Araştırmacı yazar C. Cem Oğuz, Gerçek Gündem için yazdı: Putin’in Ukrayna’da hesap hataları

"O halde, Putin’e bir çıkış yolu açacak bir dost aranıyor. Kim aday dersiniz?"

Araştırmacı yazar C. Cem Oğuz, Gerçek Gündem için yazdı: Putin’in Ukrayna’da hesap hataları

1995 senesinden bu yana önce genç bir akademisyen adayı, daha sonra da yatırım danışmanı, köşe yazarı ve televizyoncu olarak Rusya’yı takip ediyorum. Rus insanını iyi tanıdığıma inanırım, tüm bu süre zarfında toplumun her katmanından dostlar edindim. İyi kötü, Rusya’nın hemen hemen her köşesine ayak bastım. Halihazırda da Vladimir Putin Rusya’sının Rus tarihindeki yeri üzerine bir kitap yazıyorum. Diyebilirim ki, Putin geçmişte Rus gizli servisi FSB ile Çeçenistan’ın yaramaz çocuğu Ramzan Kadirov arasındaki çekişmenin tezahürü olarak bir saray darbesi gibi çok daha ciddi krizlerle yüz yüze gelmiş de olsa, (rivayete göre, neredeyse bir hafta boyunca korkudan kendini tecrit etmeyi yeğlemişti), bugün hayatının en zor günlerini yaşıyor. Çünkü bir zamanlar siyasî gücünün en kuvvetli dayanağı olan rasyonalitesini hepten yitirmiş gözüküyor.

Putin’in Ukrayna’ya kendi ifadesiyle “askerî operasyonu” (ama bence düpedüz “işgali”) daha baştan üç temel hesap hatası üzerine kurulu başladı: Birincisi, Putin önce Batı’yı, sonra da tüm dünyayı yanlış okudu. Her birey birçok parametreden etkilenerek karar verir, lâkin bu parametreler içerisinde en can alıcısı mesleğinizdir. Çünkü mesleğiniz aynı zamanda dünya görüşünüzün, yani dünyayı nasıl algılayarak dünyaya nasıl tepki verdiğinizin de dışavurumudur. Putin tipik bir KGB subayı olarak ajan provokatörlük temelinde işleyen bir dezenformasyon kampanyasının, aynı Kırım’ı ilhakında olduğu gibi Batı’yı böleceğine inandı. Zaten Batı’nın sistemin dışında bıraktığı aşırı sağcılar gibi yaramaz çocuklarını uzun süredir finanse ediyor, bu grupları Moskova’ya “müzahir” kılıyordu. Üstelik bırakın bir kenara konformist ataletini, aynı Batı iktisaden de Rusya’ya bağımlıydı; Rus doğal gazından mahrum bırakılma tehlikesiyle yüz yüze kalmış Almanya ve İtalya gibi ülkelerin kendisine meydan okuyacak radikal kararlar almaya cüret edemeyeceğine inanıyordu.

Fakat fena yanıldı. Batı, zaman zaman aşırıya/ırkçılığa kaçan yekvücut bir tepki gösterdi. Batı’nın önünde Rusya’ya sorun çıkartabilecek iki temel araç vardı: Biri modern savaşların en önemli unsurlarından biri olarak Rusya’nın vicdanlarda mahkum olmasını hızlandıracak propaganda (ki, bunun bir sonraki adımı Moskova’nın Ukrayna’ya ödeyeceği savaş tazminatıdır), ikincisi de acilen Ukrayna’ya gönderilecek güdümlü tanksavar füzeleri gibi direniş odaklı pratik silahlar (1986’dan başlayarak Stinger füzelerinin Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesini nasıl tersyüz ettiği unutulmamalıdır). Silah sevkiyatı konusunda en ürkek ülkelerden biri olan Almanya’nın bile bu konuda ne kadar hevesli açıklamalar yaptığı dikkate alınırsa, Putin’in baltayı nasıl taşa vurduğu çok daha iyi anlaşılacaktır.

PUTİN’İN GÖZDEN KAÇIRDIĞI HAYATİ AYRINTI

İkincisi, Putin Ukrayna’yı ve Ukrain halkını çok hafife aldı. Zaten aynı Çarlık Rusya’sının reaksiyoner soyluları gibi Ukrayna’nın tarihsel, hukukî ve kültürel olarak bağımsız bir devlet ya da halk olduğuna bile uzun zamandır inanmıyordu. Bu fikrini seneler önce eski ABD başkanı George W. Bush ile bir zirve esnasında paylaştığında, (siyasî cürette sınır tanımayan) Bush’u bile dumura uğratmayı başaracaktı. Ukrayna bir devlet, Ukrainler de bir halk olarak var olmadığına göre, Ukraynalılar “kurtarıcı” Rus birliklerini alkışlarla karşılayacaktı. Nitekim savaşın henüz başında Ukrayna silahlı kuvvetlerine yaptığı ayaklanma/silah bırakma çağrısı da bu naif inancının tipik, ama yanı zamanda gülünç bir tezahürüydü.

Her bir köşesini karış karış gezmiş bir insan olarak ben de Ukrayna’nın en büyük sorununun ulusal birlik yoksunluğu olduğunu geçmişte defaatle vurgulamışımdır (Hatta Donbas’ta çatışmalar devam ederken Ukrayna üzerine çektiğim bir belgeseli de bu uyarılarla bitirmiştim). Ukrayna’da gerçekten de birçok bölgesel uçurum vardır. Ancak Putin’in gözden kaçırdığı en hayatî ayrıntı, Kırım’ın ilhakıyla Donbas’taki iç savaşın Ukrayna halkının ulusal hıncını nasıl bilediğini göz ardı etmesi olmuş. Bizzat Putin Ukrayna’yı bağımsız bir devlet, Ukrayna halkını da bir ulus kılmayı başarmış, lâkin Rus halkının gözünü boyamak için kendi yarattığı propaganda canavarının tuzağına düşerek bu hayatî ayrıntının ayrımına bir türlü varamamış. Nitekim Kırım’ın ilhakında devşirilmiş ya da rüşvetle satın alınmış Ukrain subay ve askerlerinin aksine bugün cansiperane savaşan ve en önemlisi, moral üstünlüğü eline almış bir Ukrayna ordusu var (Bu durumu Ukrayna’ya Çeçen savaşçılarını gönderen “kraldan çok kralcı” Kadirov bile itiraf ediyor). Ukrayna’daki Rus azınlığın merkezlerinden biri olan Harkiv gibi bir şehirde dahi Rus ordusunun hâlâ kontrolü sağlayamamış olması bu yargının en önemli ispatı.

ÜÇ GÜNDE BİTECEĞİNE İKNA EDİLDİ

Üçüncüsü ve en önemlisi, Putin ordusunun gücünü abartmış. Kazandığı zafere rağmen Rusya’nın Ağustos 2008’de Gürcistan ile tutuştuğu savaş, Rus ordusunun acil bir modernizasyona ihtiyaç duyduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştu. Çatışmaların yaşandığı o üç kısa gün boyunca iş o kadar dramatik bir hal almıştı ki Gürcistan ve Rusya arasındaki tek geçiş olan Roki Tüneli bozularak yolda kalan Rus zırhlıları tarafından âdeta trafiğe kapatılmış, muhabere sisteminin çökmesi sonucu Rus subaylar özel cep telefonları üzerinden iletişime geçmek zorunda kalmış, Rus jetleri BUK-M1 gibi Ukrayna menşeili taşınabilir uçaksavar sistemleri tarafından avlanmıştı. Nitekim reform çabaları meyvelerini Suriye’de verdi; her şeyden önemlisi, Rus savaş pilotları Suriye’de girişilen askerî harekatlarda hatırı sayılır bir uçuş saati kaydederek büyük deneyim kazandı.

Sırtı yere gelmeyen Kızıl Ordu imajını diriltmek isteyen Putin, muhtemelen Ukrayna’daki harekâtın da üç günde biteceğine ikna edildi. Rus ordusu hızla ilerleyerek alkışlarla Kiev’e girecek, mevcut iktidarı devirip yerine kukla bir rejim getirecek ve geldiği gibi muzaffer bir edayla geri çekilecekti. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı; internete düşen görüntülerden de anlaşılacağı üzere, Ukraynalılar beklenenin ötesinde bir direniş gösterirken Rus ordusunun Gürcistan Savaşı’nda maruz kaldığı lojistik sorunların üstesinden gelinemediği ortaya çıktı. Mekanik arıza ya da yakıt yoksunluğu yüzünden Rus zırhlıları yollarda kalıyor, aç kalan Rus askerleri marketleri yağmalıyordu. Ancak her şeyden önemlisi, Napolyon’un “para”sına ilaveten bir savaşı kazanmanın elzem unsurlarından bir diğeri olan askerin moralinin Rus ordusunda dibe vurmasıydı. Tankların önüne geçen Ukrain siviller Ruslara küfredip lanetler yağdırırken Rus askerler boş gözlerle kalabalığa bakıyor, deşifre edilen telsiz görüşmelerinde de şahit olunduğu üzere kime ateş açacaklarına karar verememenin şaşkınlığını yaşıyorlardı.

PUTİN’İN SEÇENEKLERİ

Bütün siyasî kariyerini maskülen bir imaj üzerine inşa etmiş Putin’in önünde şimdi iki seçenek var: Ya Rusya’nın bütün dünya indinde zaten dibe vurduğu düşüncesiyle Rus ordusunun alışkın olduğu halı bombardımanı gibi seçenekleri (dolayısıyla sivil kayıp riskini) bile göze alıp “Kayıtsız şartsız teslim!” diyecek (ve “hasar kontrolü”nü zamana yayacak), ya da zevahiri kurtarmasına yardımcı olacak diplomatik bir çıkış yolu arayarak olası ateşkesi Rus kamuoyuna bir zafer gibi yansıtacak.

Birinci seçenek asıl yansımalarını Rus kamuoyunda gösterir ve Rus halkı asker kayıpları karşısında giderek hareketlenmeye başlar. Asker kayıpları mutlaka artacaktır, çünkü Rus ordusunun kültüründe şehir savaşı pratiği olmadığı gibi Ukrayna’nın gerilla gelenek ve yeteneği iki dünya savaşında yaşananlardan da görüleceği üzere çok güçlüdür. Nitekim Birinci Çeçen Savaşı’nda Çeçenlerin kullandığı taktiklerinden feyz alan Ukrayna idaresi de esir düşen Rus askerleri kameralar önünde anneleriyle konuşturmak gibi yöntemler ya da 200rf.com gibi siteler aracılığıyla bu koza oynuyor. Bu seçeneğin sürpriz neticesiyse, Rus halkının hareketlenmesi ve Batı’nın cenderesinin daha da daralması karşısında Rus müesses nizamının (establishment) varoluşsal çıkarlarını Putin’e rağmen korumayı göze alması olabilir.

Putin’in hâlâ reddettiğini açıklamakta tereddüt etmediği ikinci seçenekse, bir poker blöfünü gerektirir. Örneğin; Batılı ülkelerin kamuoylarının tüylerini diken diken etmeye yetecek şekilde Ukrayna’daki nükleer tesislere Rus birlikleri tarafından birkaç kaza kurşunu sıkılır, onların zaten sivil kayıplardan yılmış olan Ukrayna’ya müzakere için baskı yapması beklenir ve sözde barış masasına eli güçlü oturmanın çareleri aranır.

O halde, Putin’e bir çıkış yolu açacak bir dost aranıyor. Kim aday dersiniz?

Etiketler
Ukrayna