Fırat’ın doğusunda tehlikeli gelişmeler

Sözcü yazarı Saygı Öztürk, Fırat'ın doğusundaki gelişmeleri köşesine taşıdı.

Fırat’ın doğusunda tehlikeli gelişmeler

Saygı Öztürk, bugünkü yazısında, "Güneyimizde ciddi anlamda Türkiye'nin bekasını tehdit edecek bir oluşumla karşı karşıyayız." ifadelerini kullandı.

Öztürk'ün yazısı şöyle:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Fırat'ın doğusuna da bir gece ansızın girebiliriz” sözlerini sıkça tekrarlıyor. Bu sözlerin psikolojik etkisi oluyor ama ABD desteğiyle, Suriye'nin kuzeyinde 60 bin kişilik ordu kuruldu. Bu sayı daha da artırılacak.

Şöyle bir kural var: Savunana üç katı bir güçle saldırmanız gerekir. Eğer, 60 bin kişiyse sizin çok büyük bir güçle saldırmanız gerekecek. ABD, bir taraftan bölücü örgütle kol kola, bir taraftan da örgütün lider kadrosunun yakalanması için para ödülü koyuyor. Bu oyunlara neyse ki artık gelinmiyor, ABD'nin her sözüne itibar edilmiyor.

YAPIYI KÖKLEŞTİRDİ

ABD, IŞİD bahanesiyle, bölgede askeri, siyasi-idari yapıyı kökleştiriyor. ABD, Fırat'ın doğusunda bir taraftan hızla hava üsleri inşa ederken, bir taraftan da radar sistemlerini kuruyor, hava sahasının kontrolünü sağlayacak alt yapıyı hazırlıyor. Muhtemelen ikinci aşamada da ‘uçuşa yasak bölge' ilan edecektir.

ABD tarafından terör örgütüne gönderilen silah ve teçhizat ile verilen eğitime, küresel desteğe, siyasal hamlelere baktığımızda; güneyimizde ciddi anlamda Türkiye'nin bekasını tehdit edecek bir oluşumla karşı karşıyayız. ABD'nin, Fırat'ın doğusuna Türkiye'nin olası müdahalesini önlemek amacıyla yaptıklarına bakalım:

*IŞİD terör örgütü tehdidi bahanesiyle zaman kazanarak, YPG/PKK'yı sözde düzenli ordu düzeyinde teşkilatlandırıyor, asker sayısını artırıyor.

*Uluslararası desteği almayı sürdürerek, oluşturdukları siyasi-idari yapıyı kökleştiriyorlar.

SİLAHLI GÜCÜ İMHA

Gelişmeleri yakından izleyen Genelkurmay Başkanlığı eski İç Güvenlik Dairesi Şube Müdürü Kurmay Albay Ünal Atabay, “Fırat'ın doğusunda hedefimiz; coğrafi bölge değil, hasmın silahlı gücü olmalıdır” diyor ve konuyu şöyle açıyor:

“Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatı ile örgüte büyük bir kayıp verdirilmiş ise de bu harekatlarla sadece coğrafi bir alanın kontrolü sağlanabilmiştir. Örgütün imhası sağlanmadığı için her geçen gün artan bir seyirle tehdit olma vasfını, siyasi-idari otorite tesis etme gücünü koruyor. Fırat'ın doğusunda terör örgütünün tertiplenmesi, silah ve teçhizatı, bölgede oluşturulan siyasi-idari yapılanma üzerindeki gücü, küresel güçlerle olan işbirliği ortak değerlendirildiğinde; hasmın imhası hedeflenmeden bölgede kalıcı bir istikrarın tesisi mümkün görünmüyor.”

AĞIRLIK MERKEZİ

Fırat'ın doğusuna olası müdahalede “Hasmın silahlı gücünün imhası, coğrafi bir alanın ele geçirilmesi/kontrolü, siyasi yapının çökertilmesi, bir hattın/kuşağın veya bir şehrin kontrolü, ana ikmal hattının kesilmesi” gibi kriterlerden birisi ağırlık merkezi olabilir. Eğer Fırat'ın doğusuna 2017 yılında veya 2018 yılı başlarında bir harekât icra edilmiş olsaydı, o günün koşulları gereği ağırlık merkezi, belki coğrafi bir alanın ele geçirilmesi/kontrolü şeklinde olabilirdi.

Ünal Atabay da, “Harekatın ağırlık merkezi, YPG/PKK silahlı gücün imhasını hedefleyen konsept olmalı. Terör örgütünün ABD destekli kazandığı silah kapasitesi ve küresel güçlerin oluşturduğu alt yapısı itibarıyla tehdidin ulaştığı boyut birlikte düşünüldüğünde, ağırlık merkezi coğrafi bir alanın kontrolü yerine, silahlı gücün imhasını hedefleyen bir konsept olmalı. Silahlı gücün imhasında amaç; hasmın üzerinde kalıcı bir etki yaratarak terör koridorunu tekrar canlandıramayacak hale getirmektir” diyor.

TEHDİT DEVAM EDER

Sıkça gündeme getirilen “Fırat'ın doğusunda ve sınır hattında güvenlik bölgeleri tesis edilmeli” görüşü, askeri anlamda “Ara hedef” olarak kabul ediliyor. Bu da terör örgütünün askeri kapasitesini ortadan kaldırmıyor. Kaldı ki, bu bölgelerin daha güneyinden yine bir terör koridoru tesis edilmesi ihtimali de mümkün. Gelinen noktada esas tehdit, YPG/PKK terör örgütü silahlı gücünün varlığıdır. Bunun ortadan kaldırılması sağlanmadıkça, terör koridorunun oluşması ve Akdeniz'e inmesi yönündeki tehdit devam edecek.

Siyasi ve askeri koşulların olgunlaştırılmasının ardından YPG/PKK'nın silahlı gücünün imhasını hedef alan kesin sonuçlu bir harekâta, askeri kaynaklar “Türkiye'nin bekası için tartışmasız bir zorunluluk” olarak görüyor.

Yazıyı Sözcü'de okumak için TIKLAYIN