Patronlar 'uzaktan çalışma'yı sevdi... 'Yeni bir işsizlik dalgası yaratabilir'
Pandemiyle birlikte tüm dünyada yaygınlaşan ‘uzaktan çalışma’ modeli, giderek kalıcı hale geliyor.
Pandemiyle birlikte tüm dünyada yaygınlaşan ‘uzaktan çalışma’ modeli, giderek kalıcı hale geliyor. Son olarak Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu, ‘uzaktan çalışma’ modelinin Koç Topluluğu’ndaki 35 bin ofis çalışanı için kalıcı hale getirileceğini açıkladı. Daha önce Microsoft, Twitter, Square, Facebook, Google, Shopify, Box, PSA Group gibi büyük firmalar da çalışanlarının bir bölümünün pandemi sonrası uzaktan çalışmaya devam edeceğini duyurmuştu.
Birgün'den Sevgim Denizaltı'nın haberine göre, yapılan araştırmalar sermayenin ‘uzaktan çalışma’ modelini çok sevdiğini ortaya koyuyor. Araştırma ve danışmanlık şirketi Gartner tarafından yapılan, 300’ün üzerinde CFO (mali işler yöneticisi) ve finans yöneticisinin katıldığı ankete göre, şirketlerin yüzde 74’ü, çalışanlarının bir bölümünü kalıcı olarak uzaktan çalışma modeline geçirmeyi planlıyor. CFO’ların yüzde 90’ı neredeyse tüm faaliyetlerin kurum dışında gerçekleştirilebileceğini düşünüyor. Bir başka araştırma şirketi Enterprise Technology Research de (ETR) teknoloji odaklı şirketlerde bu yıl uzaktan çalışan sayısının ikiye katlanmasını öngörüyor.
Sermayenin bu eğilimi, pandemi sonrası çalışma yaşamında ‘yeni normal’in nasıl olacağına ilişkin önemli ipuçları veriyor. Bu ipuçlarını doğru okuyabilmek için yanıt bekleyen bazı kritik sorular var. Patronlar ‘uzaktan çalışma’yı neden bu kadar sevdi? Hedeflenen ne? Bu durum emekçileri nasıl etkileyecek? Emek hareketi ve sendikalar ne yapacak?
Bu soruları, Çalışma Sosyoloğu Doç. Dr. Hakan Koçak yanıtladı.
ÜTOPİK OLMADIĞINI GÖRDÜLER
■ Büyük sermaye grupları, uzaktan çalışma modelini çok sevmiş görünüyor. Neden sizce?
Çünkü pandemi öncesi ütopik görünen bir çalışma düzeninin mümkün olduğunu gördüler. Dijital teknolojinin buna izin verdiğini, üstelik bu modelde denetimin de çok sıkı yapılabildiğini gördüler. Maliyetlerin çok düştüğünü gördüler. Büyük bina/ofis maliyetleri ve sabit giderlerden bu yolla kurtulabiliyorlar. Öte yandan bu model, sermayeye emek üzerindeki tahakkümünü güçlendirme olanağı da sağlıyor.
■ Salgın sürecinde sermayenin emek üzerindeki tahakkümünü güçlendirmeyi hedefleyen başka girişimler de gördük. İşçilerin üretim alanında kalmaya zorlanması, hatta özel üsler inşa edilmesi gibi… Evden çalışma bu hedefin neresinde duruyor?
Sermaye açısından en temel foksiyon, denetim. Mavi yakalı işçilerde bunu kaba yöntemlerle, örneğin ‘hadi hadi’ sistemiyle yapıyorlar. Beyaz yakalılarda ise daha incelikli yöntemler kullanıyorlar. Beyaz yakalı işçinin kendisini firmayla özdeşleştirmesini sağlamak, onu her an ulaşılabilir ve online olmaya mecbur bırakmak bu yöntemler arasında. Evden çalışmanın yaygınlaşmasıyla beyaz yakalı işçiler yine tüm bunlara maruz kalırken bir de üstüne yalnız olacak. Bu da sermaye denetiminin yoğunlaşması ve derinleşmesi hedefine hizmet eden bir durum yaratır diye düşünüyorum.
PSİKOLOJİK ETKİLERİ OLACAK
■ Peki, bu modelin kalıcı hale gelmesinin emekçiler açısından başka ne gibi sonuçları olacak?
Emekçilerde evden çalışmanın getirdiği bir özgürleşme duygusu oluştu tabii. İşe gitmemek, toplu ulaşım kullanmamak… Tüm bunların getirdiği olumlu bir algı var. Ama zaman geçtikçe sıkıntılar da kendini gösteriyor. İşyeri aynı zamanda bir sosyalleşme mekânı, bunun göz ardı edilmemesi gerek. Emekçilerin sosyalleşme gereksinimleri var. Pandemi bittiğinde, toplumda sosyalleşme yeniden başladığında bu durum ciddi isyanları beraberinde getirebilir diye düşünüyorum.
Öte yandan bu model yaygınlaştıkça ev ile işin iç içe geçmesinin yarattığı gerilimler de artacak. Mesainin sınırlarını belirsizleştiren bir çalışma biçimi, işin yaşam üzerinde giderek daha büyük bir alan kazanmasına yol açacak. Tüm bunların elbette psikolojik etkileri de olacak.
YENİ BİR İŞSİZLİK DALGASI YARATABİLİR
■ Bir de mali etkileri var tabii…
Tabii, evde kalmak maliyetlerin artması demek. İnternet, elektrik, gıda masrafları… Firmalar evden çalışmayı kalıcı hale getireceklerini açıklıyor; ama evde artan maliyetlerle ilgili emekçilere destek sağlanacak mı, bu konuda bir şey demiyorlar. Böyle bir destekten söz edemiyorsak, acilen bu yönde taleplerin oluşturulması lazım.
Bir de şöyle bir durum var: Mekânların kullanımında emekçilerin o mekânda çalışması sağlayan emekçiler de vardır. Daha güvencesiz çalışan hizmet sektörü emekçileri; güvenlikçiler, temizlikçiler, mutfak görevlileri… Peki bu insanlar ne olacak? Bunu sormak lazım CEO’lara. Yeni bir işsizlik dalgası yaratabilir bu durum.
ÖRGÜTLÜLÜK ZATEN ZAYIF
■ Emekçilerin örgütlenme eğilimi ve pratikleri nasıl etkilenecek bu durumdan?
Uzaktan çalışma modelinin yaygınlaştığı kesim, beyaz yakalı büro, plaza çalışanları. Bu kesimlerde örgütlenme zaten zayıf. Henüz çok net cümleler kurmak için erken, biraz daha izlemek lazım. Çünkü dijital teknolojideki gelişmeler örgütlenme açısından yeni ve önemli olanaklar sağlıyor. Ama mevcut deneyimler gösteriyor ki örgütlenme çoğunlukla sosyal ilişki zemininde ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bu modelin kalıcılaştırılması örgütlenmenin toprağını zayıflatıyor diyebilirim.
SENDİKALAR ÖNLEM ALMALI
■ Bu esneklik saldırısı karşısında sendikalar, emek hareketi ne yapmalı, nasıl bir yol izlemeli?
Esnekliğin kendisi olumlu bir kavram olsa da söz edilen esneklik maalesef sermaye adına bir esneklik. Emekçilerin yaşamlarının büyük bölümü üzerinde söz hakkını yitirdiği, işletmenin gereklerine göre şekillenen bir esneklik. Emekçiden bazı dönemlerde çok çalışması beklenirken; aynı emekçi bir anda, örneğin yalnızca bir ay sonra işgücü fazlasına dönüşebiliyor. Bu belirsizlik iklimi sermayenin tahakkümünü güçlendiriyor.
Sendikalar da esnek olmalı. Katı şekilde işletme/işyeri/toplu sözleşme temelli bir sendikacılığın yeterli olmayacağı açık. Koç Grubu 35 bin çalışanını artık evden çalıştıracağını açıkladıysa sendikaların da bu insanları nasıl örgütleyeceğini düşünmeye başlaması gerekiyor. Evden çalışan emekçilerin emeğini koruyacak önlemleri düşünmek, gerekli altyapıyı oluşturmak gerekiyor. Çalışma mevzuatında çeşitli düzenlemeler yapıldı uzaktan çalışmayla ilgili. Ancak ciddi açıklar var. Mevzuattaki yetersizliklere ilişkin de çalışma yapılmalı.
Sendikaların sosyal medya ve dijital platformları daha etkin kullanması, online dijital sendikacılık deneyiminin gelişmesi lazım. Geçmişte sendikalar üyelerinin sosyalleşmesi için lokaller, kulüpler açardı. Şimdi de sendikalar evden çalışan emekçilerin sosyalleşme gereksinimlerine ilişkin adımlar atabilir.
Kadınların yükü daha da artıyor
Evden/uzaktan çalışmanın kadınlar ve erkekler üzerinde farklı etkileri var. Bu nedenle konuya toplumsal cinsiyet gözlüğüyle de bakmak gerekiyor. Toplumdaki cinsiyetçi roller nedeniyle kadınların “ikinci vardiya” olarak yüklenmek zorunda kaldıkları ev içi sorumluluklar, evden/esnek çalışma düzeni ile birlikte kadınların omzundaki yükü daha da artırıyor. Bir sivil toplum kuruluşunda çalışan Filiz, evden çalışma deneyimini BirGün’e şu sözlerle anlatmıştı: “Mesai saatlerimiz normalde 09.00-18.00 arası; ancak evden çalışma nedeniyle mesai kavramı kesinlikle kalktı. Evde bilgisayar başında çalışırken bir yandan da fasulye ayıklarken buluyorum kendimi. Çünkü evde devam eden bir yaşamsal döngü var. İşyerinde ofisiniz, bir yalıtımınız var ama evde öyle değil. Kapı çalıyor, çocuk ağlıyor, yemek pişiyor… Daha fazla emek vermemiz gerekiyor. Kendimize ait hiçbir özel alan kalmadı.”