Cumhuriyetin 96. yılında ekonomik karnemiz: Tarımdan uzaklaştık, sermaye piyasasında yokuz
Habertürk yazarı Abdurrahman Yıldırım, Cumhuriyetimizin 96.yılında Türkiye'nin ekonomisindeki sorunları yazdı.
Abdurrahman Yıldırım, bugünkü "Cumhuriyetin 96. yılında ekonomik karnemiz" başlıklı yazısında, "Herhalde geçmişten çıkartacağımız bazı sonuçlar olacak ve önümüzdeki dönemde aynı hataları yapmamaya, eksikliklerimizi tamamlamaya çalışacağız." dedi.
Yıldırım'ın yazısı şöyle
Piyasa analizleri, ekonominin izlenip aktarılması konuları günlük ve kısa vadeli değerlendirmeler, bunu da her zaman yapıyoruz. Cumhuriyet’in 96 yıl dönümünü ise uzun vadeli değerlendirme yapmaya iyi bir fırsat. Bir asra yakın dönemde yaptıklarımız ve yapamadıklarımızın üzerinden şöyle bir geçebiliriz.
EĞİTİMDE NOTUMUZ KIRIK
-Cumhuriyet bir asrı geride bırakırken eğitimde asgari bir ilerleme sağladı. Okuma yazma oranı artık yüzde 90’ı geçti. Bunda Köy Enstitüleri’nin katkısı yüksek. Ancak bu sistemi sürdürmedik ve kendi irademizle kapattık.
-Meslek okullarında da pek varlık gösteremedik. Son 30-40 yıldır üniversite eğitiminin içini boşalttık. Eğitimdeki notumuz kırık sayılır. Halbuki en büyük atılımı genç bir devlet olarak bu alanda göstermemiz lazımdı.
TİCARETİ VE EKONOMİYİ DEVRALDIK
-Eğitim notu kırık olunca, beşeri sermaye yetersizliği ve mesleksizlik ortaya çıkıyor. İmparatorluktan devralınan nüfusun büyük kısmı zaten kırsal kesimde çiftçilikle uğraşıyor ve seferberliklere katılıyordu.
Kent hayatını, yeni meslekleri, ticareti ve nihayet uluslararası ticareti Cumhuriyetle tanıdı ve öğrenmeye başladı.
-Bütün bunların sonunda sınıf diye tanımlayabileceğimiz yerli bir girişimci sınıfı oluştu mu tartışılabilir.
BUNDAN SONRASI DAHA FARKLI OLABİLİR
-Ama Türkiye’deki iş ve ticaret hayatını zaman içinde azınlıklardan devraldığımız bir gerçektir. İşin çıraklık kısmını geçirdiğimiz veya tamamlamakta olduğumuz da söylenebilir.
-Ardından ustalık döneminde sermayeyi daha etkin kullanabileceğimiz, rekabet gücümüzü artırabileceğimiz tahmin edilebilir.
TARIMDAKİ STRATEJİK HATAMIZ
-Halkın büyük kısmı tarımla uğraştığından ve ekonomi gelişmişlik düzeyini yakalayamadığından, kalkınma ile sanayileşme özdeş tutuldu. Tarım ise göz ardı edildi. Sanayileşmede belli bir yol aldık ama tarımda ilerlediğimizi söylemek zor.
-Gıda yönünden kendi kendimize yeterli durumdayken, artık kırsal kesim boşaldı. Ekilen araziler azaldı. Tarımdan uzaklaşarak stratejik bir hataya düştük. Amaç kalkınmaksa bu yolu tarımı da sanayiyi de gelişmekten geçiyordu.
TOPRAK VE TAPUDA SORUNU ÇÖZEMEDİK
-Üstelik araziler miras yoluyla çok küçüldü ve ekonomik üretim yapacak ölçekten çıktı. Cumhuriyet zamanında toprak reformunu yapamadığı gibi, şimdi arazi toplulaştırmasında da çok geç kaldı.
-Türkiye’de hisseli araziler çok. Hazine’nin, vakıfların ortak olduğu araziler çok. Çok ortaklı yapı araziye yatırımı ve üretimi zorlaştırıyor. Osmanlı dönemi tapu sorunu çözememişti, Cumhuriyet dönemi de henüz çözebilmiş değil.
UÇAKLA KAÇIRDIĞIMIZ İSTİKBAL
-Cumhuriyetin kurucusu Atatürk “İstikbal göklerdedir” demişti. Buna uygun kurumları da kurdu, atılımları da yaptı. 1927 yılında ülke çapında büyük bir yardımlaşma kampanyası ile uçak sanayini kurulması girişimi başladı. 1930’larda yerli uçak üretildi de. Kayseri ve Eskişehir’de uçak fabrikaları kuruldu. Bu iki şehrin gelişmişliğinde ve sanayi yapılanmasında zamanında açılan uçak fabrikalarının önemli katkısı vardır.
-1944’de Ankara’da uçak motoru fabrikası kuruldu. 2. Dünya Savaşı sonrası yabancı devletlerin hibe uçaklarını kabul eden Türkiye yapılan yönlendirmelerle uçak siparişlerini yurt dışına vermeye başladı. Sipariş eksikliğinden uçak fabrikaları 1952, uçak motoru fabrikası 1954’te MKEK’e (Makine Kimya Endüstrisi Kurumu) devredildi. Nazmi Kal’ın Atatürk’ün Diktiği Ağaçlar kitabına göre bu tesisler daha sonra tekstil fabrikasına dönüştürüldü. Yan ürünleri ile tam bir sanayi atılımına dönüşecek uçak üretiminde fırsatı böyle kaçırdık.
ANADOL’LA OTOMOBİL FIRSATINI TEPTİK
-Benzer bir deneyimi Anadol marka yerli otomobil üretiminde de yaşadık. Bugün yıllardan beri kamunun ısrarı ile bir araya gelen yerli sermaye gruplarının oluşturduğu konsorsiyum yerli otomobili üretmeye çalışıyor. O tarihte bir sermaye grubunun gücü yetmediyse neden ortak almaya zorlanmadı veya teşvik edilmedi? Devlet de ortak olabilirdi. Sonuçta yerli otomobil üretme ve marka haline getirme fırsatı da böyle kaçırıldı.
CAMDA DÜNYA LİGİNDEYİZ
-Sanayide başarılı olduğumuz bir alan ise cam. Türkiye Şişe Cam Grubu ülke ihtiyaçlarını karşıladığı gibi, ihracat da yapıyor. Hatta cirosunun yarıdan çoğu artık yurtdışı faaliyetlerinden geliyor. Türkiye cam ev eşyasında dünya üçüncüsü, cam ambalaj ve düz cam üretiminde dünya beşincisi konuma yükseldi.
BANKACILIKTA VAR OLDUK
-Cumhuriyet döneminin kısmen başarı sağladığı alanlardan biri de bankacılık. Atatürk’ün sermayesine katıldığı İş Bankası başarılı oldu. Devamında kurulan Akbank, Yapı Kredi gibi diğer büyük özel bankalar ve kamu bankaları ekonominin finansmanını sağladı. Bankacılıkta varız diyebildik. Osmanlı sistemiyle yola devam edilseydi karşımızda yabancı bankalar ve Galata Bankerleri olacaktı.
SERMAYE PİYASASINDA HALA YOKUZ
-Bankacılıkta gelişme sağlanmasına karşılık sermaye piyasasında ilerleyemedik. Osmanlı döneminde de sermaye piyasası yabancıların elindeydi, devlet ve bir kısım şirketler bu piyasadan fonlama sağlıyordu.
-Şimdi de büyük oranda yabancıların hakimiyetinde. Halka açık hisse senetlerinin üçte ikilik kısmı yabancıların sahipliğinde. Yine devlet ve şirketler fon çekiyor, fon sağlayanlar ise daha çok yabancılar.
-Ama sermaye piyasası, bankacılığa göre çok küçük ve Türk finansal sistemi tek ayakla yoluna devam ediyor. Şirketler de tek bacaklı finansmanla uluslararası yarışta zorlanıyor.
HERHALDE DERS ÇIKARILACAK
-Herhalde geçmişten çıkartacağımız bazı sonuçlar olacak ve önümüzdeki dönemde aynı hataları yapmamaya, eksikliklerimizi tamamlamaya çalışacağız.
-Cumhuriyeti kuran Atatürk ile silah arkadaşlarını ve şehitleri saygıyla anıyorum. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.