Trump’ın eski danışmanından Rahip Brunson olayı ile ilgili çarpıcı açıklamalar
Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Türkiye ile ABD arasında krize neden olan Rahip Brunson olayı ile ilgili “Brunson serbest bırakıldıktan sonra, ki bence bunun Erdoğan’ın kararı olduğu çok açık, ilişkiler toparlanmaya başladı” dedi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı olan ve yazdığı kitapla gündem olan John Bolton, Trump ile AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmelerle ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı.
Rahip Brunson’ın serbest bırakılmasından sonra ilişkilerin toparlanmaya başlandığını belirten Bolton, Halkbank konusunda ise Erdoğan’ın Trump’tan özel muamele yapılmasını istediğini kaydetti.
T24’ten Metin Kaan Kurtuluş’a konuşan Bolton’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
“BRUNSON SERBEST KALDIKTAN SONRA İLİŞKİLER DÜZELDİ”
Benim Beyaz Saray’da görev yaptığım 17 ay boyunca nasıl olduğundan bahsedebilirim. Kitabım “The Room Where It Happened”da buna değindim; ben göreve başladığımda Rahip Brunson’ın gözaltında olması sebebiyle ilişkiler iyi bir noktada değildi. Biz onun hiçbir gerekçe olmadan tutuklandığına inanıyorduk. O bir din adamıydı, uzun süredir Türkiye’de görev yapıyordu. Gülen’le bağlantıları olmasıyla suçlanıyordu. Biz bunun mümkün olmadığına ve mümkün olan en erken zamanda serbest bırakılması gerektiğine inanıyorduk. Erdoğan bunu yapmaya yanaşmıyor gibi duruyordu, biz de bu sebeple yaptırımlar uyguladık. Yaptırımların Türk Lirası üzerinde yıkıcı etkileri oldu. Tahmin edebileceğiniz gibi bu dönemde Trump ile Erdoğan arasındaki konuşmalar oldukça keyifsiz geçiyordu. Brunson serbest bırakıldıktan sonra, ki bence bunun Erdoğan’ın kararı olduğu çok açık, ilişkiler toparlanmaya başladı.
Bu noktadan sonra Trump’la Erdoğan’ın yaptığı konuşmalar bence Erdoğan açısından çok iyi gitti, özellikle Suriye konusunda. Erdoğan, ABD ve Koalisyon güçlerinin Suriye’den çekilmesini istedi ve Trump birkaç defa bu fikre katıldığını dile getirdi. Koalisyon’daki diğer ülkeler ve Trump’ın danışmanları ise bu fikre karşıydı. Trump görüşlerini yeniden şekillendirdi. ABD’de Kürtleri destekleyen birçok kişi ona Kürtlerin IŞİD’in bölgesel ‘halifeliği’nin yenilmesinde oynadığı rolü anlattı. ABD’li seçmenler ona ‘Kürtler, IŞİD’e karşı savaşta bizimle beraberler, onları terk edemeyiz’ dedi, belki de bazıları Kürttü.
Suriye konusunda ilişkiler, Suriye’nin İdlib’e yapacağı bir saldırı ve bunun yaratabileceği yıkım hakkındaki endişeler, 500 bin ila 1 milyon sığınmacının İdlib’den Türkiye’ye hareketlenmesi ihtimali ikili arasındaki konuşmaların ana gündemiydi.
Ancak Erdoğan’ın kendi gündemi de vardı; Halkbank’ın yargılanmasını durdurmak ve bunun gibi çok daha problematik konular. Ancak hızlıca anlatmak gerekirse durum benim görev yaptığım süre zarfında böyleydi.
“ERDOĞAN HALKBANK İÇİN ÖZEL MUAMELE İSTEDİ”
Erdoğan, Trump’ı Halkbank’a haksızlık yapıldığı konusunda ikna etmiş gibi duruyordu.
İlk olarak bana ve Adalet Bakanlığı’na göre Halkbank, ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları ciddi şekilde ihlal etti. İkinci olarak ise Halkbank yaptıkları konusunda yalan söyledi; başka bir deyişle dolandırıcılık yaptı. Bu sebeple Halkbank’a dava açılması ve çok ağır cezalar istenmesi son derece uygundu. Bunları yapan bir ABD bankası olsa onlara olabilecek en ağır cezayı verirdik.
Yani Halkbank’a adaletsiz bir muamele yapılmıyordu, Erdoğan yabancı bir bankaya özel muamele yapılmasını istiyordu. Trump’ın neden buna inandığına ve Erdoğan’a bir iyilik yapmak istediğine bence üst düzey danışmanları da anlam veremedi.
Bill Barr yeni Adalet Bakanı olduğunda Trump ondan bu konuyla ilgilenmesini istedi. Bu uzun bir hikâye, fazla detaya girmeyeceğim.
“ADALET BAKANLIĞI GÜLEN’İN İADESİ İÇİN YETERLİ DELİL OLMADIĞINA KARAR VERDİ”
Adalet Bakanlığı yargı sürecine devam etmeye karar verdi. Şu anda bulunduğumuz nokta da bu.
Bence Trump bu karar sürecinde bir rol oynamadı. Birkaç konuşmada Erdoğan ve danışmanları Gülen’in darbe girişimine ve Erdoğan hükûmetine karşı diğer suçlara dahiliyetine dair kanıtlar göndereceklerini söyledi. Bize dosyalar gönderildi, çoğunlukla aynı dosyalar birkaç defa servis edildi. Dosyalar, Adalet Bakanlığı’ndaki yetkililer tarafından incelendi ve olası bir iade talebinin üzerinde duruldu. Suçlu iadesi anlaşmalarına göre taraflar birini iade etmeden önce bazı şartların yerine getirilmesi gerekiyor.
Adalet Bakanlığı yetkilileri Türkiye’nin sunduğu kanıtları birkaç defa inceledikten sonra bunların Gülen’in iadesi için yeterli olmadığına karar verdi. Ama bence bu çoğunlukla Adalet Bakanlığı’nın verdiği bir karardı.