Özkök'ten Davutoğlu'na: Sen soktun bizi bu bataklığa
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, bugünkü Barış Pınar Harekatı'nı değerlendirdiği yazısında Ahmet Davutoğlu'na sert tepki gösterdi.
Ertuğrul Özkök, bugünkü "Sen de mi ey Gazze, senin elinde de mi o hançer" başlıklı yazısında, "Artık çok iyi biliyorum...Burası bir kalleşlikler, bir nankörlükler coğrafyasıdır..." ifadelerini kullandı.
Özkök, Davutoğlu ile ilgili de "Anladın mı gördün mü şimdi Kût’ül-Amâre’de bile ümmeti savunuyorum diye aslında kiminle savaşmışız..." diyerek tepki gösterdi.
İŞTE O YAZI
Arap Birliği önceki gün toplanıp Türkiye’yi kınama kararı aldı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde iki Hıristiyan ülke karşı çıktı.
Amerika ve Rusya hayır dedi...
Heyhat, yıllardır “Ümmet... Ümmet” diye yere göğe koyamadığımız Arap âlemi topu birden karşımıza dikildi...
Tıpkı 1914’te yaptıkları gibi...
*
Hadi Mısır’ı anladım...
Mursi yüzünden, Rabia yüzünden kanlı bıçaklıyız...
Hadi Suudi Arabistan’ı anladım...
Kaşıkçı hunharlığı yüzünden boğaz boğazayız...
*
Ya sen Filistin... Sen ey Gazze...
Sen de mi bir kere daha saplayacaktın sırtımıza 100 yıldan beri unutamadığımız o kanlı hançeri...
*
Bu ülke ki... Bu Türkiye...
Cumhurbaşkanı senin uğruna, senin çocuğunun canı, senin idealin, özgürlük ve beka kavgan uğruna ne riskler aldı, ne bedeller ödedi...
*
Sen ki mazlumsun... Ezilmişsin...
Hiç mi bilmezsin...Bu ülke, bu millet ki...
Sırf seni savunmak uğruna sırtına ne belalar sarıldı, halkının cebinden, rızkından, alın terinden, vergisinden neler gitti...
*
Sen de mi ey Gazze...
Senin için yapılan o “One minute” mücadelesinin bir fincan kahve kadar bile hatırı yok muydu be arkadaş...
*
Önceki gün milletçe bir kere daha öğrendik...
Hem de çocuğumuz cephede savaşırken, bebemiz beşiğinde katledilirken öğrendik. Yokmuş...
*
Ey Türk... Ey okur... Ey Ankara...
Sizi bilmem... Ne dersiniz, ne düşünürsünüz, ne hissedersiniz bilmem...
Ama Lawrence’in hatıratında yazdığı o düş kırıklığını şimdi ben de yaşıyor ve onun İngiliz milleti için söylediğini ben de kendi milletim için de haykırıyorum.
Bütün bu Arap ve Filistin illerinin, diyarının topu bir Türk askerinin, bir Türk, bir Kürt çocuğunun kanına değmez...
*
Artık çok iyi biliyorum...
Burası bir kalleşlikler, bir nankörlükler coğrafyasıdır...
*
Çocuğunun da değeri yoktur, büyüğünün de, yaşlısının da...
Erkeğinin beş kiloluk raconu vardır da kadınına bir gramlık değeri çok görür...
*
Ve ben artık, ülkemin, çocuğumun, çocuklarımızın, torunlarımızın kaderini bu coğrafyada görmek, onun uğruna şehit tabutu omuzlamak istemiyorum...
*
Kalbimi kırdı bu Ortadoğu denilen uğursuz bataklık...
Çok fena kırdı...
Bir çift lafım da sana Ahmet Davutoğlu kardeşim...
Sen ki yazdığın bir kitabı ispatlamak için bizi soktun bu bataklığa... Sen ki bu pis coğrafyada yeni Osmanlı masalları ile ninnilerle uyuttun bizi, köyün faresine çevirdin...
Ey Ahmet Davutoğlu kardeşim...
Anladın mı gördün mü şimdi Kût’ül-Amâre’de bile ümmeti savunuyorum diye aslında kiminle savaşmışız...
Kût’ül-Amâre’de, Filistin çöllerinde, Mekke’de, Medine’de sırtımıza saplanan o hançerde kimin kanlı eli varmış...