Suriyeli çocuklar eğitimde travmaya maruz bırakılıyor!

Okul çağındaki Suriyeli çocuklar eğitim sürecinde uyum sorunuyla karşılaşırken okulun ardından çalışarak ailelerinin geçimine katkı sağlamaya çalışıyorlar.

Suriyeli çocuklar eğitimde travmaya maruz bırakılıyor!

Suriyelilerin 2011 yılından beri Türkiye’ye göç etmeye başlamasıyla birlikte, tarihimizin en büyük göç hareketlerinden biri gerçekleşmiş oldu.

Birgün'den Seda Balmumcu'nun haberine göre; Türkiye’de kayıtlı bulunan 3 milyonu aşkın sığınmacının yüzde 47’si 0-18 yaş aralığında. Suriyelilerin yaşadıkları tüm problemlerin yanı sıra çocuklar eğitim alanında da ciddi travmalara maruz bırakılıyor. Dil bilip bilmediğine bakılmaksızın sürekli Türkçe eğitim alan çocuklar, uyum sağlayamıyorlar.

Suriyeli öğrencilerin yaşadığı problemlere ve uyum sürecinin nasıl yanlış yürütüldüğüne ilişkin öğretmen Murat Durmuş açıklamalarda bulundu.

Şu an ilkokul 3. Sınıf öğretmeni olan Durmuş, “Yalnızca anadilini konuşarak iletişim kurabilen çocuklar Türkçe eğitim alıyor. Bu en büyük problemlerden biri. Başlarda AB fon vererek geçici eğitim merkezlerinin kurulmasını sağladı. Gelen öğrencilerin bir kısmına dil eğitimi vermeye başladılar ancak 1.5 yıl sürdü. Sembolik bir eğitimin ardından bu merkezler kapatıldı ve çocuklar seviyelerine göre değil, yaşlarına göre sınıflara gönderildi” diyor.

Hiçbir uyum, oryantasyon, beceri, dil faktörlerini gözetilmeden çocuğun yaşı Türkiye şartlarına göre 4. Sınıfa denk düşüyorsa o sınıfa yazdırıldığını belirten Durmuş, Bu çocukların dil bilmedikleri için hiçbir şey yapmadan sınıfta saatlerce oturduklarını söylüyor ve “Zaten geldikleri yerden ciddi travmalarla geliyorlar bu durum da travmalarını pekiştiriyor” diye ekliyor sözlerine.

En büyük problem uyum süreci

Sınıfında 4 tane Suriyeli öğrenci olduğunu söyleyen Durmuş, en büyük problemin uyum sürecini aşamamaları olduğunu ve kendisinin de Arapça bilmediği için iletişim kuramadığını söylüyor. “Ancak Arapça ve Türkçe bilen öğrenciler bulup o şekilde diyalog kurmaya çalışıyorum bu da ne kadar sağlıklı bir iletişim olabilir ki?” diye soruyor.

Eğitimci olarak bu çocukların daha iyi bir eğitim alması için taleplerini şöyle sıralıyor:

♦ Öncelikle çocukların yaşadığı aile ortamı da dahil olmak üzere travmalarını atlatıp, uyum sağlamaları için bir psikolog, sosyal bilimci ve öğretmen eşliğinde oryantasyon sürecinin başlaması lazım.

♦ Daha sonra öğrencilere iki dilli bir eğitim verilmesi gerekiyor. Ancak devlet bu konuda yeterli desteği vermediği için oryantasyon eksikliği söz konusu.

♦ Bu çocukların yaşlarına değil de eğitim seviyelerine bakarak eğitim alması lazım. Bu da devlet okullarındaki normal sınıflarda olabilecek bir şey değil.

♦ AB’nin gönderdiği paralar yanlış uygulamalara harcanıyor. Kitap basıyorlar ancak kitaplar bu çocukların seviyesine uygun değil. Servis sistemi koydular evi 10 metre mesafede olan da bu servise binip geliyor. AB’nin verdiği paraları buralara harcamak yerine çocukların oryantasyonuna harcamaları gerekiyordu.

Aileler teslim olmuş

Ailelerin de Türkçe bilmediğini belirten Durmuş sözlerini şöyle sürdürüyor: “Öğretmen aile ile de iletişim kuramıyor. Mesela bir öğrencim düşüyor ama gelip, ‘Ben düştüm yardım eder misin?’ diyemiyor. Mesele sadece eğitim de değil ki… Bu çocuklar daha çok küçük tuvalet ihtiyacı, beslenme ihtiyacı oluyor, oyun oynamak istiyorlar ancak sorun yaşıyorlar. Öğretmen bir konu ile ilgili resim çizin diyor, çocuk bunu anlamıyor ki anlamadığı şeyi nasıl çizsin?”

Ailelerin ve çocukların yaşadıkları problemlere karşı nasıl bir savunma mekanizması geliştirdiklerini sorduğum Durmuş, “Burada ne olursa o duruma teslim olmuş durumdalar. İtiraz etmiyorlar, sıkıntılarını dile getirebilecek çözümler üretemiyorlar, örgütlü değiller. Aileler çaresiz durumdalar. Çok kötü koşullardan geldikleri için buradaki bu koşullar bile onlara iyi geliyor” diyor.

Okuldan işe…

Ekonomik durumları nedeniyle yarım gün olan okuldan sonra henüz 10-11 yaşında olan çocukların dersten sonra konfeksiyon atölyesinde, dönercide çalıştıklarını belirten Durmuş, “Kılık kıyafetlerinden, beslenme saatlerimizde getirdikleri yemeklerden ekonomik durumlarının kötü olduğu anlaşılıyor” diyor ve diğer öğrencilerin ve velilerin yaklaşımlarından şöyle bahsediyor:

“Türk öğrencilerin ötekileştirici, dışlayıcı bir tavırları yok ancak anlaşamadıkları için uyum da sağlayamıyorlar. Velilerin tepkisi de sadece kendi çocuklarının eğitiminin de geri kalmasına yönelik. Bir bakıma da haklılar çünkü model yanlış işleyince tüm çocuklar mağdur oluyor. Suriyeli çocuklarımızın öncelikle farklı sınıflarda uyum sürecini destekleyici eğitimler almaları ve seviyelerine göre sınıflara yerleştirilmesi gerekiyor”

Sınıfında sadece Suriyeli değil, Afgan, Özbek, Tatar öğrencilerin de olduğunu belirten Durmuş, yabancı çocuklarım aynı problemleri yaşadıkları için birbirlerini daha çok koruyup kolladıklarını belirtiyor ve sözlerini şöyle sonlandırıyor:

“MEB, bir Türk öğrenci nasılsa aynı seviyede eğitim vermeye çalışıyor. Bu mümkün değil ve sınıfta kalmak gibi bir şey de söz konusu olmadığı için okuma yazma bilmeden sınıf atlıyorlar. Bu çocuklar henüz küçük ancak ortaokul ve liselerde daha da büyük problemler yaşayacaklar.”

Etiketler
Okul Suriye