardaki en dikkat çekici transferi Hayrı Öğüt. Hakkında birçok iddia bulunan ve uzun yıllar FETÖ’nün Koza Altın Şirketinde görev yapan Hayri Öğüt artık Alamos Gold için ter döküyor. Hayri Bey müdürü Ahmet Şentürk’le birlikte Ankara’da Enerji Bakanlığı’nda ruhsatın uzatılması için yoğun kulis faaliyetinde.
SABREDEN KİM?
Alamos Gold’un Türkiye’deki Müdürü Ahmet Şentürk, “Sabrediyoruz” diyor. Türkiye’yi ayağa kaldıran Kirazlı-Balaban’da çalışma izni alacaklarına da çok emin. “Anlatamamışız” diyor ve anlatıyor…
Peki ne anlatıyor?
Hikâye anlatıyor…
Yatırım, istihdam, çil çil altınlar ve hukuk diyor sayın Müdür. Altını kalın çizgilerle çizerek “hukuk” vurgusu yapıyor. Bu ülkede hukukun çoktan guguğa döndüğünün haberi yok garibin. Ama yağmacı-talancı şirketler için dönmemiştir belki de kim bilir.
Önce biz de altını kalın harflerle çizelim, yağmacı-talancı vahşi madencilikte her yol mübah. Her türlü yalan, çarpıtma, abartma ve gerçekleri gizleme yapılır.
Emperyalist ülkelerin ve kartellerin güdümündeki Dünya Bankası ve IMF gibi bankalardan aldıkları kredilerle Ahmet’le Ayşe’nin, Mehmet’le Fatma’nın bağını-bahçesini, ormanını, yaylasını, merasını ve suyunu dünyaya pazarlarlar. Yani “elin taşıyla elin kuşunu vurma” durumu.
Yatırım, istihdam, yabancı sermaye masallarıyla ülkeye gelirler. Bunun için yerli işbirlikçilere ve dünyadan habersiz siyasetçilere ihtiyaçları vardır. Bir de becerikli, iş bitirici “danışmanlara.”
Afrika’da, Güney Amerika’da, Uzak Asya’da ne yaptılarsa ve ne yapıyorlarsa aynısını yaparlar. Efendim altın ormanın altındaysa, üstünde köyler ya da şehirler varsa ne yapsınlar! Bu onların suçu mu? Altın yerin altında 30 milyon yıl beklemiş, onlar da 30 yıldır bekliyorlarmış ve 3-5 ay daha da beklerlermiş.
‘SİYANÜR‘ MÜ? ‘ÇAMAŞIR SUYU‘ MU?
Bir ülke bir kimyasal bileşikle problem yaşar mıymış! Kimyasal bileşik dediği de “Siyanür!” Siyanür öldürüyormuş ama çamaşır suyu da öldürürmüş. Yeraltı sularına karıştırmak için değil, akarsulara deşarj etmek için kullanmayacaklarmış. İzah dediği de bu olsa gerek!
Şentürk Efendi, o dağlar 30 milyon yıldır siz gelip dümdüz edip, zehirleyin, yağmalayın diye beklemiyor. Milletin ormanını, yaylasını, köyünü, bağını, merasını ve su kaynaklarını talan edin diye hiç beklemiyor.
Sayın Şentürk’ün haklı olduğu bir konu var, şirketlere yol veren, yağma-talan sisteminin önünü açan bir siyasi irade var. AKP’yle birlikte zirve yapmış bir siyasi irade. Ama katliam nerede olursa olsun katliamdır. Hukuk sistemi, ruhsattı, izindi, ÇED’di diyerek bunu savunamazsın. İnsanlığa karşı suçun ÇED’i, ruhsatı olmaz!
Bu mantıkla hiç şüphem yok çok yakında bu cümlelerinizi Uludağ, Ağrı, Erciyes dağları için de kuracaksınız. Hatta Spil, Boztepe ve Babadağı da yarın hedefinizde olacak kim bilir. Bakınız arkadaşlar Artvin’i yok etmeyi göze almış, Fırat’ı zehirlemeyi göze almış bir zihniyetin, Kazdağları’nın yüzde 80’ini yok etmeyi göze almış bir zihniyetin yapamayacağı bir şey yoktur.
İKİ PROJESİ DAHA VAR
Alamos Gold’un o bölgede yani Kazdağları ekosistemi içinde Ağı Dağı’nda ve Dededağları’nda olmak üzere iki projesi daha var. Ve bu iki proje Kirazlı-Balaban projesinden daha büyük. Kirazlı’da 350 bin ağacı keserek Türkiye’yi ayağa kaldıran Alamos Gold daha o bölgede bir 350 bin ağaç daha kesecek. Arkadaşlar Alamos Gold’un Kirazlı Balaban bölgesinde ruhsat alanı çok daha geniş. Uydu haritalarında en az ağaçların kesildiği alan kadar bir başka alan sondajlarla delik deşik edilmiş ve bekliyor. Yani adamların genişleme sahaları çok net görülüyor. Ayrıca en az 700 bin ağaç da diğer iki projede yani Ağı Dağı ve Çamyurt projeleri için kesilecek. Bu vatandaşların gözü kara! Madenciymiş ya öyle diyor. Gözleri ne köyü ne köylüyü; ne merayı, ne ormanı ne de içindeki trilyonlarca canlıyı görüyor. Gördükleri tek şey yeşil dolarlar. Bunu da süslü cümlelerle bölgede devletin korumasından çıkmış, adeta ortada kalmış savunmasız insanlara yutturmaya çalışıyorlar. Sosyal rüşvetler vererek, insanların çaresizliğinden yararlanarak onlarla bir Azrail gibi gelecekteki ölümleri için kontrat imzalıyorlar.
Alamos’un hemen yanında TV Tower projesi var. Yine bir başka Kanadalı Liberty Gold bekliyor. En az Kirazlı kadar büyük bir proje. Hemen arkasında Koza Holding’in Serçiler Projesi bekliyor. Hemen karşısında Halilağa Projesi var. Orada da Cengiz Holding ellerini ovuşturarak beklemede. Hemen ileride Nurol’un Lapseki Madeni Dededağları’nda faaliyette. Hemen yanında Eczacıbaşı, altın madeni için kolları sıvamış durumda. Hem de Umurbey ve Bayramdere içme ve sulama barajlarının ortasında. Daha dün aynı Nurol, Bayramiç tarafında Kazdağları’nın kalbinde sondaja başladı. Kazdağları’nın diğer yamaçlarında Havran taraflarında Fatsa’yı zehirleyen Bahra Madencilik’in Demirtepe projesi hazırlık yapıyor. Sondaj yapıyoruz diye dağlar delik deşik edildi. Biraz ileride İvrindi’de Madra’nın zirvesine Nurol’un ikinci altın madeni açıldı bile.
Bu projelerin hepsi ama hepsi altın-gümüş ve bakır peşinde. Hepsi ama hepsi ormanları kesip, yaylaları-meraları yok edip, dağları oyup, dünyanın en zehirli kimyasallarını açık havada taşın toprağın üzerine boca ediyor. Hepsi ama hepsi bölgedeki su kaynaklarını zehirliyor. Hepsi ama hepsi Biga Yarımadası’nı yok etmeye yeminli. Hepsi ama hepsi ağır metalleri saçan milyonlarca ton pasa dağlarını milletin köylerinin, bahçelerinin ve su kaynaklarının üzerine yığıyor. Hepsi ama hepsi o bölgenin havasını zehirliyor. Hepsi ama hepsi o bölgede yaşayan milyonlarca insanın ve trilyonlarca canlının yaşam kaynağı olan, su kaynağı olan dağlarını yok etmeyi amaçlıyor. Hatta adına madencilik dedikleri açık hava kimyasal fabrikalarının çabucak dolan zehir barajlarını boşaltmak için ya çevredeki derelere bırakıyorlar ya da “evaporasyon” adında bir sistemle buharlaştırdıkları zehiri atmosfere salıyorlar. Bütün bu vahşetin sonunda da “devlet hakkı” dedikleri bir sadakayı devlete ödüyorlar.
Tehlike çok ama çok büyük. Bu sadece Alamos Gold olayı değil. Türkiye’nin en gerçek beka sorunu bu. Yukarıdaki satırlarda Biga Yarımadası’ndaki Kazdağları ekosistemindeki dehşeti dile getirdik. Tüm Türkiye’de benzer bir dehşet tablosu yaşanıyor. Daha dün Fatsa’da binlerce ağacı kesmeye başladılar. Siyanür madenini genişletmek için. Ordu’da dokuz ayrı yerde daha siyanür merkezi kurmak istiyorlar. Kemaliye’de Munzur Dağları, Erbaa’da Boğalı-Sakarat yaylaları, Samsun’da Şahin Dağları tehlike altında. Murat, Çiçekbaba, Eğrigöz, Çaldağı… Liste uzayıp gidiyor. Bu ülkenin dağları, ormanları, yaylaları, meraları, tarım alanları, suları yok edildiğinde; milyonlarca insan aç-susuz büyükşehirlerin varoşlarına yığıldığında kafamıza dank edecek ama o zaman da iş işten geçmiş olacak.