Prof. Dr. Elgin'den çok çarpıcı analiz: Türkiye'yi hangi ekonomik zorluklar bekliyor?
Prof. Dr. Ceyhun Elgin: "İşsizliğin birkaç yıl daha yüzde 10’un altına inmesini, enflasyonun bir zamanların hedefi olan yüzde 5’lere yakınsamasını beklemiyorum."
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ceyhun Elgin, pandemi sonbahar ve kış aylarında da devam ederse, 2020 dördüncü çeyrek ve 2021 yılı ilk çeyrek büyüme rakamlarının daha da olumsuz seyredeceğini söyledi.
Halk sağlığı krizi bitmeden, salgın sona ermeden, ekonomik krizin de tam olarak sona ermesinin mümkün olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Elgin ekomideki krizi ve çıkış yollarını anlattı.
Cumhuriyet'ten Şehriban Kıraç'a konuşan Elgin'in açıklamaları şu şekilde:
- Yükselen döviz kuru, yüksek enflasyon, düşük faiz, düşük büyüme ve yüksek işsizlik... Türkiye ekonomisi bu noktaya nasıl geldi?
Türkiye ekonomisi pandemi öncesinde de oldukça kırılgan durumdaydı. Salgının zamanlaması Türkiye için ne yazık ki oldukça talihsiz oldu. ABD ekonomisi salgına yüzde 3.6 seviyesinde işsizlik oranıyla girerken Türkiye’de Ocak 2020’de işsizlik oranı yüzde 13.8 idi. Buna ek olarak, para politikası boyutlarında da sınırlarına dayanmış bir Türkiye ekonomisi vardı, zira pandemi öncesi indirilen faizler, pandemi sırasında Merkez Bankası’nın (TCMB) hareket alanını daralttı. Bu durum ne yazık ki krize karşı uygulanabilecek politikalarda politika yapıcının elini zayıflattı.
İŞSİZLİK DÜŞMEYECEK
- Türkiye’yi bekleyen ekonomik zorluklar neler?
Gelişmekte olan bir ülke ekonomisi olarak, gelişmiş ülkelerdeki gibi para ve maliye politikası araçlarını sınırsız kullanamıyoruz. Buna ek olarak enflasyon ve TL’nin değeri konusunda hassas bir ekonomiye sahibiz. Amerikan Merkez Bankası ya da Avrupa Merkez Bankası gerekirse sınırsız para basacağını açıklayabiliyor ancak aynı şeyi TCMB’nin yapması imkânsız. O nedenle de krizin etkileri daha sert hissedilebiliyor. Pandemi öncesinde dahi hayli yüksek seyreden işsizlik iki haneli rakamlara çapa atmış gözüküyor ve kısa vadede düşmesi beklenmiyor. Türkiye ekonomisi için 2020 yılı 2020’ye girerken sıkıntıda olduğu üç boyutta (döviz kuru, enflasyon, işsizlik) pandeminin de etkisiyle maalesef kayıp bir yıl olacak gibi görünüyor.
- Türkiye’de yurttaşları kısa orta vadede neler bekliyor?
Çok karamsar değilim. Salgının dünyada ve Türkiye’de kontrol edilebildiği bir durumda içinde bulunduğumuz noktadan daha kötüye gideceğimizi düşünmüyorum. Lakin bu iyi senaryoda dahi işsizlik oranının tek haneli rakamlara, enflasyonun bir zamanların hedefi yüzde 5’e düşmesi ve yüksek oranda ekonomik büyüme en azından önümüzdeki birkaç yıl için pek de mümkün gözükmüyor. Ancak daha olumsuz senaryoda, pandemi sonbahar ve kışın da devam ederse o zaman, dördüncü çeyrek ve 2021 yılı ilk çeyrek büyüme rakamları daha da olumsuz seyredebilir.
- Son dönemlerde ciddi kredi genişlemesine gidildi, ne tür sonuçlar doğurur?
Kredi genişlemesi arsa ve konut alımına da destek verdi ve bu alımlar tüketim değil yatırım olarak değerlendiriliyorlar. Ayrıca tüketici kredisi gibi görünen kredilerin bir kısmı kayıt dışı çalışana ve KOBİ’lere destek olarak gitti ve bir miktar nefes almalarını sağladı. Ancak tabii burada sorun, bu kredilerin geri ödenme zamanı geldiğinde yaşanabilir. Eğer pandemi süreci uzar ve sonbahar ile kışı da salgın ile geçirirsek o zaman bu krediler banka ve kredilerini ödemekte zorlananların başını ağrıtabilir.
KAYIT DIŞILIKTA EN BAŞTAYIZ
- Pandemi döneminde devletin verdiği destekler maalesef kayıt dışı işletmelere ve çalışanlara gitmedi, burada nasıl bir tablo görüyorsunuz?
Türkiye’de kayıtdışı ekonominin GSYİH’ye oransal olarak büyüklüğü OECD ülkeleri arasında Meksika ve yeni üye olan Kolombiya ile birlikte en başta yer alıyor ve kayıt dışı ekonomide istihdam edilenlerin maalesef formel tedbirlerden yer almaları pek mümkün olmuyor. Yaralanabilecekleri sadece ihtiyaç sahibi ailelere yapılan sınırlı bir yardım var, ancak o da boyutu itibarıyla oldukça sınırlı kaldı (2000 TL). Yakın zamanda Gökçe Başbuğ, Abdullah Yalaman ve Gamze Öz ile yaptığımız bir çalışmada gösterdiğimiz gibi kayıt dışı ekonominin görece daha büyük olduğu ülkelerde pandemiye karşı alınan mali önlemler arasında anlamlı bir negatif korelasyon var. Yani kayıt dışı ekonomisi büyük ülkelerde devletlerin açıkladığı mali paketler çok daha sınırlı kalmış; Türkiyede ne yazık ki bundan nasibi almış gözüküyor.
PANDEMİ BİTMEDEN KRİZ BİTMEZ
- Türkiye ekonomisi için bu krizden çıkış reçetesi var mı?
Tıbbi tabirle hastalığı tamamen iyileştirmek için ekonomik bir reçete yazmak mümkün değil. Durgunluktan çıkmanın ilk yolu pandeminin kontrol altına alınmasından geçiyor. Halk sağlığı krizi bitmeden, ekonomik krizin bitmesi mümkün değil. Ancak, tabii ki iktisadi krizin etkilerini daha yumuşak hissetmek için yapılabilecekler var. Para politikası anlamında bence faiz politikasında bir basitleşmeye gitmek ve tek bir politika faizi uygulamasına geçmek gerekiyor. Maliye politikası anlamında ise daha cömert bir maliye politikası uygulanması gerektiğini, özellikle de kayıtdışı ekonomide yer alanlara yönelik ek destek sunulabileceğini düşünüyorum. Yurtdışı örneklerde gördüğümüz gibi kredi yerine nokta atışlı ve istihdam ve üretim şartına dayalı hibe destek paketler düşünülebilir.
TEK FAİZ POLİTİKASI GEREKİYOR
- Merkez Bankası son toplantısında faizi 200 baz puan yükseltti, bu adımı atmak için bu kadar beklenmeli miydi, başka hangi adımlar atılmalı?
TCMB 1 Şubat’tan bu yana birkaç adımda politika faizini yüzde 10.75’ten yüzde 8.25’e düşürmüştü, yani 1 Şubat’taki orana göre yaklaşık yüzde 23.26’lık bir indirim söz konusuydu. Bu oranla da Türkiye yaptığımız araştırmaya göre 168 ülke arasında 66. sırada idi. Ancak şimdi bu oran yeniden yüzde 10.25’e çıktı, dolayısıyla 1 Şubat’a göre indirim daha sınırlı hale geldi; bu da bizi 108. sıraya getiriyor. Dövizdeki kırılganlığımız nedeniyle faiz indirimi yoluyla yapılacak bir parasal genişleme ne yazık ki sınırlı oluyor. Merkez Bankası gerçekten faiz yükseltti mi? Zira politika faizi 1 haftalık repo faizi olsa da Merkez Bankası son zamanlarda bunun dışında farklı oranları (GLP gibi) da kullanıyor. Hatta artış öncesi politika faizini kullanmayı tamamen bırakıp, GLP ile çalışıyordu. Şimdi politika faizi artınca GLP de aynı oranda artacak mı artmayacak mı gibi belirsizlikler oluşuyor.
Burada iktisatçıların ortak görüşü, özellikle içinde bulunduğumuz ve belirsizliklerin iyice arttığı pandemi döneminde basit tek bir faiz üzerinden para politikası yönetiminin daha doğru olacağı.
- Bütçe açığının finanse edilmesi için gelecek dönemde vergi oranlarının artırılması yoluna gidilebilir mi?
Türkiye’de bütçe açığı endişe yaratacak seviyelerde olmasa da pandemi döneminde artış trendine girdi. Bütçe açığı konusunda bence ekonomi yönetimi biraz gereğinden fazla hassas davranıyor. Örneğin mücbir sebep varlığı nedeniyle geçiş ve alım garantilerinin bir süreliğine de olsa durdurulup buradan artacak mali kaynağın, örneğin ihtiyaç sahibi ailelere yardım olarak kullanılabileceğini düşünüyorum.