Yılmaz Özdil: Hazin gerçek şudur…

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri değerlendirerek; "Akdeniz'in white sea olmadığını, maalesef çok ağır bedelle öğrenecek bu ülke." dedi.

Yılmaz Özdil: Hazin gerçek şudur…

Yılmaz Özdil, bugünkü "Doğu Akdeniz" başlıklı yazısında, "Akdeniz'in white sea olmadığını, maalesef çok ağır bedelle öğrenecek bu ülke." yorumunu yaptı.

Özdil, dış dünyayla ilişkilerimizi özetleyerek "Doğu Akdeniz'de tespit edilen 1.5 trilyon dolarlık petrol ve doğalgazı aslında kimse elimizden almadı." dedi.

İŞTE YILMAZ ÖZDİL'İN ÇOK KONUŞULACAK YAZISI

Rauf Denktaş açık açık anlatıyordu…

“Amerikalı petrol şirketi bana geldi, rezerv tespit ettiklerini, buna talip olduklarını, çıkarılacak petrolden yüzde 50 pay vereceklerini söylediler, ben Ankara'yla konuşmam gerektiğini söyledim, bu cevabı hiç sevmediler, Ankara lafını duyunca gittiler” diyordu.

Uluslararası petrol şirketleri milli kahramanımızı ikna edemiyordu.

“Türkiye olmadan cennete bile girmem” diyordu.

Amerikalı petrol şirketleri elbette Rumlara da gitmişti.

Rum yönetimi lideri Kiprianu, yanına Mısır'ı da alarak, petrol arama işine başlamak istedi.

Denktaş lafı hiç eğip bükmedi, “savaş nedeni olur” dedi.

Birleşmiş Milletler devreye girdi, Ankara'ya heyet gönderdiler, hem Demirel'le hem Ecevit'le görüştüler, hem Demirel hem Ecevit açık açık söyledi, “savaş nedeni olur, savaşırız” dediler.

Amerikalılar ve Rumlar mecburen geri adım attı, tek taraflı olarak petrol arama sevdasından vazgeçtiler, beklemeye başladılar.

2002.

Akp iktidara getirildi.

Bismillah ilk iş…

Kıbrıs'ta yes be annem referandumu yapıldı.

Denktaş'ın yanında durması gereken Türkiye, Denktaş'ı sırtından hançerledi.

Akp bütün gücüyle “evet” denmesi için çalıştı.

Halbuki, Serdar Denktaş adeta çırpınarak anlatıyordu…

“Avrupa Birliği'nin ve ABD'nin gözü, petrol yataklarımızda” diyordu.

“Sahip olduğumuz petrol, topraklarımızda değil, karasularımızda” diyordu.

“Avrupa Birliği ve ABD, Kıbrıs adasının tümünü Avrupa Birliği'ne almak suretiyle Doğu Akdeniz'deki petrol ve doğalgaz rezervlerimizi kontrol altına almaya çalışıyor” diyordu.

“Bu yüzden Annan Planı'nı imzalatmak istiyorlar, bu yüzden yes dedirtmek istiyorlar, faaliyetlerine uluslararası hukuk kılıfı uydurarak bizi ve Türkiye'yi rezervlerin uzağında tutmak istiyorlar” diyordu.

İşte buna rağmen, Akp bütün gücüyle “evet” denmesi için çalıştı.

Akp yandaşı Tüsiad, Müsiad, Tügiad, Tesev, Tim, Tisk, Türsab, Tzob, Tobb gazetelere sayfa sayfa ilanlar verdiler, Kıbrıs halkının “evet” demesi için çağrıda bulundular.

Rauf Denktaş'a yandaş medyada hakaretler yağdırıldı, KKTC'nin ayak bağı olduğu yazıldı, gençlerin önündeki engel olduğu yazıldı, “çekil artık” denildi, “istifa et” denildi.

Avrupa Birliği ve ABD yönetimleri “evet” denilmesini istiyordu.

“Rumlar hayır dese bile Türk tarafını Avrupa Birliği'ne alacağız, siz yeter ki evet deyin, ambargoyu hemen kaldıracağız” deniyordu.

Asrın liderimiz “win win” diyordu.

Bastırıyordu…

“Evet” deyin.

Sandığa gidildi…

Türk tarafı yüzde 65 evet dedi.

Rum tarafı yüzde 75 hayır dedi.

Bir hafta sonra…

Rum tarafı, hayır demesine rağmen, AB üyesi yapıldı, Türkiye'nin AB üyeliğini veto etme hakkını bile aldı.

Türk tarafı ise, evet demesine rağmen ayazda kaldı, ambargo bile kalkmadı.

Türkiye, Doğu Akdeniz'i işte böyle kaybetti…

Rauf Denktaş'ı sırtından hançerlediğimiz gün, Doğu Akdeniz gitti.

Akp iktidarı, milli kahramanımız Rauf Denktaş'ın yanında durması gerekirken, Rumların yanında durdu.

Sonra?

Van münüts patladı.

Arapların gözüne girmek için İsrail'le hır çıkardık.

Asrın liderimiz durup dururken “van münüts” dedi.

Yanında oturan İsrail cumhurbaşkanına “çocukları nasıl öldürdüğünüzü biliyorum, siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” diye bağırdı.

Hemen peşinden, Mavi Marmara'yı gönderdik.

Basılacağı kesindi.

Bile bile gönderdik.

32 farklı ülkeden 663 aktivist vardı, kimlik kontrolü yapsan bu kadar denk getiremezsin, sadece Türkler öldürüldü!

Asrın liderimiz “cezalandıracağız, alçaklar, teröristler” filan dedi.

Türkiye'de müftü yokmuş gibi, Şam'dan müftü getirildi.

Kurbanların cenaze namazını Şam müftüsü kıldırdı.

Ahmet Davutoğlu o zamanlar dışişleri bakanıydı…

“Kudüs'te namaz kılacağız” dedi!

Tam o günlerde İsrail eski başbakanı Ariel Şaron öldü.

Akp hükümeti cenazeye temsilci göndermedi, taziye mesajı bile yayınlamadı, yandaş medyamız “kasap geberdi” başlıkları attı.

Yahudi düşmanlığı körüklendi.

İstanbul 7'nci ağır ceza mahkemesi dava açtı, İsrail genelkurmay başkanı, İsrail deniz kuvvetleri komutanı, İsrail askeri istihbarat başkanı ve İsrail hava kuvvetleri istihbarat başkanı hakkında tutuklama kararı verildi, güya görüldükleri yerde yakalanacaklardı, 9'ar defa müebbet, 18'er bin sene hapisleri isteniyordu.

Asrın liderimiz Mavi Marmara'da öldürülen vatandaşlarımızdan birinin evine taziyeye gitti, bizzat Kuran'ı Kerim okudu, Kuran okuma görüntüleri basına servis edildi.

İsrail, Gazze'yi vurdu.

Cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşandı, Tbmm kapatıldı, milletvekillerimiz İsrail büyükelçiliğinin önündeki protesto eylemine gitti, kahrolsun İsrail sloganları atıldı, İsrail bayrağı yakıldı.

İstanbul'daki İsrail konsolosluğu, taşlı-sopalı saldırıya uğradı.

Türkiye'nin çıkarları İsrail'le işbirliğini gerektiriyorken…

Doğu Akdeniz'in kilit ülkesi, İsrail'le işte böyle düşman olduk.

Şu anda İsrail'de büyükelçimiz bile yok.

Sonra?

“Kardeşim Esad” derken, aniden “katil Eset” dedik.

Suriye içsavaşına burnumuzu soktuk.

Dünyada ne kadar ruh hastası köktendinci katil varsa, alayının Türkiye üzerinden Suriye'ye girmesine yardımcı olduk.

“Üç saatte Şam'a gireriz” dedik.

“Eset iki haftaya kaçar” dedik.

“Şam'da namaz kılacağız” dedik.

Türkiye'nin çıkarları Esad'la işbirliğini gerektiriyorken…

Doğu Akdeniz'in kilit ülkesi Suriye'yle işte böyle düşman olduk.

Şu anda Suriye'de büyükelçimiz bile yok.

Sonra?

Mısır'la papaz olduk.

Mübarek'in yanında olmamız gerekirken, hatta Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda Sisi'yle işbirliği yapmamız gerekirken…

Türkiye Cumhuriyeti'nden nefret eden, Atatürk'ten nefret eden, siyasal dinci İhvan hareketiyle iş tuttuk.

Doğu Akdeniz'in kilit ülkesi Mısır'la işte böyle düşman olduk.

Şu anda Mısır'da büyükelçimiz bile yok.

Sonra?

Kaddafi'yi sırtından hançerledik.

Kıbrıs'a çıktığımızda, ABD ambargo uygularken, imdadımıza yetişmişti, uçak benzini, uçak lastiği, mühimmat vermişti, hatta yükleme sırasında bizzat hamal gibi cephane taşımıştı.

Teşekkür mahiyetinde, linç edilerek katledilmesine yardımcı olduk!

Kaddafi'nin öldürülmesi için “haçlı seferi”ne katıldık.

Bugün Libya'da içsavaş var.

Tobruk hükümeti, ülkenin yüzde 94'üne hakim.

Trablus hükümeti, ülkenin sadece yüzde 6'sına hakim.

Trablus hükümeti dinci olduğu için, Tobruk hükümetine savaş açtık!

İhvancı Trablus hükümetini savunmak için asker gönderiyoruz.

Kıbrıs

İsrail

Suriye

Mısır

Libya

Doğu Akdeniz'de attıkları bütün adımlar yanlış…

Hâlâ asker göndermekle doğru yapıyoruz diyorlar.

Hazin gerçek şudur…

Doğu Akdeniz'de tespit edilen 1.5 trilyon dolarlık petrol ve doğalgazı aslında kimse elimizden almadı.

Bizzat Akp hediye etti.

Akdeniz'in white sea olmadığını, maalesef çok ağır bedelle öğrenecek bu ülke.

Asrın ülkesi olduk diyorlardı.

Verdikleri hasarı asır'larca tamir edemeyecek Türkiye.

Etiketler
Akdeniz Doğu Akdeniz Yılmaz Özdil