İnsanlık dışı politikaların faturası... Akdeniz göçmenler için ölüm denizi haline geldi: 10 yılda 25 bin can kaybı
Akdeniz’de son 10 yılda 25 binden fazla mülteci hayatını kaybetti. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve Yunan İltica Servis eski çalışanlarından, Atina Barosu avukatı Velentza, Yunanistan’daki tekne faciası ve göçmen sorunuyla ilgili Gerçek Gündem’e konuştu.
GERÇEK GÜNDEM - Yunanistan'ın batısındaki Pylos kenti açıklarında 14 Haziran günü meydana gelen tekne faciasının ardından yüzlerce kişi hala kayıp.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ofisi, yaklaşık 500 göçmenin kayıp olduğunu söylüyor.
Şu ana kadar sadece 104 kişi sağ olarak kurtarılabildi ancak kurtulanların hiçbiri geminin ambarında tutulduğu iddia edilen kadın ya da çocuklardan değil.
Yunan sahil güvenliğinin olaya müdahele etmemesi ve göçmenleri neden daha önce kurtaramadığı konusunda ise tartışmalar devam ediyor.
Akdeniz'de zor durumdaki mülteciler için yardım hattı olan Alarm Phone, gemidekilerin yardım için kendileriyle temasa geçmesinin ardından yerel saatle 17.53’te Yunan makamlarını uyardığını söylüyor.
Yunan sahil güvenliğinin teknenin İtalya'ya doğru yol aldığı ve mültecilerin kurtarılmayı reddettiği yönündeki iddialarının aksine, teknenin kaza öncesi denizde yaklaşık 7 saat boyunca hareketsiz beklediği de ortaya çıktı.
Ayrıca, sahil güvenlik önce tekneye halat bağladığını reddetti ancak hayatta kalan kişilerin ifadeleriyle çeliştiği için batan tekneye kısa süreliğine halat bağladığını kabul etmek zorunda kaldı.
Son zamanların en büyük göçmen teknesi faciasının ardından açılan davada ise yaşları 20 ile 40 arasında değişen 9 Mısırlı vatandaşa, "yasa dışı göç organize etmek", "insan kaçakçılığı", "suç örgütü oluşturmak" ve "taksirle adam öldürmek” suçları yöneltildi.
“ÖNCEKİ KAZALARDA BU KADAR ÖLÜ VE KAYIP YAŞANMAMIŞTI”
Gerçek Gündem’in sorularını yanıtlayan Atina Barosu avukatı ve uluslararası göç, mülteci politikaları, insan hakları araştırmacısı Christina Velentza, tekne faciasının 2016 yılında Türkiye-AB arasında imzalanan anlaşmadan bu yana Avrupa Birliği (AB) tarafından kasıtlı uygulanan şiddetli politikaların sonucu olduğunu söyledi. Velentza, bu tür gemi kazalarının çok sık meydana geldiğini ancak önceki kazalarda bu kadar çok sayıda ölü ve kaybın olmadığını belirtti:
“Raporlar, yaklaşık 100 çocuğun teknenin ambarında kilitli kaldığını söylüyor. Sahil Güvenlik, üç imdat çağrısı aldı. Yunan Sahil Güvenlik gemisinin alabora olmadan önce tekneyi halatla çektiği de ortaya çıktı ve bunu kabul ettiler, ancak kazanın bir faciaya yol açtığını hala reddediyorlar.”
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER VERİLERİNE GÖRE AKDENİZ’DE SON 10 YILDA 25 BİNDEN FAZLA GÖÇMEN BOĞULDU
Önceden Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Yunan İltica Servisi ve Avrupa Birliği Dış İlişkiler Servisi’nde de çalışan Velentza, 2023 yılında Akdeniz’de 441 mültecinin boğularak hayatını kaybettiğini söyledi.
Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2022 yılında Akdeniz’deki ölü ve kayıp sayısı bin 929. Yunanistan, İtalya, İspanya ve Malta’ya deniz yoluyla gelenlerin sayısı 143 bin 154 iken, karadan gelenlerin sayısı 7 bin 564.
Son 10 yılda ise Akdeniz’de 25 binden fazla mülteci ve sığınmacı boğularak yaşamını yitirdi.
Avrupa Birliği’nin kasıtlı olarak uyguladığı politikaların değişmesi gerektiğini belirten Velentza, Avrupa’nın sistemini de değiştirmesi gerektiğini ifade etti. Velentza, “İnsan hayatının ve onurunun ihmal edilmesine öncelik veren bu utanç verici sistem son derece sorunludur. Politikalar, bu insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleyi, aşağılanmayı ve ölümü normalleştirip doğallaştırıyor” dedi.
Velentza, mülteci ve göçmenlerin korunmasına ilişkin AB’nin tüm ülkelerine büyük sorumluluk düştüğünü vurguladı:
“Yunanistan ve diğer üye ülkeler, AB ülkelerinden sorumluluk paylaşımı olmaksızın kriz durumlarında yalnız bırakıldıkları sürece, mültecilerin korunmasına yönelik çabalar boşa gidecek.”
“MÜLTECİLER İÇİN İNSANİ VİZE SAĞLANMALI”
Avukat ve araştırmacı Velentza, sınırların şiddet kullanılarak kapatılmasının ciddi ahlaki ve hukuki sorunları da beraberinde getirdiğini dile getirdi. AB’nin caydırma politikasından vazgeçmesi gerektiğini belirten Velentza, “Avrupa Birliği, yasal ve güvenli yollar geliştirmeyi hedeflemeli. Mülteciler için ilgili elçiliklerde insani vize sağlamalı” diye konuştu.
Velentza, Yunanlıların özellikle de sol ve anti-faşist hareketlerin insan hakları ihlallerine karşı çok hızlı tepki verdiğini belirtti. Avukat, aynı durumun Yunanistan’ın iç meselelerinde de yaşandığını söylüyor:
“Yunanlılar siyasi ve sosyal konularla ilgili protesto kültürüne sahipler. Yunan toplumunda hala dayanışma, birlik ve empati hakim.”
Ancak Velentza, tekne faciasından sonra Yunanistan’da başlayan protestoların Avrupa’nın diğer ülkelerine yayılacağından şüpheli:
“Avrupa'daki aşırı milliyetçi ve nefret söylemi göz önüne alındığında, bu utanç verici AB politikası ve devlet suçlarına karşı öfkenin tekrar yaygınlaşacağından şahsen şüpheliyim. İtalya, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde açık sınırları ve mülteci haklarını savunan bazı aktivistler gördük ancak bunlar çoğunlukla sosyal medya ve yerel inisiyatifler aracılığıyla organize ediliyor.”
“TÜRKİYE, ‘GÜVENLİ ÜÇÜNCÜ ÜLKE’ KRİTERİNİ YERİNE GETİRMİYOR”
Velentza, Türkiye-AB arasındaki anlaşmayı siyasi bir pazarlık olarak değerlendiriyor. Bu anlaşmayla AB mültecilere ev sahipliği yapma ve koruma sorumluluğunu Türkiye’ye devrederken, Türkiye ise bunu vize serbestisi sürecini hızlandırmak için bir araç olarak görüyor:
“2015-2016'dan bu yana, hem Yunanistan hem de Türkiye, günah keçisi olarak kullanıldı. Siyasi ve ekonomik bir kriz yaşayan Türkiye ise mültecilerin Avrupa topraklarına girmesini önlemek için siyasi olarak kullanıldı. Böylece, mülteciler Türkiye'ye sığındı.”
Türkiye-AB Bildirisi kapsamında Yunan adalarından göçmenlerin geri gönderilmesinin Mart 2020’den bu yana askıya alındığını belirten Velentza, Türkiye’nin ‘güvenli üçüncü ülke’ yasal kriterini yerine getirmediğini söyledi. Velentza, “Türkiye’deki hukukun üstünlüğü ve insan hakları konusundaki endişeler artıyor" dedi.
Kaynak: Haber Merkezi