Ünlü ekonomistten şok çıkış: Türkiye 90'lı yıllara döndü ama bu defa daha kötü olacak...
KRT TV programcısı ve Karar gazetesi yazarı, İbrahim Kahveci, "Türkiye 90’lı yıllara döndü ama bu sefer daha da kötü bir son bizi bekliyor" uyarısında bulundu.
Türkiye'nin sahil şeridini yakıp kavuran yangınlar, AKP iktidarına yönelik eleştirileri katmerlerken, ekonomistler Türkiye'yi ekonomik açıdan da kötü bir sonunun beklediği yönündeki uyarılarını sürdürüyor.
Karar gazetesi yazarı İbrahim Kahveci, "Türkiye 90’lı yıllara döndü ama bu sefer daha da kötü bir son bizi bekliyor" uyarısında bulundu.
"Liyakatsiz yönetim sisteminin adı ne olursa olsun aslında “Saldım Çayıra” sitemidir" eleştirisinde bulunan Kahveci, "Bu mantığı veya anlayışı her yerde görüyoruz. Örneğin Merkez Bankası dövizlerini satarak kurları düşürebileceğini sanmakta benzer bir anlayışın ürünüdür. “Ya sonrası” dediğinizde yine karşınıza saldım çayıra mantığı çıkıyor.
Kamu bankalarından ödenebilirliği ciddi sorgulanan krediler dağıtmak da aslında benzer bir anlayışın sonucudur" ifadelerini kullandı.
Kahveci yazısını şu satırlarla sürdürdü:
"Türkiye 90’lı yıllara döndü ama bu sefer daha da kötü bir son bizi bekliyor. Çünkü devlet işleyişinde yapısal çöküşler yaşanıyor. Kurumlar karar alamıyor, doğru işleyiş bir türlü sağlanamıyor.
Herhangi bir alanda bir sorun ortaya çıktığında o sorunu çözmek yerine üstünü örtmek gibi bir yol tercih ediliyor. Bir örnek vermek gerekirse; 2012 yılından 2018 yılına kadar soğan-patates piyasasını inceleyen Rekabet Kurumu, yayınladığı raporunda bu piyasada depocuların tam rekabette olduğunu ve piyasayı kontrol edemediklerini yazdı. Ama tam o sırada Cumhurbaşkanlığı Kabinesi depolara baskın yaparak sorumlu onlarmış gibi gösteriyordu.
Ve ne mi oldu? Rekabet Kurumu kendi raporunu kabul etmedi.
Hatırlarsanız kömür termik santrallerinin baca sorunu vardı. Baca süresi uzatıldı ve aynı kişiler “çok yaşa” demeye başladı. Ama gelen tepkiler sonrası Cumhurbaşkanı baca süresini uzatan yasayı onaylamadı ve aynı kişiler yine “çok yaşa” demeye devam etti.
Siyah dendiğinde siyahı öven, beyaz dendiğinde de siyahı kötüleyip beyazı öven bir anlayışla nasıl doğru bulunabilir?
Doğru bulunamadığında da nasıl çözüm üretilebilir?
Çözüm üretilmediğinde de sürecimiz saldım çayıra şeklinde ilerleyip duruyor.
Bu son iyi bir son değildir. Çünkü yolumuz doğru değil... Ufukta neler olacağı aslında belli ama bütün mesele o ufku görebilmekte yatıyor."