Eski Merkez Bankası baş ekonomisti: İlave kısıtlamalar gelebilir
Eski Merkez Bankası baş ekonomisti Hakan Kara, "Ortada planlı bir politika yok; düşük faiz ısrarının yan etkilerini bastırmak üzerine kurulu bir finansal mühendislik ve mikro yönetim stratejisi ile karşı karşıyayız" dedi.
Eski Merkez Bankası baş ekonomisti ve Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Hakan Kara, doların rekor kırmasının ardından piyasaların durumuna ilişkin açıklamalarda bulundu.
Sosyal medya hesabından açıklama yapan Kara, şunları söyledi:
Uzun süredir anlamaya çalışıyorum, para ve kur politikası neden bu şekilde uygulandı? Faiz olması gerektiğinden daha düşükse kur müdahalesi ile bu işin sürdürülemeyeceğini biraz iktisat ve finans aşinalığı olan herkes bilir. Hele de sisteme yüklü miktarda ucuz kredi pompalarken..
Bütün bunları anlamak için sofistike bir ekonomi bilgisi de gerekmiyor. Peki o zaman bu politikalar neden uygulandı? Bu noktaya gelmemize neden izin verildi? Bütün açıklamaları ve iletişim raporlarını dikkatle takip ediyorum ama bu sorunun yanıtını hiçbirinde bulamadım.
Bu politika bileşimi neyi amaçladı, ülkenin refahına nasıl katkıda bulunmayı hedefledi? Bir yetkili çıkıp bunları anlatsa cidden rahatlayacağım. Bu konuda bir açıklama olmaması tek tek yapılanların planlı bir bütünün parçası olmadığını söylüyor.
Dolayısıyla kişisel gözlemlerimle şu karara varıyorum: ortada planlı bir politika yok; düşük faiz ısrarının yan etkilerini bastırmak üzerine kurulu bir finansal mühendislik ve mikro yönetim stratejisi ile karşı karşıyayız.
Şimdi piyasada faiz artırım talebinin başladığını görüyoruz. Bugüne kadar bu stratejiyi uygulayan yaklaşım neden hemen faiz artırsın ki? Zaten artırılamadığı için bu noktaya geldik. Uygulanan stratejinin başlangıç noktasında faizi düşürmek vardı.
Ayrıca sadece politika faizindeki artış yetmeyebilir, mevduat ve kredi faizlerine de yansıtılmasına izin vermek gerekir. Yani TL mevduatın tercih edileceği ve bankaların riski doğru fiyatlayabileceği bir ortamdan bahsediyorum. Bu da mevcut stratejiden U dönüşü anlamına gelir.
Dolayısıyla çözüm büyük ihtimalle ilk planda faiz artışında aranmayacaktır (örtülü artırımdan bahsetmiyorum). Likidite ve kredi sıkılaştırması, biraz döviz satışı, gerekirse kurun biraz daha gitmesine izin verilmesi ve ihtiyaç olursa ilave kısıtlamalar gelebilecektir.
Peki faiz artışı uzun vadede kalıcı çözüm olur mu? Bu noktadan sonra aynı aktörlerle zor. Yeterince güçlü artırılırsa ilk planda kısa vadeli fonlar ülkeye girip geçici fırsat penceresinden faydalanmak isterler, ama genel yaklaşım değişmedikçe bir bahane bulup yine gideceklerdir.
Asıl ihtiyacımız olan uzun vadeli düşünen, fabrikasını kurabilecek kadar bu ülkeye güvenen yatırımcılar. Onları da sadece faizle çekemeyeceğimizi biliyoruz.
Öngörülebilir, güven veren ve anlaşılır bir çerçeve çizmedikçe, kurumların işini yapmasına izin vermedikçe tek başına faiz artışı kalıcı etki yapmayacaktır.