Yılmaz Özdil İtalyan savcıyı yazdı: Türkiye, savcı Di Pietro'sunu arıyor...

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in yayınladığı videolar sonrası soruşturma başlatılmamasını eleştirdi. Özdil, "Türkiye, savcı Di Pietro'sunu arıyor." diye yazdı.

Yılmaz Özdil İtalyan savcıyı yazdı: Türkiye, savcı Di Pietro'sunu arıyor...

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in yayınladığı videolar sonrası soruşturma başlatılmamasını eleştirdi. Özdil, "Türkiye, savcı Di Pietro'sunu arıyor." diye yazdı.

Antonio Di Pietro.

Beş bin nüfuslu küçücük bir kasabada dünyaya gelmişti, yoksul bir ailenin çocuğuydu, çobanlık yaptı, garsonluk yaptı, park bekçiliği yaptı, bir yandan kereste fabrikasında çalıştı, bir yandan okudu, hukuk fakültesinden diplomasını aldı, savcı oldu.

42 yaşındaydı.

Milano'da görevliydi.

1992 yılıydı.

Önüne sıradan bir nafaka davası geldi.

Milano belediyesinin temizlik işleri taşeronu olan Mario Chiesa, eşini boşamıştı, nafakayı ödemiyordu, eşi de intikam için savcılığa bir ihbar mektubu yazarak, “Mario rüşvetle ihale alıyor” demişti.

Savcı Di Pietro dosya üzerinde çalıştı, kadın doğru söylüyordu, Savcı'nın talimatıyla işadamı kimliğine sokulan bir gizli polis, Mario'ya temas kurdu, belediyeden alınacak bir ihale karşılığında yedi milyon liret rüşveti verdi, Mario aldı, suçüstü yapıldı.

Yedi milyon liret, bugünkü parayla sadece üç bin euroydu.

O an için henüz kimse farkında değildi ama, sadece üç bin euroluk rüşvete suçüstü yapılarak, İtalya'yı temellerinden zangır zangır sarsan “temiz eller” operasyonu başlamış oldu.

Çünkü…

Mario Chiesa'nın bilgisayarına el koyan savcı Di Pietro gözlerine inanamamıştı, yedi bin bin kişilik rüşvet listesi çıkmıştı.

Namuslu savcı hiç tereddüt etmedi, arı kovanına elini soktu.

Mario Chiesa rüşveti topluyor, Milano belediye başkanı Paolo Pillitteri'nin banka hesabına yatırıyor, belediye ihaleleri rüşveti verenlere dağıtılıyordu.

Astronomik rakamlar vardı.

Üstelik, Milano belediye başkanı Pillitteri, İtalya'da başbakanlık yapmış olan Sosyalist Parti lideri Bettino Craxi'nin kayınbiraderiydi.

Hadisenin nerelere uzandığını gören savcı Di Pietro, kendisi gibi namuslu savcılardan ekip kurdu, Gherardo Colombo, Camillo Davigo, Saverio Borelli… Hukukun üstünlüğü için, İtalyan halkının haklarını korumak için, hayatlarını ortaya koyarak mücadeleye başladılar.

Gerçekten cesaret istiyordu, İtalya dediğin ülke adeta mafya cumhuriyetiydi, savcılar vuruluyor, havaya uçuruluyordu.

Ama, gözünü budaktan sakınmayan bu dört savcı kolları sıvadı, beş binden fazla kişi hakkında yolsuzluk davası açtılar.

Siyasetçilerden mafya babalarına, spor kulübü başkanlarından sanatçılara kadar, rüşvete bulaşmış herkesi hakim önüne çıkardılar.

Beş eski başbakan, adalet, maliye, dışişleri, sağlık ve tarım bakanları, parti genel başkanları, ayrıca 150 milletvekili hakkında dava açtılar.

Tablo korkunçtu, rüşvetin bulaşmadığı devlet kurumu kalmamıştı, her yıl beş milyar dolardan fazla rüşvet dağıtılıyordu.

Yeniden başbakanlığı aday olan Craxi'nin 100 milyon dolardan fazla rüşvet aldığı ortaya çıktı, 30 yıl hapse mahkum edildi ama, Tunus'a kaçtı, Tunus'ta ölene kadar İtalya'ya dönemedi.

Hıristiyan Demokrat parti genel başkanı, 33 defa bakanlık, yedi defa başbakanlık yapan Andreotti'nin mafya kuklası olduğu ortaya çıktı, Sicilya mafyasının “amca” dediği Andreotti'yi ABD'deki İtalyan mafyası yönetiyordu, kirli ilişkileri hakkında haber yapan bir gazeteciyi öldürttüğü iddia ediliyordu, sanık sandalyesine oturtuldu, 24 yıl hapisle yargılandı, zamanaşımıyla kurtuldu.

800 işadamı itirafçı oldu.

İnsan içine çıkamayıp intihar eden siyasetçiler, işadamları oldu.

Kapatılan partiler oldu.

Geçmişini silmek için adını değiştiren partiler oldu.

Ülke genelinde 400'den belediye meclisi feshedildi.

Yolsuzluk her şeyi kirletmişti ama, bu lağım ortamına rağmen, bağımsız yargı ve halkın vicdanı tertemiz kalmayı başarmıştı.

İtalyan halkı, savcı Di Pietro'ya ve ekibine öylesine sahip çıktı ki, ne karanlık siyasi güçlerin, ne de mafyanın gücü yetebildi.

Bütün siyasi partiler gırtlağına kadar rüşvete bulaşmışken, parlamentonun yarısı sanık sandalyesinde otururken, farklı farklı dünya görüşlerine sahip milyonlarca vatandaş, ülkenin her şehrinde savcı Di Pietro'ya destek mitingleri düzenledi.

Dünyaya ilham veren, adalet cesareti veren, namuslu siyaset için güç veren “temiz eller” operasyonu, halkın gücüyle başarıya ulaştı.

Tüm dünyada hukuk kavramının sembolü haline gelen savcı Di Pietro'nun üç düsturu vardı… “Savcılar, kendileri için değil toplum için yaşamalı, polisler hırsızlardan hızlı olmalı, hırsızlar hakimlerin atamasını yapmamalı” diyordu.

Türkiye, savcı Di Pietro'sunu arıyor.

Çünkü bu ülkenin, şehit babasına hapis talep eden, şehit annesini sanık yapan, sanatçılarımızın evini bastırtan, karikatüristlerimizi tutuklatan, 12 yaşındaki çocukları tweet attılar diye gözaltına aldırtan, kadına şiddete dur diyen kadınları karakola çektiren, yurtsever emekli amirallerimize kelepçe taktıran, hukukun üstünlüğünü savunan barolara soruşturma açan, Türkiye Cumhuriyeti'nin Tbmm'nin onurunu savunan milletvekillerine fezleke hazırlayan bir ülkeden ibaret olmadığını biliyoruz.

Buna yürekten inanıyoruz.

Hukuka, adalete, bağımsız yargıya olan inancımızı asla kaybetmiyoruz.

Mızrağı çuvala sığmayan bakanlar, ayyuka çıkmış kara paralar, gemi dolusu uyuşturucular, Susurluk türevi infazlar, oligarklarla kolkola bürokratlar, çete liderleriyle kanka paşalar, makam odalarında poz veren kriptocular, çantacı medyacılar, Netflix'i bile gölgede bırakan Dubai'den videolar…

Un var, şeker var, yağ var…

Helvayı yapacak, yerli ve milli Di Pietro'yu bekliyoruz.

Etiketler
Sedat Peker Yılmaz Özdil İtalya Savcı