'Türkiye S-400 alımında ‘Mütekabiliyet Esası’ kapsamında adım atmalı'
Strateji Uzmanı Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu, ABD Başkanı Trump’ın yönetim tarzı dikkate alındığında, Türkiye’yi olumsuz etkileyecek ekonomik adımların geleceğine dikkat çekti.
Strateji Uzmanı Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu, ABD Başkanı Trump’ın yönetim tarzı dikkate alındığında, Türkiye’yi olumsuz etkileyecek ekonomik adımların geleceğine dikkat çekti.
Babüroğlu, "Türkiye S-400 alımında kararlı ise, 'Mütekabiliyet Esası' kapsamında bir adım atmalı" dedi.
İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Strateji Uzmanı Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Türkiye arasında yaşanan 'S-400 krizi'nde Washington, 'F-35 yaptırımlarıyla' karşılık vermeye hazırlanmasını değerlendirdi. Dr. Naim Babüroğlu, "ABD öteden beri bu yaptırımları dillendiriyordu. Bu kez, bir mektupta sıralamış oldu. Bağımsız bir ülke olarak Türkiye’nin elbette S-400 sistemini alma hakkı var. Ancak, Türkiye bir NATO üyesi ve Rusya’dan stratejik düzeyde bir silah sistemi aldığında, bazı maliyetlerin olacağı beklenmeli. Yani, ABD ve NATO, Türkiye’nin S-400 sistemini alması durumunda ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalacağını söylüyorlar. ABD Başkanı Trump’ın yönetim tarzı da dikkate alındığında, Türkiye’yi olumsuz etkileyecek ekonomik adımları da atacağını hesaba katmak gerekiyor" diye konuştu.
Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı ekonomik sorunlara dikkat çeken Dr. Babüroğlu, "Doğu Akdeniz’de enerji ve güç mücadelesinde ABD’nin karşı cephede yer alması; Suriye’de Fırat’ın doğusunda oluşturulması öngörülen Güvenli Bölge-Tampon Bölge; Fırat’ın batısında Türkiye’nin var olan askeri varlığı; İdlib’in geleceği; Suriye’de Menbiç ve Fırat’ın doğusunda ABD’nin desteklediği PYD/PKK terör örgütünün varlığı; Kuzey Irak’ta PKK terör örgütünün durumu; Karadeniz’de güç mücadelesi; ABD’nin İran’a olası operasyon girişimleri. Ortaya çıkan bu stratejik resimde, Türkiye’nin çevresinde tehdit üreten bir coğrafya var. S-400’ün Türkiye’ye konuşlandırılmasının başlamasıyla birlikte, ABD’nin ve NATO’nun her cephede gerginliği tırmandıracağını görmek sürpriz olmayacak. Bununla beraber, F-35, Türkiye’nin bölgedeki ağırlığı ve caydırıcılığı yönünden, 2020’den itibaren TSK için kritik önemde" ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE NE YAPACAK?
Babüroğlu bundan sonra Türkiye’nin neler yapabileceğini de şöyle sıraladı:
"Türkiye, ABD Savunma Bakanı’nın gönderdiği bu mektuba, 'Mütekabiliyet Esası' çerçevesinde bir adım atacaktır. Rusya’dan S-400 sistemini alma kararlılığı devam edecekse, bu durumda, ABD’de F-35 Savaş Uçağı eğitimi gören personel, 31 Temmuz 2019 tarihi beklenmeden geri çağrılmalıdır. Peki, tarih tekerrür eder mi? Yıl 1975, 25 Temmuz. 1974’te uyguladığı silah ambargosunu kaldırmadığı için, ABD’nin Türkiye’deki 21 üs ve tesisi kapatılmıştı. Üs ve tesislerde ABD’nin beş bin sivil ve asker personeli vardı. Bu durumda, Türkiye’nin Rusya ve İran’la işbirliğini artırarak, tehditlere karşı koyabilecek politika ve stratejilerin belirlenerek geliştirilmesi en doğru yöntem. Suriye için, Adana Mutabaktı’nı aktif duruma getirmek ise önemli bir kilometre taşı olacak. S-400 düne kadar etkili bir silah sistemiydi, şimdi ise bir tehdit durumuna geldi."
MEKTUPTA YER ALAN YAPTIRIMLAR
ABD Savunma Bakanı Vekili Patrick Shanahan'ın, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'a gönderdiği mektup ile ilgili ise şunları paylaştı:
"Mektupta, ABD’de F-35 Savaş Uçağı eğitimi alan 42 Türk personelinin 31 Temmuz 2019’a kadar eğitimlerinin sonlandırılması, Türkiye’nin F-35 Savaş Uçağı eğitimi için Kasım ayına ABD’ye göndereceği 34 personelin ABD’ye gitmesinin durdurulması, Türkiye’nin F-35 Savaş Uçağı toplantılarına davet edilmemesi, Türkiye’nin F-35 Savaş Uçağı üretim projesinden çıkarılması, bu kapsamda Türk şirketlerine yeni siparişlerin durdurulması, Türkiye’nin CAATSA (ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) yaptırımlarının uygulanması, Türkiye’nin ABD ve NATO ile ilişkilerinin olumsuz etkilenmesi yaptırımları yer alıyor."