Erdoğan yargısının ustalık eseri: Kaşıkçı cinayetinin yargılaması 'katillere' havale
Kaşıkçı cinayeti davasının Suudi Arabistan'da görülmesi talebine Adalet Bakanlığı'ndan yeşil ışık geldi. Erdoğan cinayetinden ardından seneler boyunca Suudi yargısını eleştirmiş ve üstü kapalı bir şekilde cinayetten Veliaht Prens MbS'yi sorumlu tutmuştu
GERÇEK GÜNDEM
"Bu ölümün bütün yönleriyle aydınlatılıp aydınlatılmayacağı çocuklarımızın nasıl bir dünyada yaşayacağını belirleyecek"
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ait olan bu sözler Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda vahşi şekilde katledilen gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın ölümünün birinci yılında Washington Post'ta yayınlanan Erdoğan imzalı makalede yer almıştı.
Yazının yayınlanmasının üzerinden yaklaşık iki buçuk yıl geçti ve Türkiye'de devam eden Kaşıkçı cinayeti davası kapanma noktasına geldi. Davaya bakan savcı, yargılamanın durdurularak dosyanın Suudi Arabistan yargısına teslim edilmesini istedi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise "Görüşümüzü bugün göndereceğiz. Bu yargılamanın, davanın nakli konusunda bakanlık olarak olumlu görüş bildireceğiz" ifadeleriyle dosyanın Suudi Arabistan'a sevkine yeşil ışık yaktı.
Oysa ki Erdoğan, 2019'da kaleme aldığı yazıda şu ifadeleri kullanıyordu:
"Suudi Arabistan'daki mahkeme süreci hakkında birçok soru işareti bulunduğu bir sır değil. Mahkemeyi çevreleyen neredeyse tam bir şeffaflık yokluğu, duruşmaların kapalı yapılması ve Kaşıkçı'nın katillerinin fiilen serbest oldukları iddiaları uluslararası toplumun beklentilerini karşılamıyor ve Suudi Arabistan'ın itibarını zedeliyor."
KAŞIKÇI DOSYASI NEDEN SUUDİ ARABİSTAN'A GÖNDERİLİYOR?
Kaşıkçı cinayetinin ardından sıklıkla üstü kapalı bir şekilde Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'a yüklenen ve yıllar boyunca konunun peşini bırakmayacaklarını ve gerekiyorsa uluslararası yargıyı harekete geçireceklerini söyleyen Erdoğan'ın bu 'U dönüşü' ise sürpriz değil.
Zira 2022'yi dış politikada normalleşme yılı ilan eden Erdoğan yönetiminin ilk çaldığı kapılar Körfez'deki BAE ve Suudi Arabistan yönetimleri olmuştu.
Erdoğan'ın BAE ve Suudi Arabistan'la ilişkileri normalleştirme çabası birçok kişi tarafından Türkiye'nin içerisinde olduğu ekonomik krizin etkilerini hafifletme çabası olarak yorumlanmıştı.
Ancak Suudi Arabistan'la yürütülen normalleşme çabalarının tıkandığı nokta Cemal Kaşıkçı davası oldu. Hatta Erdoğan'ın Doha'ya düzenlediği ziyarette aynı anda Doha'da bulunan Muhammed bin Selman'la bir görüşme yapmak istediği ancak Suudi veliaht prensin görüşmenin ön şartı olarak Erdoğan'ın bir daha Kaşıkçı cinayetiyle ilgili konuşmamasını sunduğu iddia edilmişti.
Erdoğan, Doha ziyaretinden gündeler sonra şubat ayında Suudi Arabistan'a bir ziyaret düzenleyeceğini açıklamıştı. Ancak şubat ve mart geldi, geçti, Erdoğan'ın Riyad gezisi gerçekleşmedi.
SUUDİ ARABİSTAN'DA YAPILAN YARGILAMADA NELER YAŞANDI?
Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesinin ardından uluslararası baskılar neticesinde Suudi Arabistan'da yürütülen yargılama süreci 13 ayda tamamlanmış ve 5 kişiye idam cezası verilmişti.
Ancak temyiz mahkemesi 8 sanığa verilen cezaları hafifletmiş, tüm idam kararları 20 yıl hapis cezasına çevrilmişti. Diğer üç sanık ise 10 ve 7'şer yıl ceza almışlardı.
Suudi Arabistan yargısının hiçbir sanığın kimliğini açıklamaması ve duruşmaların şeffaflıktan uzak bir şekilde gerçekleştirilmesi davada kimlerin yargılandığı ve cezalandırıldığı yönündeki şüpheleri kuvvetlendirmişti.
Ancak Suudi Arabistan'da yapılan yargılamada cinayeti planladığı ve yönettiği iddia edilen Veliaht Prens Muhammed bin Selman'a yakın isimlerden Kraliyet Danışmanı Suud el-Kahtani, eski İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed Asiri ve Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosu Muhammed el-Uteybi'ye herhangi bir suçlama yöneltilmedi.
The Guardian'ın geçtiğimiz aralık ayında Suudi istihbaratına dayandırdığı haberinde ise İstanbul'a gelen suikast ekibinin en az 3 üyesinin Riyad'da 'yedi yıldızlı' villalarda lüks bir yaşam sürdüğünü öne sürmüştü.