'Trump-Erdoğan ilişkisi bir daha eskisi gibi olamayacak'
Hürriyet yazarı Cansu Çamlıbel, New York Times'ta yayımlanan makaleyi aktardı.
Hürriyet yazarı Cansu Çamlıbel, New York Times'ta yayınlanan Trump yönetiminden üst düzey bir yetkilinin imzasız basılması koşuluyla kaleme aldığı makale üzerinden ABD, Türkiye okuması yaptı.
Yazar, Türkiye ve ABD arasında krize neden olan papaz Bronson meselesini Trump'ın kasımda gerçekleşecek seçim öncesi kullandığı ve meseleyi çözmek istemediği yönünde bir kanaatin olduğunu belirtti. Çamlıbel'e göre, Türkiye'deki bu kanaatin aksine ABD'de Trump'ın Brunson krizini kişisel gurur meselesi yaptığı, Temmuz 2018’de yaşanan kırılmadan sonra Trump-Erdoğan ilişkisinin bir daha hiç eskisi gibi olamayacağı görüşü mevcut.
"Cumhurbaşkanı Erdoğan da teslim etmiş olmalı"
Washington’daki hava ile Türkiye kamuoyunda çok alıcısı olan ‘iki lider görüşürse gerilim biter’ görüşü arasında ciddi bir tezat olduğunu yazan Çamlıbel, "Zaten 22 Eylül’de BM Genel Kurulu toplantıları için New York’a gelecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ziyaret sırasında Trump’tan bir randevu talebinde bulunmadığını kendisi açıkladı. Meselenin Trump açısından böylesine kişiselleştiği bir ortamda bir yüzleşmenin daha da istenmedik sonuçlara yol açabileceğini Cumhurbaşkanı Erdoğan da teslim etmiş olmalı" dedi.
Cansu Çamlıbel'in "Ankara'nın Trump realitesi ile imtihanı" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
"Beyaz Saray’daki direnişin parçasıyım’ başlıklı makale özetle ‘odadaki yetişkinlerin’ Trump’ın fevri ve ilkesiz kararlar almasını önlemek için bir direniş ittifakı kurduklarını anlatıyor.
Kimilerinin Trump’a yönelik bir çeşit derin devlet operasyonu ya da üstü örtülü darbe girişimi olarak yorumladığı ‘sessiz direniş’ hareketinin bir üyesi tarafından yazılanların benim gibi Washington’da görev yapan gazeteciler açısından şok edici bir yanı yok. Makalede detaylandırılan, geçen yıldan beri Amerikan yönetiminde görev yapan Farklı kurumlardaki farklı düzeylerde pek çok yetkiliden mahrem sohbetlerde bizzat dinlediğim yorumlarla tamamen örtüşen bir tablo. Özellikle Pentagon ve Dışişleri’ndekilerin hayatı, Beyaz Saray içindeki sessiz direnişçilerle işbirliği yaparak kritik dosyalar üzerindeki olası Trump etkisini azaltmaya çalışarak geçiyor.
New York Times makalesini bir kez de Trump’ın Washington’ında Türkiye dosyasının nasıl ele alındığını – ya da daha doğrusu alınamadığını – zihninizde canlandırmaya çalışarak okumanızı öneririm.
Brunson krizi koptuğundan beri Amerikan Dışişleri Türkiye dosyasının direksiyonunu bugüne kadar hiç olmadığı kadar Trump’a kaptırmış durumda. Ve hayata hala işadamı gözlüğünden bakan Trump için mesele verdiğinin karşılığını alamamış olmakta kilitlenmiş gözüküyor. Bu saatten sonra ‘Biz Ebru Özkan’a karşılık Brunson demedik. Siz yanlış anlamışsınız’ diye izah etmeye çalışmanın hiçbir anlamı yok.
Trump ve Pence ikilisinin Brunson’ın tutukluğundan kasımdaki ara seçimler öncesi nemalanmak istediği o nedenle de çözüme yönelik bir arayışa aralık kapı bırakmadığı Türk tarafında yaygın kanaat. Ancak Trump’ın Brunson krizine dair ruh halini bilenler işin Başkan için her şeyden çok kişisel bir gurur meselesine dönüştüğünü anlatıyor. Dahası Amerikalı kaynaklarım bir noktada uzlaşma sağlansa dahi Temmuz 2018’de yaşanan kırılmadan sonra Trump-Erdoğan ilişkisinin bir daha hiç eskisi olamayacağı düşüncesinde.
Özetle Washington’daki hava ile Türkiye kamuoyunda çok alıcısı olan ‘iki lider görüşürse gerilim biter’ görüşü arasında ciddi bir tezat var. Zaten 22 Eylül’de BM Genel Kurulu toplantıları için New York’a gelecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ziyaret sırasında Trump’tan bir randevu talebinde bulunmadığını kendisi açıkladı. Meselenin Trump açısından böylesine kişiselleştiği bir ortamda bir yüzleşmenin daha da istenmedik sonuçlara yol açabileceğini Cumhurbaşkanı Erdoğan da teslim etmiş olmalı."