Rus büyükelçi Çerkeslerin hedefinde

Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov, Çerkeslerin tepkisi çeken açıklamalarda bulundu.

Rus büyükelçi Çerkeslerin hedefinde

Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov, Çerkeslerin tepkisi çeken açıklamalarda bulundu.

Sputnik'e konuşan Yerhov, verdiği röportajda Çerkesleri gündeme getirmesi, Türkiye'deki Çerkes kurumları tarafından tepkiyle karşılanırken, Erkhov protesto edildi.

HEDEFTE ELÇİ VAR

Çerkes Dernekleri Federasyonu yaptığı açıklamada, "Erkhov'u şiddetle kınıyoruz" derken, tarihsel gerçeklerin çarpıtıldığı savunuldu.

Çoğulcu Demokrasi Partisi ise, Erkhov'a açık mektup yazarken, Erkhov'un sözleri için, "Konuya Kafkasya’da Ruslarla Çerkesler arasında yaşanan, sizin 'göç', Çerkeslerin ise 'soykırım ve sürgün' olarak tanımladığı trajik süreç üzerinden giriş yapmanız büyük bir talihsizlik olduğu gibi; bu konuda söyledikleriniz de tarihi gerçekleri yansıtmamaktadır" ifadeleri kullanıldı.

Kafkas Dernekleri Federasyonu da, kamuoyuna yaptığı açıklamada, "Çarlık Rusyası’nın 18. ve 19. yüzyıllarda izlediği genişleme stratejisinin ana ideolojisi 'barbarların medenileştirilmesi'dir. Sadece Çerkesler değil, bugünkü Kuzey Kafkasya, Güney Kafkasya, Sibirya ve Orta Asya, Finlandiya ve Baltık coğrafyaları bu ideoloji çerçevesinde ve emperyalist amaçlarla Çarlık Rusyası topraklarına dahil edilmiştir" denildi.


ERKHOV NE DEMİŞTİ

Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov ise, konuyla ilgili olarak şunları söylemişti:

"Rusya’da olduğu gibi Türkiye’de de ortak tarihimizdeki olaylar etrafında çok sayıda önyargı, mit ve efsane mevcut. Bunlar da geçmişe ilişkin vizyona bağlı olarak sıklıkla günümüz gerçekleriyle ilgili algılıyı doğrudan etkiliyor.

Örneğin, 19. yüzyıl Kafkasya Savaşı sonucu Çerkeslerin Kuzey Kafkasya’dan Türkiye’ye “göçü”. İstanbul Başkonsolosu olduğum sırada, bir dönem, Kafkasya Savaşı’nın bitiş yıldönümü ile ilgili neredeyse her gün binamız önünde Rusya karşıtı protestolar düzenlenirdi. Sloganlar açıkçası rahatsız ediciydi, “Rusya katil, Kafkasya’dan defol” türünden. Ayrıca Rusya yönetimine yönelik doğrudan hakaretler vardı.

Bu gösterilerin organizatörleri ve katılımcıları ile çok konuştuk, tartıştık. Bunun neticesinde de tüm bunların, tarihi süreçte yerleşmiş önyargılardan kaynaklandığını görmüş olduk. Bu oturmuş ön yargılara göre Rusya, topraklarını genişletmeyi ve ‘etnik temizlik’ gerçekleştirmeyi takıntı haline getirmiş; barışçıl komşuları olan Çerkesler ve Şapsığlar gibi halklara saldırıp onları yurtlarından eden kötü ve saldırgan bir ülke. Şimdi de Türkiye’de birileri bu güzel efsaneye inanmak istiyor, özellikle de (zamanında) gerçekten acı çekmiş olan ve anılarını yeni nesillere aktaranların torunları. Bu bir yandan ‘düzgün çizilmiş’ bir tablo, ancak farklı bir açıdan bakıldığında her şeyin bu kadar basit olmadığı görülüyor. Nedense bu tabloya uymayan diğer tarihsel gerçekleri aklına getiriyorsun ve aniden her şey siyah beyaz değil renkli çıkıyor ve artık hiçbir şey basit değil. Misal, tüm refahı; akınlar, cinayetler, yağmacılıklar ve köle ticareti üzerine kurulan komşularla yan yana yaşamanın Rus köyleri için ne demek olduğunu düşünen oldu mu? Her ay, her hafta ve her gün bu “barışçıl” dağlıların gelerek erkekleri öldürüp kadın ve çocukları esir aldığını hatırlayan var mı?"

İşte Türkiye'deki Çerkes kurumlarının yaptığı o açıklama:

ÇERKESFED'İN AÇIKLAMASI

"Rusya Federasyonu Türkiye Büyükelçisi Aleksey Erkhov Sputnik Haber Ajansı’na yaptığı açıklamalar esnasında, yersiz bir şekilde Çerkesleri gündeme getirerek tarihsel gerçekleri ters yüz eden ifadeler kullanmış ve Rusya’nın işlediği soykırım ve sürgün suçlarını örtbas etmeye çalışmıştır.

Belirtelim ki, biz diasporada yaşayan ve dünyadaki Çerkes nüfusun yüzde doksanını oluşturan üç-dört ve beşinci nesil Çerkesler, 19. yy’da halkımızın başına gelenleri ve bu zulmün müsebbiplerini çok iyi biliyoruz.

Büyükelçi, soykırımı itiraf eden en önemli belgelerin Rus subayların raporları ve hatıratları olduğunu da unutmuş görünmektedir. Ama tarih unutmaz!

Geçmişte Çerkeslere yapılanlar, 1948 tarihli “BM Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme”de yer alan bütün kriterleri karşılamaktadır.

Bu karara göre Çerkeslere yüz yıl süreyle uygulanan katliamlar tamamıyla soykırımdır; sağ kalanların topyekün vatanlarından sürülmeleri ise ikinci bir soykırımdır.

Büyükelçinin, Ortadoğu’nun problemlerinin konuşulduğu bir röportajda yersiz bir şekilde Çerkesleri gündeme getirmesi, bu esnada Çerkes toplumunu eşkiya ilan etmesi, yakışıksız isimlendirme ve tanımlamalar yapması, klasik Rus zihniyetinin en aktüel örneği olmuştur. Bizim tavır aldığımız da işte bu sorumsuz ve sorunlu zihniyettir.

Biz kuru kuruya bir Rus düşmanlığı yapmıyoruz.

Geçmişin intikamını almak peşinde de değiliz.

Biz, 21. yüzyılda da halkımızın kaderine hükmeden Rus yönetiminin varlığımızı devam ettirme hakkımıza saygı duymasını, yok edici elini artık üzerimizden çekmesini istiyoruz.

Bunu sağlayıncaya kadar da mücadelemizi sürdürmeye kararlıyız."

ÇOĞULCU DEMOKRASİ PARTİSİ'NİN AÇIKLAMASI

"Alexey Erkhov

Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi

13.02.2020 tarihinde Sputniknews’e vermiş olduğunuz mülakatta Türkiye ve Rusya arasındaki Soçi mutabakatı ve buna bağlı olarak İdlib’de yaşanan anlaşmazlıklar ve örtülü çatışmalar konusunda görüşlerinizi ifade ederken, konuya Kafkasya’da Ruslarla Çerkesler arasında yaşanan, sizin “göç”, Çerkeslerin ise “soykırım ve sürgün” olarak tanımladığı trajik süreç üzerinden giriş yapmanız büyük bir talihsizlik olduğu gibi; bu konuda söyledikleriniz de tarihi gerçekleri yansıtmamaktadır.

Öncelikle; Çerkeslerin söz konusu süreç ve soykırım konusunda gösterdikleri tepkinin ön yargılardan kaynaklandığı görüşünüz, mevcut durum ve tarihi gerçeklikle uyuşmamaktadır. Bu tarihi sürece karşı Çerkes Halkı’nın göstermiş olduğu tepkinin bir ön yargıdan kaynaklanmadığını, yaşananların da “akınlar, cinayetler, yağmacılık ve köle ticareti” ile açıklanacak basitlikte olmadığını konuyla ilgilenenler yakından bilmektedir. Sizin yaşananlara gerekçe gösterdiğiniz türden olaylar, dünyanın muhtelif bölgelerinde karşılıklı olarak yaşanmış/yaşanabilecek olaylardır. Bu gibi olaylar, bir bölgeyi orantısız güç ve acımasız yöntemlerle işgal etmeye, halkını soykırım ve sürgüne uğratmaya mazeret olamaz. Yaşananların “orantısız” ve “acımasız” olduğu, bu konuda yayınlanmış Rusya orijinli belge ve yayınlarda dahi gözardı edilemeyecek bir açıklıkta yer almaktadır.

Rusya, son 500 yıllık genişlemesi sırasında topraklarına kattığı bölgelerin ve ülkelerin tamamında benzer gerekçelerle mi hareket etmiştir?!

Yaşanan büyük trajediyi bu şekilde basitleştirmek doğru bir yaklaşım değildir. Türkiye’de yaşayan Çerkesler -BM Soykırım Kararı’yla da örtüşür şekilde- bir anlayış birliği içinde bu trajediyi “Soykırım ve Sürgün” olarak tanımlamaktadır. Bu bugün ortaya çıkmış bir durum değildir. 30 yıla yakın bir süredir insanlar bu konuda daha çok bilgilenip gerçeğin farkına varıyorlar. Bu konudaki tarihi gerçekleri dile getirmeleri, Çerkesler açısından Rusya ile çatışma ve geçmişin intikamını almaya yönelik bir yaklaşım olmaktan ziyade, geçmişte yaşanan ve ulusal varlıklarını tehlikeye düşüren bu trajedinin yaratmış olduğu tahribatın telafi edilmesine yönelik olup, dillerini, kültürlerini, kimliklerini ve ulusal varlıklarını koruyup geliştirerek geleceğe daha güçlü bir şekilde taşıma iradesinden kaynaklanmaktadır.

Çerkesler, bu trajediyi yaratan Rusya’nın sorumluluğunu kabul edip, Çerkeslerin geleceğini güçlü bir şekilde yeniden inşa etmelerine pozitif ve yapıcı bir katkıda bulunmasını beklemektedir.

Çerkeslerin amacı; Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu arasındaki ilişkileri olumsuz yönde etkilemek değildir. Tam tersine, bu ilişkinin Çerkeslerin hak ve taleplerinin dikkate alınmasında pozitif yönde katkıda bulunmasını arzu etmektedirler."

3. KAFKAS DERNEKLERİ FEDERASYONU

"Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov, 13 Şubat 2020 tarihinde Sputnik Haber Ajansı'na verdiği söyleşide, Çerkeslere yönelik ifadeleriyle tarihi çarpıtmış, Çerkes halkını rencide etmiştir.

Oysa tarihi gerçekler ortadadır. Çarlık Rusyası’nın 18. ve 19. yüzyıllarda izlediği genişleme stratejisinin ana ideolojisi "barbarların medenileştirilmesi"dir. Sadece Çerkesler değil, bugünkü Kuzey Kafkasya, Güney Kafkasya, Sibirya ve Orta Asya, Finlandiya ve Baltık coğrafyaları bu ideoloji çerçevesinde ve emperyalist amaçlarla Çarlık Rusyası topraklarına dahil edilmiştir. Çerkeslerin ve eski Sovyetler Birliği halklarının "medenileştirilmesi gereken barbarlar" olarak görülmesi, tartışılması bile gerekmeyen, gerçeklere aykırı ve uluslararası toplumun net bir şekilde mahkum ettiği bir görüştür.

Çerkesler binlerce yıldır Kuzeybatı Kafkasya'da yaşayan, gelenekleriyle örnek gösterilen medeni ve otokton bir halktır. Kuzeyden, batıdan ve doğudan gelen güçlü akınlarla yüzyıllarca başa çıkmış ve komşularıyla barış içinde yaşayabilmiştir. Diğer taraftan Çerkesler, Aleksey Yerhov’un sandığının aksine, diplomasiyi de gayet iyi bilen bir halktır.

Altını özenle çizmek gereken bir diğer husus da şudur; Çerkesler, Yerhov’un ifade ettiği şekilde, Çarlık Rusyası'nın sunduğu seçeneklere boyun eğerek topraklarını terk eden göçmenler değildir. Asimetrik güçlere karşı, büyük zulümlerle dolu yüzyıl süren bir vatan savunması savaşı veren Çerkesler, Rusya’nın etnik temizlik politikaları çerçevesinde vatanlarından sürgün edilmiştir. Bu sürgün, Yerhov’un ifadesiyle atalarımız ve bizler için “güzel bir efsane(!)” değil acı bir maziyi ifade eder.

Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu arasındaki ilişkilerin iyi seyretmesi hepimizin dileğidir.

Sayın Yerhov, geçmişi inkar etmek yerine tarihten ders alarak Rusya, Türkiye ve Çerkesler olarak bugün ve gelecekte barış içinde yaşamamızın temellerini güçlendirmeye, “ilişkilerin sağlamlığı, faydası ve geleceği” konularına katkı vermeye çalışmalıdır. Halkların barış ve huzur içerisinde yaşaması tüm tarafların çıkarınadır ve tüm yetkililer sorumluluk bilinci içerisinde bu doğrultuda gayret göstermelidir."

Etiketler
Ankara Rusya